Fethullah Gülen bu oyunların neresinde?..
Hizmet Hareketi içindeki şeytanlaşmış, gözleri dünya malından başka hiçbir şey görmeyen hergelelere.....
ADNAN BERK
OKAN
başlığı altında yayımlanan yazımı okuyan çok değerli bir dostum
telefon etti.
Uzun uzun sohbet edip hem hasret giderdik hem de benim yazımda
gördüğü "yanlışlara" işaret etti.
Neler miydi o yanlışarım?..
Söyleyeyim:
Meselâ bazı ticari gurupları Gülen Cemaati ile
özdeşleştirmem...
Fethullah
Gülen’in “sembolik” kaldığını
cemaatin artık bir “dini inanç
gurubu”olmaktan çıkıp ekonomik bir
imparatorluğa dönüştüğüne ilişkin görüşlerim (ki bana
değil bana olaylarela ilgili bilgi veren emekli Paşa'ya
aitti)...
Cemaatle - Hükümetin arasını açmak isteyenlerin
her zaman var olduğunu ama bunu başaramayacaklarını söylerken bu
arada beni incitmemeye özen göstererek benim de onların oyunlarına
alet olabileceğim tehlikesine(!) çekti dikkatimi...
Öyle bir tehlikenin olmadığını, olamayacağını çünkü yazdıklarımın
Hizmet Hareketi içindeki
şeytanlaşmış, gözleri dünya malından başka hiçbir şey
görmeyen hergelelere dikkat edilmesine yönelik bir
"uyarı" niteliği taşıdığını ifade ettim...
Elbette Hocaefendi dünya malının paylaşım savaşı
gibi bir kirliliğin içinde olmaz, olamaz, olanları da yanında
baırındırmaz...
Ama bir de dünya gerçeği var...
Cemaat ilk başladığı günkünden manen değilse de
madden en az bir milyon kere daha güçlü...
Ve unutmayınız ki "para insanın şeytanıdır"...
Hocaefendi'nin o şeytanı her saniye taşlaması,
güzel adını kullanarak bir yerlere gelmiş olanların orada
tutunabilmek için şeytanla ortak olmayacakları/olmadıkları anlamına
gelmez...
Dostuma tabii ki söylemedim ama siz okurlarıma bundan yıllar yıllar
önce yazdığım bir diyalogu sunacağım...
Sonra da dilediğiniz şekilde yorumlayın lütfen...
*
* *
Dikkat ey dostlar!.. Başbakan Erdoğan muhteşem bir barış atağıyla birlikte üstün bir siyasi zekâ ürünü olan stratejilerini de yürürlüğe koydu... Yargıçların adaletsizliklerini yüzlerine vururken eşzamanlı olarak Balyoz Davası tutuklusu paşalardan biri olan Ergin Saygun'u hastanede ziyaret etti... Elini tutarak hal hatır sırdu... Hemen akabinde de; Kamuoyunda "Cemaatin Medyası" olarak bilinen basın organlarında Başbakan'la alay edildi, başlattığı hoşgörü harekeri eleştirildi... Şimdi lütfen (beni uyaran canım dostum başta olmak üzere) elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin... Emin Çölaşan Gülen'e saygısızlık yapınca bundan patronunu da sorumlu tutmuyor musunuz?.. Tutuyorsunuz tabii... İyi ama sizin içinizden biri Başbakan'ı alaya alınca neden "o bizi bağlamaz" diyorsunuz?.. Hâsılı dikkat ey dostlar; dikkat!.. |
- " 'Eğer bir insan çok fakirse ve hatta sürünüyorsa bu
onun kaderidir'... Politikacılar ve zenginler böyle söyler... Ama
bir işadamı ve poltikacının tüm serveti, özgür iradelerinin,
zekâlarının ve becerilerinin eseridir... Bunu da yine politikacılar
ve işadamları söylerler...”
-“İyi ama genelde
mi öyle?.. Yoksa birileri mi öyle olduğunu
söylüyor?”
- “Çevrene bak!.. Sen de zenginler
kulübü üyeleriyle çok yakın dostlukları olan ama mütevazı bir
gelirle yaşayan bir yazarsın... Çevrendeki o zenginler aslında
servetlerini Allah’ın verdiğine inanmazlar çünkü kazandıkları her
kuruşun altında alın terleri ve akıllarının yattığını anlatırlar
yakın çevrelerine ve dostlarına...
Ama ekrana çıksalar veya bir gazeteci bunlarla söyleşi yapsa
ağızlarından ilk çıkacak olan sözcük şudur:
'Allah'ın inayetiyle... O verdi şükürler olsun. vereceği servet
için bu fakiri tercih etmesi Yüce Allah'ın bir takdiridir
sadece"...
-“Demek istiyorsun ki; zenginler
kendileriyle başbaşa kaldıklarında yanlarında Allah yoktur,
toplumun karşısına çıktıklarındaysa her zerrelerinde Allah'ı
duyumsarlar öyle mi?.."
- "Eh yani. Öyle de
denilebilir… Ya da şöyle; Allah, zenginin
yanına ancak düştüğü gün uğrar, fukaranın ise nedense hep
karşısındadır..."
- "Çok maddeci olmadı mı?"
- "Bak
arkadaşım!..
Sen fazla temiz kalmış, bilgili ama bilgili olduğun kadar
da saf, hatta kusura bakma ama biraz da aptal bir
gazetecisin...
Oysa bazı gerçekleri görmen lâzım...
Bir siyasi partide ve şirkette iç kavga sadece paylaşım
yüzünden çıkar...
Ne var ki o kavga kamuoyuna hiç de öyle
yansıtılmaz...
Sanırız ki partide millet ve memleket menfaati için kavga
çıkmıştır...
Bu, medyanın da kirli siyasetçilere ortak olduğu en büyük
yalandır..."
"Yahu sen amma da maddeci düşünüyormuşsun
meğer.."
"Yhau sen de nasıl da ısrarcısın aptal
olmakta ve aptal kalmakta... Kardeşim Millet deveyi havuduyla
götürüyor sen kalkmış burada vatan-millet nutku atıyor; din, iman,
Allah korkusu, cennet, cehennem falan
diyorsun...
Beni iyi dinle dostum!..
Politikacıyla büyük servet sahibinin kafa tasının içindeki gri
hücrede akıl yok para vardır...
Bunların hepsinin beyinleri kağıt para
şeklindedir…
Bütün kavgaları ‘sen yeteri kadar çaldın bırak da biraz ben
çalayım’ kavgasıdır…
Ben iktisatçıyım...
Toplumsal olaylara ve tarihe iktisat penceresinden bakmam
doğaldır...
Kabul edilir ki, iktisat tarihi siyasal tarihten
öncedir...
Adem - Havva; oğulları Habil-Kabil ve kızları Alkida-Labuda
döneminde siyaset yoktu ama ekonomi vardı...
Kabil, kardeşi Habil’i ekonomik nedenlerden
öldürmüştü......”
Düşün bakalım bu diyalogu neden yazmışım?..
adnanberkokan@gmail.com