Fehmi Koru Suriyeliler gerçeğini yazdı

Suriyelilerin Taksim'deki yeni yıl kutlamaları büyük tartışmalara neden olmuştu. Birçok yazarın köşesine taşıdığı Suriyeliler meselesine ilişkin Fehmi Koru da dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Suriyeli mültecilerden önemli bir kesimin artık ülkemizde kalmaya ve buradaki şartlara uyum sağlamaya kendilerini hazırladığını söyleyen Fehmi Koru, "İster beğenin ister beğenmeyin bir süre sonra ülkemizde önemli bir Arap nüfusumuz olacak…" dedi.

Fehmi Koru, Suriyelilerin önemli bir bölümünün bundan böyle burada yaşayacağı gerçeğiyle yüzleşilmesi gerektiğini söyledi.

Kabul etmekte zorlandığımız gerçek: Ülkemize sığınan Suriyelilerin en az yarısı burada kalacak…

Suriye’de halen devam eden iç-savaş sırasında yurtlarını terk ederek kendilerine daha güvenli bir hayat sağladığı için ülkemize sığınanlar olduğunu biliyoruz. Sayılarının milyonlarla ifade edildiği bir kitle bu. Savaşın sona erebileceği beklentisi arttıkça onların durumu ülke gündemine daha sık yansıyor.

Gidecekler mi, yoksa ülkemizde kalmaya devam edecekler mi?
Yeni yıla girerken İstanbul/Taksim’de kendilerine özel bayraklarıyla coşkulu gösteriler yapan bir grup Suriyeli bu tartışmayı yeniden ateşledi.

Birleşmiş Milletler’in (BM) mülteciler ile ilgili biriminin daha önceki benzer sınır hareketlerinden hareketle geliştirdiği hesaplamaya göre, savaş yüzünden başka ülkelere göçen insanların yeni ülkedeki ikameti uzadıkça geriye dönme ihtimalleri de azalıyor.

Mülteci nüfusun yaklaşık yarısı sığındıkları ülkede varlıklarını sürdürüyor BM’ye göre…
Geçenlerde, nereden estiyse, yaşadığımız yerin yakınlarında bir Suriye lokantası arayışına girdik. Suriyelilerin yoğun yaşadığı yerlerde -mesela İstanbul/Fatih’te- birden fazla ve çeşitli düzeyde lokantanın varlığı biliniyor. Bizim eve nispeten yakın olan -araçla yarım saatte gidilebiliyor- beklentimizin altında bir lokantaydı. Humuslu, pideli bir öğle yemeği için herhangi bir Türk lokantasında ödeyeceğimizin yarısı kadar bir ücret ödeyerek sofradan kalktık.

Lokantayı işleten genç ve garsonları Türkçeyi yarım yamalak konuşan Suriyelilerdi.

Belli ki, müşterileri, daha çok eski ülkeden o çevrede yaşayan insanlar…

Gittiğim Türk berberde bir Suriyeli genç çalışıyor. Biri uyarmasa Eymen‘in Suriyeli olduğunu çıkarmak zor; espirileriyle birlikte kapmış dilimizi…

Bu insanlarla konuştuğunuzda anlıyorsunuz: Geldikleri ülkeye hasretle dolu olsalar bile hayatlarını aramızda sürdüreceklerini belli ediyorlar… Kamplarda kalanlardan farklı olarak, çocukları çocuklarımızın devam ettikleri okullara gidiyor ve kendileri gibi olanlarla aynı çevrede yaşamaya dikkat etseler de buralarda kök salacaklarının bilinciyle davranıyorlar.

Deşince, biri bana, “Esad yerinde kaldıkça ülkeme nasıl dönerim?” sorusunu yöneltti.

Uluslararası arenada ‘Esad’lı çözüm’ seçeneği giderek güçleniyor ve bu da ülkemizdeki Suriyelileri daha fazla Türkiyeli kılıyor.
İngiliz yayın kuruluşu BBC‘nin dünyayı gezen muhabirinin geçenlerde yayınlanan iki bölümlük ‘Türkiye’ belgeselinde ülkemize sığınan Suriyeliler ile ilgili tablolar da var. Ucuza çalıştırıldıklarından, yaşadıkları kentlerde buldukları imkanların geride bıraktıkları imkanlardan daha geride olduğundan, evlerinin kalabalığından şikayet edenler bile, sonunda, Türkiye’de gördükleri misafirperverliğe teşekkür ediyorlar.

Yüz yüze görüşmelerden veya BBC belgeseli gibi yayınlardan elde edilen kanaat çok açık: Suriyeli mültecilerden önemli bir kesim artık ülkemizde kalmaya ve buradaki şartlara uyum sağlamaya kendilerini hazırlıyor.

İster beğenin ister beğenmeyin bir süre sonra ülkemizde önemli bir Arap nüfusumuz olacak…

Göçebe bir milletiz, hareketliyiz
Türkiye, Cumhuriyet sonrasında, kapsamlı nüfusu hareketleri görmüş bir ülke. Mübadeleler ve zorunlu göçlerle daha önce başka coğrafyalarda yaşarken Türkiye’ye gelmiş insanlar ve onların devamı olan milyonlar var.

Avrupa’ya işçi olarak gönderdiğimiz, ancak gittikleri ülkelerde kök salmış sayıları milyonlarla ifade edilen nesillerimiz olduğunu da unutmayalım.

Şu yakınlarda başka ülkelerde hayat kurmaya çalışan bir ‘beyin göçü’ dalgası yaşanıyorsa, bunun bir sebebi de, bizim insanımızın hareketlilik özelliği…

Orta Asya’dan kalkıp gelmiş ve yuva olarak Anadolu’yu seçmiş bir millet olduğumuzu da unutmayalım.

Unutmayalım ve Suriyelilerin önemli bir bölümünün bundan böyle burada yaşayacağı gerçeğiyle yüzleşelim.

Bununla yüzleşmeye yanaşmadığımız için göçlerin kıyımıza dayadığı fırsatların büyük bölümünü değerlendiremiyoruz. Suriye’yi gözümüzde küçümsediğimiz ve biraz da kaçıp gelen insanları hep sıradan olarak gördüğümüz için olacak, aralarındaki değerlerin farkına varamadık.

Mülteciler içerisindeki iyi eğitim almış insanlar, sanatçılar, öğretim üyeleri, öğretmenler, değişik meslek sahipleri aramıza geldiklerinde bizlerden göremedikleri ilgiyi kendilerine fazlasıyla gösteren başka ülkelere gittiler. En niteliklileri ABD’ye, Avrupa’ya yolunu düşürdü bu insanların…

Oysa BM’nin ilgili biriminin raporlaştırdığı ‘yarısı kalır’ gerçeğini göz önünde tutarak konuya yaklaşsaydık, nasıl olsa bir kısmı yerleşik hale dönüşecek mültecilerin en niteliklilerinden kendi sosyal ve iş hayatımızın içerisinde yararlanmayı becerebilirdik.

Bunu yapamadık, hala da yapamıyoruz.

Ucuz iş gücü olarak kullanılanlar bize yetiyor.

Devlet politikaları değişmeli
Konu ne zaman gündeme gelse, “Suriyeliler dışarı” veya “Onlar bizim kardeşimiz” türü tepkisel muhabbetlerle boşa çene yoruyoruz. Oysa yapılması gereken, sağlıklı değerlendirmeler eşliğinde mültecilere dönük devlet politikaları geliştirmek olmalıydı.

Olmalı.

Hiç değilse bundan sonra konuya daha serinkanlı eğilmenin yollarını aramalıyız.

Berber Eymen genç bir adam; kendisi gibi Suriyeli olan eşini burada bulup evlenmiş, iki çocuğu burada doğmuş. Tek derdi, Türkiye’de kendisine kurduğu hayatı görmeleri için geride bıraktığı anne-babasına turist vizesi alabilmek…

Suriyeliler sınırı geçip mülteci olarak ülkemize gelebiliyorlar, ancak vize alamadıkları için turist olarak gelmeleri imkansız gibi bir şey.

Tezatları olan bir ülkeyiz.