Fehmi Koru'yu delirtecek alaycı sözler
Ahmet Hakan ile Fehmi Koru arasındaki atışma duruyor duruyor yeniden ateşleniyor. Sıra Hakan'da bu kez...
GAZETECİLER.COM - Ahmet
Hakan ile Fehmi Koru arasındaki atışma bitecek gibi değil. Tam
bitti denilirken yeniden ateş bacayı sarıyor...
İlginç olan da mevzunun hep aynı olması...
Fehmi Koru, Doğan'a "onları at beni al" dedi mi?
Ahmet Hakan bugün diyor ki...
"FEHMİ Abi... Artık şuna ikna oldum: Sen ya laftan anlamıyorsun ya da anlamamış gibi yapmak işine geliyor. Gel, gel de sana olup bitenleri üç maddede anlatayım"...
O maddeler mi?
İşte sıraladıkları;
BİR: Fehmi Abi, hiç kimse sana “Aydın Doğan’dan randevu aldın... Gittin, çocuk gibi kendini acındırarak ‘Beyefendi lütfen onları atın, beni alın’ diye ricalarda bulundun” demedi. Sana denilen şu: Bir değil, iki değil, üç değil, birçok kez “Onları at/beni al” anlamına gelen yazılar yazdın. O kadar açıktı ki yazdıkların sadece ben değil, okuyan herkes bu kanaate vardı.
İKİ: Fehmi Abi, madem medyaya çekidüzen vermeye bu kadar meraklısın, ne diye hükümeti savunan medya ile ilgili tek bir yazı bile yazmıyorsun? Neden senin aklın fikrin Doğan Grubu’nda? Doğan Grubu için beş bin yazı yaz. Ama Allah için bir tanecik de hükümet yanlısı medyaya yaz... Hiç mi problem yok o tarafta? Madem sen medya duayenisin, neden bütün enerjini Aydın Doğan’ın gazetelerine harcıyorsun ki? Sen Aydın Doğan’ın parasız danışmanı mısın? Biraz da sizin tarafın patronlarına akıl versene... O muhteşem akılları sadece bir patrona harcamak, haksızlık değil mi?
ÜÇ: Fehmi Abi... Bana “Sığıntı çocuk” demişsin... Aslında benim burada “sığıntı” olmadığımı bal gibi biliyorsun. Burada “sığıntı” gibi dursaydım, çok rahat edecek, çok sevinecek, çok mutlu olacaktın. Ama hadi diyelim ki ben “sığıntının teki”yim... Peki ya senin durumun ne olacak Fehmi Abi? Sürekli uğraştığın grup ve çevre içinde olmak istediğin o kadar aşikâr ki? Bak, senin bulunduğun çevrede hiç böyle dertleri olmayanlar var. Onların ne Aydın Doğan, ne Ahmet Hakan, ne Ertuğrul Özkök gibi bir sorunları var. Ama ya sen?
Parfümlü fotoğraf çektirmenden, eşi dostu toplayıp iki de bir Papermoon’a gitmenden heveslerinin ne olduğunu anlıyorum. Doğal da karşılıyorum. Ama sen heveskârsın diye, bir türlü o heveslerin karşılanmıyor diye öfkeli bir şekilde heves ettiğin çevreye saldırmanı anlamıyorum. Bu durum gittikçe daha da hastalıklı bir hal alıyor, haberin olsun... Kıyma kendine Fehmi Abicim... Bak, kaç yılın gazetecisisin, onca birikimin var... Aklını fikrini böyle şeylere harcayarak “Takıntılı heveskâr” görüntüsü verdiğini o kadar çok belli ediyorsun ki yazık oluyor sana.
Ahmet Hakan bugün tek atış yapmamış...
Köşesinden Cengiz Çandar ile Yasemin Çongar'a da sallamış...
O yazıyı
İlginç olan da mevzunun hep aynı olması...
Fehmi Koru, Doğan'a "onları at beni al" dedi mi?
Ahmet Hakan bugün diyor ki...
"FEHMİ Abi... Artık şuna ikna oldum: Sen ya laftan anlamıyorsun ya da anlamamış gibi yapmak işine geliyor. Gel, gel de sana olup bitenleri üç maddede anlatayım"...
O maddeler mi?
İşte sıraladıkları;
BİR: Fehmi Abi, hiç kimse sana “Aydın Doğan’dan randevu aldın... Gittin, çocuk gibi kendini acındırarak ‘Beyefendi lütfen onları atın, beni alın’ diye ricalarda bulundun” demedi. Sana denilen şu: Bir değil, iki değil, üç değil, birçok kez “Onları at/beni al” anlamına gelen yazılar yazdın. O kadar açıktı ki yazdıkların sadece ben değil, okuyan herkes bu kanaate vardı.
İKİ: Fehmi Abi, madem medyaya çekidüzen vermeye bu kadar meraklısın, ne diye hükümeti savunan medya ile ilgili tek bir yazı bile yazmıyorsun? Neden senin aklın fikrin Doğan Grubu’nda? Doğan Grubu için beş bin yazı yaz. Ama Allah için bir tanecik de hükümet yanlısı medyaya yaz... Hiç mi problem yok o tarafta? Madem sen medya duayenisin, neden bütün enerjini Aydın Doğan’ın gazetelerine harcıyorsun ki? Sen Aydın Doğan’ın parasız danışmanı mısın? Biraz da sizin tarafın patronlarına akıl versene... O muhteşem akılları sadece bir patrona harcamak, haksızlık değil mi?
ÜÇ: Fehmi Abi... Bana “Sığıntı çocuk” demişsin... Aslında benim burada “sığıntı” olmadığımı bal gibi biliyorsun. Burada “sığıntı” gibi dursaydım, çok rahat edecek, çok sevinecek, çok mutlu olacaktın. Ama hadi diyelim ki ben “sığıntının teki”yim... Peki ya senin durumun ne olacak Fehmi Abi? Sürekli uğraştığın grup ve çevre içinde olmak istediğin o kadar aşikâr ki? Bak, senin bulunduğun çevrede hiç böyle dertleri olmayanlar var. Onların ne Aydın Doğan, ne Ahmet Hakan, ne Ertuğrul Özkök gibi bir sorunları var. Ama ya sen?
Parfümlü fotoğraf çektirmenden, eşi dostu toplayıp iki de bir Papermoon’a gitmenden heveslerinin ne olduğunu anlıyorum. Doğal da karşılıyorum. Ama sen heveskârsın diye, bir türlü o heveslerin karşılanmıyor diye öfkeli bir şekilde heves ettiğin çevreye saldırmanı anlamıyorum. Bu durum gittikçe daha da hastalıklı bir hal alıyor, haberin olsun... Kıyma kendine Fehmi Abicim... Bak, kaç yılın gazetecisisin, onca birikimin var... Aklını fikrini böyle şeylere harcayarak “Takıntılı heveskâr” görüntüsü verdiğini o kadar çok belli ediyorsun ki yazık oluyor sana.
Ahmet Hakan bugün tek atış yapmamış...
Köşesinden Cengiz Çandar ile Yasemin Çongar'a da sallamış...
O yazıyı