Fehmi Koru, Faruk Çelik'in yüzde 40+1 önerisine 'deneme balonu' dedi

AK Partili Faruk Çelik'in gündeme getirdiği ve dün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Milleti yormaya ne gerek var" ifadesini kullandığı yüzde 40+1 önerisi Fehmi Koru'ya göre bir deneme balonu yani batılı ülkelerde sık sık kullanılan 'trial balloon’.

Adı sık sık yeni kurulacak parti ve Ali Babacan ile anılan Fehmi Koru, AK Parti tarafından ortaya atılan 40+1 önerisini "trial balloon" olarak yorumladı. Yabancı devletlerde sık sık kullanılan bu politika terimini Türkçe'ye "deneme balonu" olarak çeviren Koru, AK Parti'nin bu öneriyi medya yolu ile muhalefetin kucağına attığını söylüyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "milleti yormaya ne gerek var" minvalindeki ifadesini ise kendince manevra olarak yorumlayan Koru, AK Parti'nin düşen oylarının bile tehlikede olduğunu ifade ediyor. 

İşte Fehmi Koru'nun yüzde 40+1 yorumu yaptığı yazısı:

Yabancılar buna ‘trial balloon’ diyorlar. Şirketler, kurumlar tarafından başka alanlarda da kullanılsa bile en çok politikacıların rağbet ettiği bir yöntem bu. Bir konuda köklü bir değişiklik yapılacaksa, toplumun nasıl bir tepki vereceğini ölçmek için medya aracılığıyla yapılmak istenenle ilgili ortaya öylesine bir görüş atılır ve böylece o görüşün tartışılması sağlanır; tutarsa değişiklik gerçekleştirilir.

Bizde sık sık kullanıldığı halde henüz ismi konulmamış bu yönteme kolaylık olsun diye biz de ‘deneme balonu’ diyelim…

Son ‘deneme balonu’ örneğini Faruk Çelik’in ağzından işitti kamuoyumuz. [Dünkü yazım konuyla ilgiliydi.] AK Parti’nin ileri gelenlerinden Çelik, ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ ile birlikte ithal edilen ‘yüzde 50+1’ formulü yerine önümüzdeki seçimlerde ‘yüzde 40’ oy eşiğinin kabul edilmesini teklif etti. 

‘Deneme balonu’ olarak tartışılsın diye ortaya atıldığı kolayca anlaşılan bir görüş bu…

Aynı gün içinde değişen görüş

Ancak ardından garip bir gelişme oldu.

Dün, TBMM’de yeni yasama yılının açılışı vesilesiyle konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kürsüden indikten sonra karşılaştığı gazetecilerin konuyu açması üzerine şu açıklamayı yaptı:

“Bir yıl önce millet onay verdi, milleti yormayalım. Bu durum bir anayasa değişikliği gerektiriyor. Dolayısıyla konuşma yeri Meclis’tir. Ön hazırlığımızı buraya getirebiliriz. Onun için iktidarıyla, muhalefetiyle el ele vererek bunu gerçekleştirebiliriz.” 

Ne anladınız siz bundan?

Faruk Çelik’in gündeme taşıdığı teklife, bir ‘ön hazırlıkları’ olduğunu da söyleyerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arka çıktığını anladım ben. Teklife arka çıkıyor ve konu anayasa değişikliği ile çözülebileceği için muhalefetin de desteğini beklediklerini belirtiyor.

Oysa, bu ilk açıklamadan sadece birkaç saat sonra, bu defa Meclis’te verilen resepsiyonda aynı soruyla karşılaştığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, farklı şeyler söylüyor.

Bakın ne diyor: 

“Mevcut durumu Meclise getiren biziz, onu halkımıza götüren de biziz. Halkımızın büyük bir çoğunluğuyla bu onaylandığına göre, şimdi bunu tekrar revize edip gündeme getirmek siyasetçi ciddiyetiyle yakışmaz. Böyle bir şey olacaksa bu bizim değil, adı üzerinde muhalefetin yapacağı bir iştir, bizim işimiz değil. (..) Böyle bir teklif kimden geliyor? Medyadan geliyorsa o ayrı bir konu ama bu iş parlamentonun işidir. Parlamentoda da bu işlerle ilgilenen kimdir? Muhalefettir. Muhalefet böyle bir teklifi getirir, orada bu tartışılır. Bunu sürekli olarak böyle ayağa düşürmenin doğru olduğuna inanmıyorum. Çünkü milletimiz de politikacıdan ciddiyet istiyor. Dolayısıyla bu ciddiyeti aynen sürdürmemiz lazım. 2023 seçimlerine daha ciddi bir zaman var.”

Evet, ortada kafa karıştırıcı bir durum olduğu kesin.

Galiba Faruk Çelik’in medya aracılığıyla tartışılması için gündeme taşıdığı teklife muhalefetin derhal sahip çıkacağı düşünülmüş; ancak gün boyu böyle bir sahip çıkma yaşanmadığı gibi teklifin vatandaşlar tarafından AK Parti’nin seçimlerde azalan oy oranıyla ilişkilendirilerek değerlendirildiği görülünce, hafif bir manevra ile top daha açık bir biçimde muhalefetin önüne bırakılmak isteniyor…

Hiç değilse yapılmak istenen muhtemelen bu.

Yalnız burada bir sorun var.

Muhalefetin “Seçimde oy eşiği yüzde 40 olsun” teklifine sahip çıkması için herhangi bir sebep yok. Oyu düşen AK Parti, ittifak da ‘Cumhur İttifakı’… Gelecek seçime yalnız veya MHP ile ittifakını koruyarak gitse de ‘yüzde 50+1’i bulup adayını seçtirmeyi başarması zora giren AK Parti’nin kendisi. AK Parti’nin ülkeye getirdiği yeni sistem yüzünden muhalefetin de oluşturmak zorunda kaldığı ‘Millet İttifakı’ ise, son yerel seçimden başarıyla çıktı. Tekrarlanan İstanbul seçimini de açık farkla kazandı.

Unutulmaması gereken bir nokta da, yeni oluşumların partileşme hazırlıklarını sürdürdüğü gerçeğidir. Onlar da doğal olarak muhalefet cephesi içerisinde yer alacaklar.

Gerçek bu iken muhalefet neden ‘yüzde 40’ formulü üzerine atlasın ki?

Nitekim, muhalefetten gelen ilk açıklamalar da teklife olumlu bakılmadığına işaret ediyor. CHP haklı olarak “Yüzde 50+1’i değil, yeni sistemin kendisini konuşalım, tartışalım” diyor. Muhalefet ülkenin ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ ile tanıştığı ilk günden bu yana yaşanan olumsuzlukları gündeme taşımaya başladı bile.

Yüzde 58 nere, yüzde 40 nere?

‘Deneme balonu’ iktidar cephesinin hiç istemeyeceği bir yöne doğru uçuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis konuşmasından sonraki sözleri ile Meclis resepsiyonu sırasındaki sözleri arasındaki farklılık da, öyle sanıyorum ki, balonun uçtuğu yönün görülmesiyle ilgili bir tavır değişikliğiyle ilgili. 

AK Parti iktidarının en verimli olduğu ilk döneminin sonunu 12 Eylül 2010 tarihli referandumla başlatma eğilimindeyim. O referandumda AK Parti’nin anayasa değişikliği teklifi halktan yüzde 58 destek almıştı. 2015 yılında yapılan ikinci seçimde de (1 Kasım) her iki kişiden biri oyunu AK Parti için kullanmıştı. Son cumhurbaşkanlığı seçiminde de, MHP ile ittifak sayesinde bile olsa, adayını cumhurbaşkanı olarak seçtirmeyi başarmıştı AK Parti. 

Şimdi ise eşiği ‘yüzde 40’a düşürmenin yollarını arıyor.

AK Partililerin üzerinde esas düşünmesi gereken konu bu olmalı değil mi?

Balonlardan medet uman bir parti durumu hiç de hoş değil.