Fuat Uğur: Bana bu iftirayı atarken hiç yüzünüz kızarmadı mı Meral Hanım?
Tv100 Gazetesi Yazarı Fuat Uğur, "Bana bu iftirayı atarken hiç yüzünüz kızarmadı mı Meral Hanım?" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İlgili köşe yazısını gazeteciler.com üzerinden okuyabilir ve dinleyebilirsiniz.
İşte Fuat Uğur'un yazısı:
Ayıptır yahu.
Hadi bana bu iftirayı attınız, yılların siyasetçisi olarak kendinize nasıl layık gördünüz hastalıklı bir muhayyileden çıkmış olduğu alenen belli olan bu yakıştırmayı?
Siz siyasetçisiniz ve bu nedenle size yönelik eleştiriler mutlaka olacaktır. Ama sizin pür siyasi nitelikteki bir eleştiride kullanılan bir KELİME’nin, 50 tane anlamından yalnızca birini ve üstelik hiç ilgisiz olanını öne çıkarmanız ve buradan yola koyularak karşınızdaki kişiye iftira atabilmeniz neyle açıklanabilir?
Ve bu iftira eşliğinde bir de suçu eleştirene yükleyip savcılığa şikâyette bulunmanız?
Sevgili okurlarımızın kafası karışmıştır, önce bir özet geçeyim
meselenin anlaşılması için.
İFTİRANIN GEÇMİŞİ VE AKŞENER’İN AKIL TUTULMASI
Efendim, biliyorsunuz Sayın Akşener, Rusya-Ukrayna Savaşı başladığında bir akıl tutulması yaşadı ve Rusya’ya yaptırım uygulamamızı isteyecek kadar ileri gitti. Kendisine bunu söyleten merkezlerin kim olduğunu biliyoruz ve başını da ABD çekiyor. Bu yüzden de defalardır bundan önceki ABD Büyükelçisi David M. Satterfield ile bir ayda tam dört kez, baş başa görüşmüştü gizlice. Bu görüşmede neler konuşulduğu bir sır gibi saklandı. Neler konuşuldu? Türkiye üzerine pazarlık mı yapıldı, muhalefetin iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirme çabalarına yönelik taktikler mi ele alındı, yukarıda belirttiğim gibi Rusya-Ukrayna Savaşı üzerine Türkiye’nin tarafsızlık tutumunu paralize etmesi için Akşener’den bir istekte mi bulunuldu meçhul.
Bir ayda tam dört kez.
Tam bir muamma.
Bunu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu açıkladığından beri Meral Akşener ve İYİ Parti çevresinde herkes TISSSS!
Ama bu arada bir ANKET yapılarak halka Rusya-Ukrayna Savaşı ile ilgili olarak ne düşündüğü sorulduğunda İYİ Partililerin yüzde 71,5’inin bu savaştan ABD-NATO ve Ukrayna’yı sorumlu tuttuğu ortaya çıktı.
Bu sonucu okuduğumda aşağıdaki tweeti atmıştım geçen yılın 30 Mart tarihinde.
AKŞENER’İN BENİ SUSTURMAK İÇİN BULDUĞU BAHANE
Tweetin tamamı şu:
“İYİ Parti tabanının yüzde 71,5'u Ukrayna-Rusya savaşının çıkmasından ABD-NATO ve Ukrayna'yı sorumlu tutuyor. Akşener bu mesajı iyi alamayıp Amerika ve İngiliz büyükelçilerle halvet olmaya devam etsin. Koray Aydın ile Yavuz Ağıralioğlu'nu tasfiye etmesi ona bumerang gibi dönecek.”
Meral Hanım bu metni okurken bir siyasetçi olduğunu unutmuş, işine geldiği gibi derhal kadın-anne-babaanne gibi yedekte tuttuğu kimliklerini öne çıkararak ve Türkiye’nin bir şeriat devleti olduğunu varsayarak HALVET KELİMESİNİN neredeyse 50 adet tanımından yalnızca dini/fıkıh literatüründe istisnai olarak kullanılan tarifini kastettiğimi kendisine yakıştırmış. Yani “Bir kadınla erkeğin, dini nikah akdinden veya birleşmeden önce kadın ve erkeğin baş başa kalması, kadın ve erkeğin nikâh akdi sonrasında başkalarının muttali olamayacağı kapalı bir mekânda ve cinsî münasebete bünyevî, şer’î veya tabii bir engelin bulunmaması kaydıyla baş başa kalması” tanımını kendisi için uygun görmüş.
Tebrikler.
Ne güzel de düşünmüşsünüz! Bula bula beni susturmak için böyle bir çıkış yolu mu aklınıza geldi?
İŞTE HALVET SÖZCÜĞÜNÜN GERÇEK ANLAMLARI
HALVET sözcüğünün Türk Dil Kurumu’ndaki anlamı çok nettir:
“Issız yerde yalnız kalma. Issız ve kapalı yer. Bir yerin boş olması, o yerde hiç kimsenin, hiçbir şeyin bulunmaması; yalnız kalma veya biriyle baş başa kalma.”
En çok itibar edeceğiniz kaynak olduğunu bildiğim için bir de WİKİPEDİ’den alıntıladım:
-Tenha, tenhaya çekilme, yalnızlık ve yalnız kalmak.
...