Fehmi Koru Yalçın Bayer'e fena çaktı; bu yazı Hürriyet'te nasıl yer bulur?
Fehmi Koru, Hürriyet yazarı Yalçın Bayer'i tam anlamıyla yerden yere vurdu..
Fehmi Koru, kişisel internet sitesinden Hürriyet Yazarı Yalçın
Bayer'i Kudüs tarihini çarpıtmakla suçladı.
Fehmi Koru, "Hürriyet gibi bir gazetede bugünlerde böyle bir
yazının yer alması ne kadar doğru" sorusunu yöneltti.
İşte Fehmi Koru'nun o yazısı:
Kudüs üzerinden tarihi çarpıtmak.. Ayıp oluyor
ama…
“Hafızam beni yanıltmıyorsa” diye başlayan bir metin okumaya
başladığınızda ne düşünürsünüz?
Anlatıcının kendisinin başından geçen bir olayı sizinle paylaşacağını değil mi?
Hayır, bu metni kaleme alan bir kitapta okuduğunu söylediği bir
olayı anlatıyor.
Kitabın adı Zeytindağı. Yazarı Falih Rıfkı Atay.
Cumhuriyet döneminin önemli gazetecilerinden birinin tarihimizin dönüm noktalarından birine ışık tutan tanıklıklarını yansıtan bir kitaptır Zeytindağı.
Yedek subay olarak askere alındığında Dördüncü Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın karargâhına atanmış, Kudüs’ün İngilizler tarafından işgal edilmesine kadar geçen sürece tanıklık etmiştir Falih Rıfkı.
Osmanlı’nın Arap topraklarındaki son günlerini Zeytindağı kadar canlı gözlemlerle anlatan başka bir kitap yoktur.
Cumhurbaşkanı da tavsiye etmişti
Birkaç yıl önce, o sırada henüz başbakan olan Tayyip
Erdoğan da, Medine ve Beyrut ile İstanbul ve İzmir’in farkı
olmadığını anlattığı bir konuşmasında, gençlere, Zeytindağı’nı
okuma tavsiyesinde bulunmuştu.
Okuyalım:
“Gençlerimize defalarca kitap tavsiyesinde bulundum, Birinci Dünya Savaşı’nın yıldönümünde gençlerimize bir kez daha buradan tavsiye ediyorum, Osmanlı’nın son dönemlerini anlatan ‘Zeytindağı’ isimli kitabı gençlerimiz mutlaka okusunlar.”
Yazısına “Hafızam beni yanıltmıyorsa” diye başlayan yazar Zeytindağı’nı okumuşsa bile hafızası onu yanıltmış.
İşte o yazı
Önce dün Hürriyet’te uzunca yer verilen yazıyı
okuyalım isterseniz:
“HAFIZAM beni yanıltmıyorsa; aşağıda aktaracağım olayı Falih Rıfkı Atay’ın ‘Zeytin Dağı’ isimli kitabında okumuştum.
Birinci dünya savaşına giren Osmanlı zor durumdadır ve bir zamanlar egemenliği altında bulunan Arap devletlerinden bir yardım beklentisi içindedir.
Bu amaçla Padişah Mehmet Akif Ersoy’u Arap ülkelerine göndererek, bir nabız yoklaması yapmasını ister.
Mehmet Akif neredeyse Orta Doğu’da bulunan tüm Arap ülkelerini ziyaret eder.. Onlardan aldığı tepkiler oldukça olumsuzdur! Sıkıntılı ve üzgün olarak geriye dönerken; Kudüs’e uğrayarak, orada da bazı görüşmeler yaptıktan sonra bir otele yerleşir..
Akşam olmak üzeredir.. Mehmet Akif yatacağı otel odasında istirahat ederken, birdenbire dışarıdan çığlıklar gelmeye başlar! Merak ederek, dışarı çıkar.. Kudüs halkı dışarıda çılgınlar gibi eğlenmektedir. Akif, bu eğlencenin nedenini merak ederek, bir vatandaşa sorar ve aralarında şöyle bir diyalog geçer:
– Bu eğlencenin sebebi ne!? Kudüs’lü Arap’tan aldığı cevap çok şaşırtıcıdır:
– İngilizler Mescid-Aksa’yı ele geçirdiler. Onu kutluyoruz!
– Peki ama; İngilizler Hristiyan ve sizler Müslümansınız! Bunda kutlanacak ne var ki!?
– Olsun! Biz Türklerden kurtulduk ya! Ona seviniyoruz!
Mehmet Akif, bu cevabı duyunca; büyük bir hüzne kapılır ve
sabaha kadar ağlayarak, Kur’an okur..
Evet, bu Araplar; bir Türk’ün üzerinde ‘Halifelik Hırkasını’ görmek yerine, bu hırkayı bir İngiliz’in üzerinde görmeyi tercih ederler.”
Bir dönem Türk aydınlarının Araplara bakışını yansıtıyor bu anlatım.
Mehmet Akif’in adının böyle bir anlatımda ‘tanık’ olarak kullanılması, belli ki, olaya gerçeklik katması için…
Zeytindağı’nda Akif’in adı hiç geçmiyor oysa.
O dönemde ‘Arap devletleri’ filân da yok, Arap toprakları Osmanlı egemenliği altında.
Araştırdım, Akif’le ilgili kitaplarda bu anlatımı andıracak herhangi bir bilgiye rastlamadım.
İstiklal Marşı şairimizin Hicaz’da başgösteren Arap isyanı sırasında Libya’ya gittiği, orası halkını Halife’ye itaatten ayrılmamaya davet eden alimler bildirisini dağıttığı bilinir, ama o kadar.
***
Şimdi size bir soru: Hafızası zayıf, muhayyilesi güçlü biri böyle
bir hayali olayı yazar da, uydurma anlatı şu
günlerde Hürriyet’te kendisine nasıl yer bulur?
“Zeytindağı’na bakalım” diyen biri çıkmaz mı?
Fehmi Koru'nun yazısının tamamı için tıklayın