Frenleri patlamış eski kamyon gibisin be Ahmet !..
Eşinizin ve oğlunuzun telkinleriyle en yakın dostlarınızı kıra döke bir hal oldunuz...
ADNAN BERK OKAN
Eh yani Ahmet (Hakan)...
Yine yaptın yapacağını, gösterdin hakanlığını...
Ne mi yaptın?..
Durduk yerde Mehmet Barlas'a çaktın!..
Evet, aynen öyle...
"Durduk yerde" yani...
Sana lâf eden yoktu..
Yazılarından örnek alınıp "bak işte!.." falan da denilmiyordu...
Daha önceleri senin de köşene taşıyıp, diğer meslektaşlarına (Haklı olarak.) ayar çektiğin "Aydın Doğan Barış Süreci Genelgesi" hatırlatılıyordu...
Ki...
Aydın Bey'in o "Barış ve Sorumluluk çağrısı" nitelikli genelgesi; iktidar ya da muhalif, vicdan sahibi herkes tarafından "alkışlarla" ve "takdirle" karşılanmıştı..
Çünkü sadece biz gazeteci milletinin değil milletçe hepimizin uyması gereken bir kurallar manzumesiydi o genelge...
Mehmet Barlas'ın yaptığı; karmaşanın giderek tırmandığı, siyasetçi ve gazetecilerin birbirlerine girdikleri, "protesto" adı altında şiddetin her türünün "mübahlaştırıldığı" şu son süreçte; herkesi "vicdan sahibi" olmaya davet etmekti...
(Bence) İyi de olmuştu...
Ama sen ne yaptın?..
Aydın Bey'in barış çağrısını hatırlatmayı "suç" ve hatta "ayıp" gibi sundun okurlarına...
Ve...
O haklı hatırlatmayı yapan Barlas'a çaktın!..
Yani asıl ayıbı sen ettin Ahmet...
Aydın Doğan'a ayıp ettin, Barlas'a ayıp ettin...
Tabii her ikisinden de önemlisi, okurlarına ayıp ettin...
Zira daha önce "onur" duyarak okurlarınla paylaştığın "Aydın Doğan Barış Süreci Genelgesi"ni adeta "pespayeliğe çağrı" (İmiş) gibi algıladın...
Ve Ahmet...
Bu arada; aklı başında, kavgadan, nizadan, aşağılamadan uzak meslektaşlarımız içinde, farklı bilgi derinlikleriyle yıldızlaşmış olanlara küfür ve hakaret eden Emin Çölaşan'dan kurtulduklarını zanneden Hürriyet okurlarının artık yeni bir Emin Çölaşan'ı daha olduğunu kanıtladın...
O yeni Çölaşan'ın "Sen" olduğunu söylememe (Sanırım) gerek yok Ahmet ...
Be arkadaş...
Bir yazar senin kadar "kibirli" olabilir mi bilmiyorum...
Senin kadar mı herşeyi bilir de herkesi sinek gibi görür; onu ise hiç aklım almıyor...
Dünyanın en muhteşem aktörleri bile senin gözünde "pörsümüş, başarısız, beceriksiz, sönük" birer eski yıldızcıktır sadece...
Yazdıklarını okuyanlar senin köşe yazarı değil yönetmen Bernardo Bertolucci olduğunu falan düşünürler...
Futbol maçına gitmezsin veya yılda bir kere o da ittire kaktıra gidersin....
TV'de maç izlemezsin; izlersen de yılda bir kere ittire kaktıra...
Ama...
Mübarek, futbol konusunda sanki Uğur Meleke'sin...
Siyaset, edebiyat, sanat velhasıl akla ne gelirse bir tek sen bilirsin...
Ne siyasetçinin derinliği vardır sana göre...
Ne şair şiir yazmayı bilir...
Ne ressamın fırça tutan elinde hüner vardır...
Yahu bi dur...
Bi dur Ahmet!..
Ve en fenası...
Önüne gelene çakmakla kalmaz; aile efradına da sardırırsın...
Ve...
Mutlaka farkında olmalısın ki medyanın en çok "keşke" ve "pişmanın" diyen yazarısın sen...
Bilmez misin ki bir insanın karakter zaafı keşkeleri ve pişmanlıklarının sayısıyla doğru orantılıdır...
Ne kadar çok keşke ve pişmanlık varsa bir insanın hayatında, karakterinde de o kadar zayıflık vardır...
Bugünkü yazılarından Barlas ailesiyle olanında da defalarca "keşke" ve "pişmanın" kelimeleri yer alıyor...
Yani...
Pes be Ahmet Hakan...
Pes...
Allah aşkına bir yazında da "keşke" ve "pişmanın" kelimeleri geçmesin...
Dişimi kırmaya razıyım...
Dünyanın "en çok dönüşen" yazarısın ama sana sorsalar sadece sen "değişirsin", senden başka herkes "dönüşür"...
Hoooppp!..
Kardeşşşş....
Kendine gel bakayım!..
Değişmediğini ama sürekli; hatta hemen hergün başka kalıplara girip dönştüğünü senin dışında herkes kabul ediyor...
Bir sen doğrusun da senden gayrı herkes yanlış mı yani?..
Diyeceksin ki...
"Yahu senin benden aşağı kalır yanın mı var ki bana lâf ediyorsun?."
Bana da yakışıyor(!) be Ahmet!..
Şaka şaka...
Benim işim bu Ahmet...
Benim yazdığım sitenin adı "gazeteciler.com"...
Yani konu "gazeteci/yazar"...
Ama sen bu ülkenin (Halen.) "en etkin" olduğu kabul edilen gazetesinde neredeyse bir tam sayfanın sahibisin...
Senin sorumluluklarınla benimkiler bir mi?..
Ben tabii ki "kulis" yazacağım ve hatta dedikodu yapsam hakkımdır...
Ama sen yapamazsın...
Sen okuruna yeni bilgiler vermek zorundasın...
işte bu nedenle yaptığın tarz yanlış...
Frenleri patlamış eski kamyon gibisin Ahmet!..
Ne zaman hangi ailenin yuvasına girip de zayiat vereceğin, nerede kimi haşat edeceğin belli değil...
Bu arada bir çift sözüm de Mehmet Barlas'a...
Usta be...
Hani siz de bu kadar bilgeliğinize rağmen nasıl olup da halen insanları tanıyamıyorsunuz hayret ediyorum yani...
Eşinizin ve oğlunuzun telkinleriyle en yakın dostlarınızı kıra döke bir hal oldunuz...
Eşiniz ve oğlunuz istiyorlar ki insanlar sadece sizlerin fikirleriyle dost olsunlar...
Oysa insanlar birbilerinin fikirleriyle değil, kişilik ve yaşam tarzlarıyla dost olurlar...
Sizin gibi düşünmeseler de başkalarıyla da dost olmaya sizin dostlarınızın da hakkı vardır yani...
adnanberkokan@gmail.com
Eh yani Ahmet (Hakan)...
Yine yaptın yapacağını, gösterdin hakanlığını...
Ne mi yaptın?..
Durduk yerde Mehmet Barlas'a çaktın!..
Evet, aynen öyle...
"Durduk yerde" yani...
Sana lâf eden yoktu..
Yazılarından örnek alınıp "bak işte!.." falan da denilmiyordu...
Daha önceleri senin de köşene taşıyıp, diğer meslektaşlarına (Haklı olarak.) ayar çektiğin "Aydın Doğan Barış Süreci Genelgesi" hatırlatılıyordu...
Ki...
Aydın Bey'in o "Barış ve Sorumluluk çağrısı" nitelikli genelgesi; iktidar ya da muhalif, vicdan sahibi herkes tarafından "alkışlarla" ve "takdirle" karşılanmıştı..
Çünkü sadece biz gazeteci milletinin değil milletçe hepimizin uyması gereken bir kurallar manzumesiydi o genelge...
Mehmet Barlas'ın yaptığı; karmaşanın giderek tırmandığı, siyasetçi ve gazetecilerin birbirlerine girdikleri, "protesto" adı altında şiddetin her türünün "mübahlaştırıldığı" şu son süreçte; herkesi "vicdan sahibi" olmaya davet etmekti...
(Bence) İyi de olmuştu...
Ama sen ne yaptın?..
Aydın Bey'in barış çağrısını hatırlatmayı "suç" ve hatta "ayıp" gibi sundun okurlarına...
Ve...
O haklı hatırlatmayı yapan Barlas'a çaktın!..
Yani asıl ayıbı sen ettin Ahmet...
Aydın Doğan'a ayıp ettin, Barlas'a ayıp ettin...
Tabii her ikisinden de önemlisi, okurlarına ayıp ettin...
Zira daha önce "onur" duyarak okurlarınla paylaştığın "Aydın Doğan Barış Süreci Genelgesi"ni adeta "pespayeliğe çağrı" (İmiş) gibi algıladın...
Ve Ahmet...
Bu arada; aklı başında, kavgadan, nizadan, aşağılamadan uzak meslektaşlarımız içinde, farklı bilgi derinlikleriyle yıldızlaşmış olanlara küfür ve hakaret eden Emin Çölaşan'dan kurtulduklarını zanneden Hürriyet okurlarının artık yeni bir Emin Çölaşan'ı daha olduğunu kanıtladın...
O yeni Çölaşan'ın "Sen" olduğunu söylememe (Sanırım) gerek yok Ahmet ...
Be arkadaş...
Bir yazar senin kadar "kibirli" olabilir mi bilmiyorum...
Senin kadar mı herşeyi bilir de herkesi sinek gibi görür; onu ise hiç aklım almıyor...
Dünyanın en muhteşem aktörleri bile senin gözünde "pörsümüş, başarısız, beceriksiz, sönük" birer eski yıldızcıktır sadece...
Yazdıklarını okuyanlar senin köşe yazarı değil yönetmen Bernardo Bertolucci olduğunu falan düşünürler...
Futbol maçına gitmezsin veya yılda bir kere o da ittire kaktıra gidersin....
TV'de maç izlemezsin; izlersen de yılda bir kere ittire kaktıra...
Ama...
Mübarek, futbol konusunda sanki Uğur Meleke'sin...
Siyaset, edebiyat, sanat velhasıl akla ne gelirse bir tek sen bilirsin...
Ne siyasetçinin derinliği vardır sana göre...
Ne şair şiir yazmayı bilir...
Ne ressamın fırça tutan elinde hüner vardır...
Yahu bi dur...
Bi dur Ahmet!..
Ve en fenası...
Önüne gelene çakmakla kalmaz; aile efradına da sardırırsın...
Ve...
Mutlaka farkında olmalısın ki medyanın en çok "keşke" ve "pişmanın" diyen yazarısın sen...
Bilmez misin ki bir insanın karakter zaafı keşkeleri ve pişmanlıklarının sayısıyla doğru orantılıdır...
Ne kadar çok keşke ve pişmanlık varsa bir insanın hayatında, karakterinde de o kadar zayıflık vardır...
Bugünkü yazılarından Barlas ailesiyle olanında da defalarca "keşke" ve "pişmanın" kelimeleri yer alıyor...
Yani...
Pes be Ahmet Hakan...
Pes...
Allah aşkına bir yazında da "keşke" ve "pişmanın" kelimeleri geçmesin...
Dişimi kırmaya razıyım...
Dünyanın "en çok dönüşen" yazarısın ama sana sorsalar sadece sen "değişirsin", senden başka herkes "dönüşür"...
Hoooppp!..
Kardeşşşş....
Kendine gel bakayım!..
Değişmediğini ama sürekli; hatta hemen hergün başka kalıplara girip dönştüğünü senin dışında herkes kabul ediyor...
Bir sen doğrusun da senden gayrı herkes yanlış mı yani?..
Diyeceksin ki...
"Yahu senin benden aşağı kalır yanın mı var ki bana lâf ediyorsun?."
Bana da yakışıyor(!) be Ahmet!..
Şaka şaka...
Benim işim bu Ahmet...
Benim yazdığım sitenin adı "gazeteciler.com"...
Yani konu "gazeteci/yazar"...
Ama sen bu ülkenin (Halen.) "en etkin" olduğu kabul edilen gazetesinde neredeyse bir tam sayfanın sahibisin...
Senin sorumluluklarınla benimkiler bir mi?..
Ben tabii ki "kulis" yazacağım ve hatta dedikodu yapsam hakkımdır...
Ama sen yapamazsın...
Sen okuruna yeni bilgiler vermek zorundasın...
işte bu nedenle yaptığın tarz yanlış...
Frenleri patlamış eski kamyon gibisin Ahmet!..
Ne zaman hangi ailenin yuvasına girip de zayiat vereceğin, nerede kimi haşat edeceğin belli değil...
Bu arada bir çift sözüm de Mehmet Barlas'a...
Usta be...
Hani siz de bu kadar bilgeliğinize rağmen nasıl olup da halen insanları tanıyamıyorsunuz hayret ediyorum yani...
Eşinizin ve oğlunuzun telkinleriyle en yakın dostlarınızı kıra döke bir hal oldunuz...
Eşiniz ve oğlunuz istiyorlar ki insanlar sadece sizlerin fikirleriyle dost olsunlar...
Oysa insanlar birbilerinin fikirleriyle değil, kişilik ve yaşam tarzlarıyla dost olurlar...
Sizin gibi düşünmeseler de başkalarıyla da dost olmaya sizin dostlarınızın da hakkı vardır yani...
adnanberkokan@gmail.com