FETÖ oltasında sallanan Hürriyet
"Hürriyet ByLock oltasına bilerek mi geldi bilmem" diye soran Hilal Kaplan, "Bildiğim, hiçbir devlet, bir gazetenin terör örgütünün manşetten propagandasını yapmasını kolay kolay yutmayacağıdır" dedi.
Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, Hürriyet'in İsmail Saymaz imzalı ByLock manşetinin soğuk savaş döneminde gazetecilerin oltaya getirildiği 'eski üye' görünümlü kişiler taktiği eseri bir haber olduğunu yazdı.
"Hürriyet yemi bilerek mi yuttu, bilmem." diyen Hilal Kaplan, "Bildiğim, hiçbir devletin, ülkenin 'merkez medyası' içinde olduğunu savunan bir gazetenin terör örgütünün manşetten propagandasını yapmasını kolay kolay yutmayacağıdır" değerlendirmesi yaptı.
İşte Hilal Kaplan'ın "FETÖ oltasında sallanan Hürriyet" başlıklı yazısı:
Darbe gecesi, FETÖ'nün 'Genelkurmay imamı', halkı bombalayan F16'ların kalktığı Akıncı Üssü'nden çıkan Adil Öksüz'dü.
Öksüz, yıllardır Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde çalışan bir öğretim üyesiydi.
Ne derslerinde ne de özel hayatında Fetullah Gülen'e bağlılığına ilişkin pek bir iz bırakmamıştı.
Karşımızda örgüt içi hiyerarşisi tamamen kendine has kodlardan oluşan, orgeneralin ilahiyat profesöründen ya da emniyet müdürünün ilkokul öğretmeninden talimat alabildiği, kendilerini gizleme konusunda üst düzey istihbarat elemanlarından farkları olmayan, tüm hayatını buna göre organize eden, 'mahrem hizmetler' adı altında devlete sızmak için özel bir birimi bulunan, eşine az rastlanır bir örgüt yapısı var.
O yüzden ByLock, FETÖ mensuplarını ayırt etmek için çok önemli.
Çünkü bu telefon uygulaması, FETÖ'cüler tarafından sadece FETÖ mensuplarının kullanımına açık olacak şekilde oluşturulmuş. ByLock, telefon rehberinizi kullanarak iletişime geçmenizi sağlamıyor. Sadece uygulamayı yükleyen kişinin ve iletişime geçeceğiniz kişilerin kodlarını ve şifreyi bilerek uygulamayı çalıştırabiliyorsunuz.
Dolayısıyla kendine özel bir referans ağı olan, %100 FETÖ'nün haberleşme ağı olarak tasarlanmış ve kullanıma açılmış bir aplikasyondan bahsediyoruz.
Türk istihbaratı, örgütün gizli bir iletişim kanalı olduğunu, 2014 başlarından itibaren diğer alanlardaki haberleşmeleri kesilince fark etmiş. ByLock diye özel bir aplikasyon vasıtasıyla haberleştikleri ise Aralık 2014'te tespit edilmiş. Ancak bir yıl sonra MİT, ByLock server'ına erişim sağlamış ve Aralık 2015'ten itibaren arşiv kademeli olarak çekilmeye başlanmış. ByLock kullanan 230 bin kişinin 165 bininin kimlikleri tesbit edilmiş, diğerleriyle alakalı çalışma da sürüyor.
Fakat FETÖ, bu bilgi akışını anlayıp Ocak 2016 sonunda ByLock sağlayıcılarını tamamen kapatmış.
Şubat 2016 itibariyle, FETÖ'nün bütün gizli iletişim ağı Eagle programına aktarılmış. MİT, Eagle'ın bazı katmanlarını çözmüş olsa da, uzmanlar program sağlayıcısı google altında olduğu için kırmanın daha zor olduğunu söylüyorlar.
Neticede darbe sırasında ByLock'tan konuşulup konuşulmaması birinci derecede önem arz etmiyor çünkü devletin terör örgütü listesine darbeden çok önce girmiş bir yapının aplikasyonunu kullanmak organik bağınızı ispat etmeye de devletten def edilmenize de, örgüt üyesi olmaktan cezalandırılmanıza da yeter delildir.
ByLock, devletten FETÖ mensuplarını tasfiye etmek için birincil önemdeki delilleri sunuyor. Bu yüzden 'eski' olduğunu söyleyen bir FETÖ mensubu, Hürriyet gazetesinden dediklerini hiç sorgulamayıp, diğer kaynaklardan da kontrol etmeyecek kadar ya acemi ya da operasyonel biri olan İsmail Saymaz'a konuşup FETÖ soruşturmasında ByLock'un yetersiz bir delil olduğu intibaını oluşturmaya çalışıyor.
Örneğin ByLock'u kullanan %10'unun FETÖ'cü olmadığı gibi bir rakamı ortaya atıyor. Bunu neye dayandırıyor? Özel referans sistemli ve kullanıcı dostu olmayan bir aplikasyonu sıradan insan neden ve nasıl kullansın? Cevabı yok.
Ayrıca ByLock kullananların bir kısmının İran ve Suudi Arabistan'da yaşadığını iddiaediyor ki bu da bariz bir yalan.
Zira mesaj içeriğinin %98'i Türkiye'den gönderilmiş. Geri kalan en çok kullanım sağlananülkelerse ABD, Fransa ve Kırgızistan...
"Eski" FETÖ üyesi olan ve ABD'ye yerleşip ismini David Keynes olarak değiştiren Alparslan Demir'in Hürriyet'e verdiği ve kendisine hiçbir kontra-sorunun sorulmadığı röportajın FETÖ ile mücadeledeki en önemli delil kaynağını itibarsızlaştırmaya yönelik bir çaba olduğunu görmek zor değil.
Soğuk Savaş sırasında kendisine 'eski üye' süsü verip önce günah çıkaran, sonra da bilerek yanıltıcı bilgiler sunan 'sahte sığınmacılar' vardı.
Tabii bir de bunların 'olta atıp tuttukları' vardı. Hürriyet yemi bilerek mi yuttu, bilmem. Bildiğim, hiçbir devletin, ülkenin 'merkez medyası' içinde olduğunu savunan bir gazetenin terör örgütünün manşetten propagandasını yapmasını kolay kolay yutmayacağıdır.