Fehmi Koru
Bir dönemler (28 Şubat sürecinde) el ele verip bana çok acı çektiren Uğur Dündar ve Tuncay Özkan bir ara neredeyse kanlı bıçaklı olmuşlardı...
Kavga eden, birbirlerini kıran ve hatta itibarsızlaştıran iki
kişinin ikisi de düşmanım olsa bile insanın fıtratından gelen
"bencillik" duyguma esir olacağımı
düşünemiyorum...
Nereden mi biliyor ve kendimden bu kadar emin olarak söylüyorum?..
Karım bir olayın canlı şahidi de oradan...
Bir dönemler (28 Şubat sürecinde) el ele verip bana çok acı çektiren Uğur Dündar ve Tuncay Özkan bir ara neredeyse kanlı bıçaklı olmuşlardı...
o günlerde kişisel web sayfamda bu iki eski dostun kavgalarına çok üzüldüğümü yazmış ve karımla aramda geçen bir konuşmayı da aktarmıştım...
Karım o ikisinin kavgasına üzüldüğümü söylediğimde:
"Neden üzüldüğünü izah edebileceğini zannetmiyorum" demişti...
Ben ise şöyle demiştim:
"Yıkılıp giden her dostluk, bir gün benim inandığım dostluklarımın da yıkılıp gideceğinin karinesi gibi geliyor bana da ondan"...
Son zamanlarda "kavga" değilse de karşılıklı olarak birbirlerini incitenler ise benim "dostlarım"...
Ve bu durum beni kahrediyor...
Tarafların arasına girmek ve "kesin şu kavgayı artık yaaa!" demem ise mümkün değil...
Çünkü...
Taraflardan birine yaşım itibariyle "azar" tonunda yapabileceğim bu uyarıyı yine yaşım dolayısıyla diğeri için yapabilmem mümkün değil...
İkisine karşı "ricacı" olmak belki en doğrusu...
Ama o da benim işim değil...
İşim değil zira bu defa da kimileri, "seni cemaatçi seniii" diye sallayacak işaret parmağını...
Kimileri de "seni Tayyipçi seniii" diyerek kafa tutacak...
Oysa benim işim taraflardan birinin yanında, diğerinin karşısında durmak değil...
Bugün işte bu duygular içinde okudum Fehmi Koru'nun Star'da "Kavga mı, çatışma mı, savaş mı?.. Ne münasebet" başlığı altında yayımlanan makalesini...
Ve çok hoşuma gitti...
Kavgacılar kaybederken; takındığı gerçek "Akil insan" tarzı ile Fehmi Koru kazandı...
Nereden mi biliyor ve kendimden bu kadar emin olarak söylüyorum?..
Karım bir olayın canlı şahidi de oradan...
Bir dönemler (28 Şubat sürecinde) el ele verip bana çok acı çektiren Uğur Dündar ve Tuncay Özkan bir ara neredeyse kanlı bıçaklı olmuşlardı...
o günlerde kişisel web sayfamda bu iki eski dostun kavgalarına çok üzüldüğümü yazmış ve karımla aramda geçen bir konuşmayı da aktarmıştım...
Karım o ikisinin kavgasına üzüldüğümü söylediğimde:
"Neden üzüldüğünü izah edebileceğini zannetmiyorum" demişti...
Ben ise şöyle demiştim:
"Yıkılıp giden her dostluk, bir gün benim inandığım dostluklarımın da yıkılıp gideceğinin karinesi gibi geliyor bana da ondan"...
Son zamanlarda "kavga" değilse de karşılıklı olarak birbirlerini incitenler ise benim "dostlarım"...
Ve bu durum beni kahrediyor...
Tarafların arasına girmek ve "kesin şu kavgayı artık yaaa!" demem ise mümkün değil...
Çünkü...
Taraflardan birine yaşım itibariyle "azar" tonunda yapabileceğim bu uyarıyı yine yaşım dolayısıyla diğeri için yapabilmem mümkün değil...
İkisine karşı "ricacı" olmak belki en doğrusu...
Ama o da benim işim değil...
İşim değil zira bu defa da kimileri, "seni cemaatçi seniii" diye sallayacak işaret parmağını...
Kimileri de "seni Tayyipçi seniii" diyerek kafa tutacak...
Oysa benim işim taraflardan birinin yanında, diğerinin karşısında durmak değil...
Bugün işte bu duygular içinde okudum Fehmi Koru'nun Star'da "Kavga mı, çatışma mı, savaş mı?.. Ne münasebet" başlığı altında yayımlanan makalesini...
Ve çok hoşuma gitti...
Kavgacılar kaybederken; takındığı gerçek "Akil insan" tarzı ile Fehmi Koru kazandı...