Fethullah Gülen'e dokunan yanıyor mu?
Zaman'ın tepe yöneticisi Ekrem Dumanlı bunun kara bir propaganda olduğunu söyledi. Yerin dibine batsın böyle gazetecilik dedi.
Dumanlı, medyadaki tepkinin aksine bir duruş sergiledi...
Ayaklanan medyaya da dedi ki:
"Paniğe ve öfkeye gerek yok hukukî süreç işliyor..."
GÜLEN'E DOKUNAN YANIYOR MU? |
Gazeteci Ahmet Şık, gözaltına alınırken bağırmıştı:
"Dokunmayın arkadaşlar, yanarsınız"... Asıl önemli olan şu: Gülen (ya da herhangi tanınmış bir kişi) hakkında kitap yazarken örgütlerin, etki ajanlarının buyruğu doğrultusunda kara propaganda yapılıp yapılmadığı. (...) Karanlık odakların, belli bir amaca yönelik dikte ettirdiği kitaplar tabii ki örgütlü bir suç. Çünkü içinde insan itibarını sarsmak olduğu gibi bazı insanları suçlu gösterip oluşturulan psikolojik hava içinde dava etmek, insanları kara propaganda sayesinde örgütlü suç kapsamına alarak mahkûm etmek gibi hedefler güdülüyor. Bu suç değilse, hiçbir şey suç değil. Bu suça ortak olmak gazetecilikse, yerin dibine girsin böyle gazetecilik anlayışı! |
"Hafta içinde yapılan operasyonlarla bazı gazeteciler gözaltına
alınınca, medyanın önemli bir bölümü kıyameti kopardı. Basın
özgürlüğü kavramını bayraklaştırarak, gazetecilere baskı
yapıldığını, Ergenekon soruşturmasında ölçünün kaçtığını,
Türkiye'nin polis devleti olmaya doğru gittiğini vs. söyleyenler
oldu.
Bu kadar ağır eleştiri yapanların elinde somut bir bilgi, belge,
bulgu var mı? Hayır.
Gözaltına alınan kişilerin gazeteci olması, o kişilerle diğer
gazeteler arasındaki arkadaşlık bağları, onlara karşı beslenen
itimat...
Bunlar hukukî bir dayanak mıdır?
Hayır.
Bir generalin, "Tanırım, iyi çocuktur..." lafı
nasıl bir komutana yakışmıyorsa, elinde hiçbir bilgi olmaksızın
"Biz biliriz, iyi çocukturlar..." nevinden
duygusal yaklaşımlar da gazetecilere yakışmıyor.
(...) NEDİM ŞENER VE AHMET
ŞIK DARBECİ Mİ?
Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık... Bunlar darbeci miydi, derin
yapılarla gizli bağlantıları var mıydı, psikolojik harbin
birer parçası mıydı, bazı odakların yönlendirmesiyle kara
propaganda yapmışlar mıydı, ülkede kaos oluşturacak bir atmosfere
zemin hazırlamışlar mıydı? Bu soruların cevabına bir
nefeste 'evet' ya da 'hayır' demek bu aşamada mümkün değil.
Zanlılar hakkında somut bilgilere ulaşıldığında manzara daha da
netleşecek.
Ancak bu aşamada bazı prensiplerin hatırlanmasında fayda var:
Gazetelerin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle soruşturma
geçirmesine herkes (sadece gazeteciler değil) karşı çıkmalı; lakin
gazetecilik faaliyeti sayılmayacak eylemler söz konusuysa
gazeteciliğin bir zırh haline dönüşmesine de müsaade
edilmemeli.
(....) YA MAHÇUP
OLURSANIZ...
Demem o ki bu ülkede her gazeteci, gazeteci değil; her gazeteci
haber peşinde koşmuyor. Bazıları ihbarcılıkla habercilik arasındaki
farkı bir kalemde çizip atıyor. O yüzden acele etmeye gerek yok.
Paniğe, hiç gerek yok. Dava dosyası teşekkül edecek ve nasıl olsa
şeffaf toplum olmanın gereği, her şeyi ayan beyan göreceğiz. Bugün
üst perdeden atıp tutan ve duruşundan taviz vererek sağa sola
savrulan kişilerin mahcup duruma düşmesi de söz konusu.
Yazının tamamı için