Fehmi Koru'dan hükümete kürtaj itirazı!

Şu son tartışmalar sırasında konuyu enine boyuna öğrenme fırsatı bulan insanlarımız, bırakalım, nasıl bir tavır alacaklarına kendileri karar versinler.

GAZETECİLER.COM - Fehmi Koru, Star'daki köşesinde kürtaj tartışmasında topa girdi ve hükumete bir tavsiyede bulundu: "Bırakalım insanlarımız nasıl bir tavır alacaklarına kendileri karar versinler."

"Devletin görevi ve kürtaj" başlıklı yazısında Koru,

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 'kürtaj' konusunda ne düşündüğünü biliyoruz: Kürtajı cinayet sayıyor... Ak Parti öndegelenlerinin çoğu da aynı yönde görüş açıkladılar; kürtaj konusuna hiç mi hiç olumlu bakmıyorlar...

Aslında konuya olumlu bakılmayan tek ülke Türkiye, tek siyasi görüş de Ak Parti'nin görüşü değil; konu ne zaman tartışma gündemine girse, dünyanın hemen her tarafında insanlar tam ortadan ikiye bölünüyorlar. Bir bölüm, daha çok dini inanç ve biraz da sağlık sebepleriyle kürtaja müthiş karşı çıkarken, diğer bölüm de 'kadının bedeni kadına aittir' veya 'bırakalım kararı kadınlar versin' gibi yaklaşımlarla yasakçılığa karşı çıkıyor.

Her yerde böyle bu; ABD'de de, Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerinde de...

(...) Ancak konuyu açıp tartışmayı bu boyuta taşıyan Ak Parti'nin uyarıyla yetinmeyip kürtajı yasaklama veya iyice zorlaştırma yönüne gitmesi, bunun için de Meclis'e yasa teklifi sunması bekleniyor; tartışmanın sokağa taşınmasının sebebi de bu zaten. Her gün bir yerlerde kalabalıklar bu niyetten hareketle protesto gösterileri düzenliyorlar...

Meclis'te yeterli çoğunluğa sahip bir parti olduğuna göre, Ak Parti, niyetini yasaya dönüştürebilir elbette; ancak cevabını aramamız gereken soru şudur: Niyetini yasaya dönüştürmeli mi? Bu soruya benim vereceğim cevap kestirmeden yine ''Hayır'' olacak...

Sadece Türkiye 'laik' bir devlet olduğu, bu sebeple de 'kürtaj' dahil pek çok başka konuda da dince hoş görülmeyen uygulamalara yasal açıdan izin verildiği için değil... Bu da önemli doğal olarak, ama esas önemli olan, sosyal ve dini boyutları da bulunan bir konuda kararın insanın iradesine bırakılmayıp zorlama yoluyla sonuca ulaştırılmak istenmesinin yanlışlığıdır.

Bugünkü yasal çerçeve müstakbel annenin sağlığını tehdit etmemeyi esas alan bir formülü benimsemiş bulunuyor; yasaklama sonrasında meydana gelebilecek olumsuzluklar annenin yaşam hakkını da tehlikeye düşürebilir.

Şu son tartışmalar sırasında konuyu enine boyuna öğrenme fırsatı bulan insanlarımız, bırakalım, nasıl bir tavır alacaklarına kendileri karar versinler.

Devletin görevi de zaten bundan ibarettir.