Fuat Uğur, Aydın Ünal ve Akif Beki'yi "hacıyatmaz"a benzetti
İktidar yanlısı medyadaki kavga karşılıklı atışlarla devam ediyor... Bu sefer sıra Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur'daydı...
Fuat Uğur'dan Aydın Ünal ve Akif Beki'yi "hacıyatmaz"a benzetti...
İsimlerini vermedi belki Fuat Uğur ama yazı başlıklarını vererek Ünal ve Beki için "hacıyatmazlar" dedi ve ekledi: "Ayar bozuldu, bu çok açık belli" dedi...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski metin yazarı ve Ak Parti Milletvekili Aydın Ünal, Yeni Şafak'taki son yazısında "Devrim Evlatlarını Yer" demiş, Akif Beki de "Kapımdaki kolpacı tahsilatçılara!" başlıklı yazısında Cem Küçük ve Fuat Uğur'a isim vermeden sert eleştiriler yönelitmişti..
ERTUĞRUL ÖZKÖK'Ü DE KARIŞTIRDI!..
Fuat Uğur, Akif Beki için de "Kalemini kiraya vermenin bir bedeli olacaktır muhakkak" dedikten sonra "sütun komşusu" dediği Ertuğrul Özkök'le birlikte dokundurdu:
"Ama üzüntüye mahal yok. Merak etmesin içerideki adamları ona yardım edecekler. O evvelden birinden inip diğerine bindiği uçaklara yine onu-onları davet ederler. Belki hatırı için sütun komşusunu da çağırırlar, içinde ukde kaldı adamın. Biz biliriz bunları. Hacıyatmazlar hiçbir zaman yan yatmazlar."
AYDIN ÜNAL NE DEMİŞTİ?
Aydın Ünal, isim vermeden Fuat Uğur, Cemil Barlas ve Cem Küçük için "15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı, herkesten önce sokağa çıkacaklarına, herkesten çok Fetullahçı, hatta 'Fetullah'tan çok Fetullahçı' olacaklarına hiç şüphe yok. Dünya yıkılsa, bunlar enkazını satar, yine kazanırlar." demişti...
AKİF BEKİ NE DEMİŞTİ?..
Akif Beki de, kendisinin Erdoğan'la geçmişini uzun uzun anlattıktan sonra "naylon Reisçiler" dediği isimlere, " Erdoğan hepsini açığa düşürdü, kolpacıymış meğer kapımda gürültü koparanlar. Sürsünler şimdi merkebi Niğde’ye, haydi yallah..."
İşte Fuat Uğur'un o yazısı:
HACIYATMAZLAR HİÇBİR ZAMAN YAN YATMAZLAR!
Ayar bozuldu, bu çok açık belli.
Çenesini kapayıp susanlar da var, hayal kırıklıklarını yazıya döken
de.
Kimi “Devrim evlatlarını yer” diyor, kimi de “Reis’e mektup”
formatında hayat hikâyesini yazıyor.
Esasında tartışma zuhur ettiğinden beri herkes bu tarz mektupları
yazma yarışına girdi. Hatta adını kimsenin işitmediği biri bile,
bayram değil seyran değil, çektiği acıları Küçük Emrah tadında
kaleme aldı.
Son olarak “Biz neydik eskiden, su içerdik testiden” muhabbetine
dönüşen bir mini biyografi daha okuduk. Geçmiş dönemde “Reis’e ne
kadar da sadıktık, en has adamıydık, onun için ne biçim
fedakârlıklar yaptık” hatırlatmalarını öne çıkaran bir öz
geçmiş.
Davaya hizmet etmeye başladıkları günlerden bu yana türlü badireler
atlatmışlar, herkes bir yerlerdeyken onlar Lider’in yanında
durmuşlardır filan.
Peki, sonuç?
Diyorlar ki (Burada Erkan Tan tonlaması rica edeyim);
Ona yakın olan bendim. Arada sadece 7 Haziran döneminde yalpalayıp
“Faiz lobisi de neymiş, üst akıl mı ho ho ho” türü yazılar yazsam
da 1 Kasım zaferinden sonra (Biz koalisyon bekliyorduk ama olmadı)
yuvaya dönüş yaptım. Hülasa en hakiki Reisçi benim. Dolayısıyla bu
tartışmada ben haklıyım.
İyi de sen ihanet ettin partine?
Liderine ve davana ters düştün.
Liderinin yeminli düşmanlarıyla iş tuttun ve halvet oldun al takke
ver külâh.
Zaten “Kendi fikrimdi” diyorsun.
Üstelik bu fikrinle Reis’inin altını oydun ince ince.
Anladık Reis’e çok yakındın yıllarca.
Lafı ağzımıza veriyorsun böyle deyince.
Brütüs de Julius Ceasar’ın manevi evladıydı.
O derece yakındı yani.
Sırtından bıçakladı.
O vakitler tren yoktu tabii. Tren olmayınca binip inenler de
olmuyor hâliyle.
Neyse.
Hakikat şu ki doyumsuzluk ve aşağılık kompleksi çok kötü bir
şey.
Yıllarca özveriyle çalış, bir davaya inan ama öte yandan da gözün
lüks arabalarda, yurt dışı seyahatlerde, villa yaşamlarında, güzel
ve ünlü kadınlarda ya da ne bileyim Aydın Doğan’ın teknesindeki
şenlikli ambiansta olsun. İçin için imrenirken hep aynı soruyu
sormaktasındır kendine:
“Neden ben bunlara sahip değilim?”
Ya da dilinde “Ah o teknede ben olsaydım, açık denizlere yol
alsaydım, vız gelirdi her şey inan bana, yeter ki ben sana
varsaydım” şarkısı.
Davası onu Amerika’ya gönderir dil öğrensin diye ama tatminsizlik
nüfuz etmiştir bir kere ve beynini kemirmektedir sinsi sinsi. O
saatten sonra Arkadaşa binlerce kere “İşçisin sen işçi kal” desen
de nafile. Kapağı atacaktır oraya. Çok popüler olan bir sütun
komşusu edinecektir kendine. Aşağılanıp hor görülse de sineye
çekecektir kendi fikrince.
Azmetmiştir ve betonu delecektir.
Ama bu o kadar kolay değildir. İnandırıcı olmak için Suret-i
Hak’tan görünürken sık sık gömecektir geçmiş davasını bel altı
vuruşlarla.
Kalemini kiraya vermenin bir bedeli olacaktır muhakkak.
O bedel ödenmiştir ödenmesine de şimdi işler tersine dönmüştür.
Esas mesele bu.
Ama üzüntüye mahal yok. Merak etmesin içerideki adamları ona yardım
edecekler. O evvelden birinden inip diğerine bindiği uçaklara yine
onu-onları davet ederler.
Belki hatırı için sütun komşusunu da çağırırlar, içinde ukde kaldı
adamın.
Biz biliriz bunları.
Hacıyatmazlar hiçbir zaman yan yatmazlar.