Fikri Akyüz'e ihanet edenlerin günahları...
Hasan Cemal’in kovulmasından sonra; “Hasan Cemal de Mehmet Altan da Nuray mert de mutlaka bir gazetede yazmalı” diyenler…
ADNAN BERK OKAN
Hiç kırılmayın, gücenmeyin, darılmayın…
İki yüzlüsünüz?..
Ya da “çifte standart” yapıyorsunuz…
Hangileriniz mi?..
Hasan Cemal’in kovulmasından sonra; “Hasan
Cemal de Mehmet Altan da Nuray mert de mutlaka bir gazetede
yazmalı” diyenler…
Yok efendim;
|
itirazım “Altan, Cemal ve Mert mutlaka
yazmalılar” deyişlerine değil…
Onların mutlaka ulusal ve etkin, yıllanmış bir gazetede yazmasını
en çok isteyenlerin başında geliyorum…
Mehmet Altan’ın elinden kalemi alındığında
(sanırım) en ağır ve kovanlara karşı “en kırıcı”
tepkiyi koyan kişiyim…
Hasan Cemal’in başına gelenler için neler
yazdığım; Yalçın Akdoğan gibi siyasetini ve
kişiliğini beğendiğim bir siyasetçi/yazarı o kovulmadan sorumlu
tutarak nasıl eleştirdiğimi gördünüz…
Nuray Mert ki zaman içinde çok fazla görüş
değiştirdiği halde Milliyet'ten kovulmasına karşı
çıkışımı bu köşenin okurları hatırlayacaklardır…
Peki itirazım neye?..
Dedim ya; iki yüzlülüğe, çifte standartlığa…
Meselâ;
Gazete HT'den durduk yerde gönderilen
Nuran Yıldız için kimsenin halen
“itiraz” etmeyişine…
Meselâ Fikri Akyüz’ün “öksüz”
bırakılışına…
İlle de Akyüz…
Dürüst, temiz, akçalı işlerde ayağı olmayan, ilkeli ve aynı zamanda
“iyi” bir hukuk insanı...
Vicdanına olan yüksek güveni ve sistemin kokuşmuşluğu onu da az
sayıda samimi Liberal gibi bu kokuşmuşlukla, kendini
"ilerici" zanneden statükoyla
mücadele etmeye zorladı.
İnternethaber'de amatörce başlayan çalışmaları;
yıllarca "mağdur" edilmiş, kendilerinde
"ilericilik" vehmeden sosyal ve
siyasal gericilerin
"ötekileştirdiği" İslâmi
kesimlerin dikkatini çekince onlar tarafından davet edilip daha
geniş kitlelere seslenmesi sağlandı.
Akyüz, yıllarca sesi kesilen, her
"Allah" deyişlerinde yakalarına "dinci,
şeriatçı" diye yapışılan o mağdur (tabii
ki eskiden öyleydiler) insanların en güçlü ve
samimi savunucularından biri oldu.
Ak Parti Hükümeti'nin demokratikleşme, hukukun
üstünlüğü ilkesini yerleştirme, sivil iktidarları askeri vesayetin
despotizminden kurtarma çalışmalarında destekçisi oldu.
Bunları yaparken de dişleri sökülmüş gibi görünse de eski merkez
medyanın bütün şimşeklerini üzerine çekti...
Ve Başbakan Erdoğan'a yapılan ilkel ve vahşi
saldırılara karşı adeta “siper” oldu…
Hem televizyon ekranlarında oldu, hem gazete köşelerinde
oldu…
Hakaret kime?.. Koray Çalışkan, "Türk solunun en güçlü kalemi Ahmet Hakan" demiş... "Türk" kelimesinin yeni anayasadan mutlaka çıkarılmasını isteyen Koray Çalışkan "Ahmet Hakan'a mı?" hakaret etmiş; "Sol'a" mı?.. Yoksa "Türk"e mi anlayamadım... |
Peki sonuç?..
Sonuçta, bütün hünerleri Başbakan’ın yanında
durmak ve onun baktığı gibi bakmak, onun gördüklerini görmek
olanlar tarafından bir anda dışlanıverdi…
Çalıştığı gazetelerden, dergilerden, televizyonlardan kovuldu..
Yani bir bakıma dürüst ve ilkeli davranışları, haklıya
hakkını veren, ahlâksıza haddini bildiren samimiyeti
yüzünden bir tür “medya haymatlosu”na
dönüştürüldü…
Ne eski merkez medyasının göresi gözü var bugün
Fikri’yi…
Ne İslâmi medyanın kalemşorlarının…
Haydi, Eski Merkez Medyayı kendimi çok zorlayarak
da olsa anlayabilirim…
Adamların çok canlarını yaktı Fikri…
İyi ama İslami medyanın
Ahfeş’lerine ne yaptı?..
Söyleyeyim…
Dostluk yaptı…
Ezilmişliklerine karşı ezenlerle mücadele
etti…
Ötekileştirilmelerinin önüne
geçmek için ötekileştirenlerin çanlarına ot
tıkadı…
Dedim
ya;
Fikri’yi görmek bile istemeyen
eski merkez medyayı anlarım
ama…
Fikri’nin şövalyeliği sayesinde
bellerini doğrultan boynu büküklerin, her gün defalarca
Allah'a secde edip, sağ ve sol omuzlarındaki
melekleri selamlayanların ona karşı yaptığı
vefasızlığı ben affetsem Allah affetmez…
Günahkârlıkları konusunda ahâm kesemem elbette ama
Allah'ın bu tipler için
"günahkâr" bunlar diyeceğinden de
eminim...