Fazıl Say ilk kez konuştu!
Twitter'da yazdığı mesaj yüzünden yargılanan ve mahkum olan Fazıl Say Milliyet'ten Can Dündar'a konuştu.
İşte o söyleşi:
Şu meşhur Twitter davasında 'dini değerleri aşağılama'dan mahkum oldun. İnançlı insanlara ne demek istersin?
İnançlı insanlarla hiçbir derdim yok. Pek çok dostum dindar
insanlardır. İnançlarına saygı duyarım. İnanç, zaten yaşamımızda en
mühim konudur. Bu kimisinde dine inançtır, kimisinde yaşamaya ya da
aşka, sanata veya bilime inançtır. Ama 'din sömürüsü' başka bir
konu...
Dini kullanarak insanlara sataşanlar, baskı uygulayanlar var.
Bunlar bence hem dinlere çok zarar veriyor hem de gerçek
dindarlara... Farklı düşünenler sindiriliyor.
Her şey geçen yıl 4 Nisan gecesi yaşanan yazışmalarla başladı. Ne oldu o gece? Ne yazmıştın orada?
Ben o geceki dört cümle yüzünden yargılandım. Bu dört cümlenin en çok tartışılan iki tanesi , 'Hayyam' ve 'Allahçı' retweetleri bana ait değildi. Başkalarının mesajını yönlendirmiştim. Ayrıca benden başka 160 kişi daha aynı tweeti, retweet etmişti. Asıl kendi tweetlerim ise konu bile olmadı. Yani sonuçta, bana ait olmayan iki cümle yüzünden 10 ay hapis cezasına çarptırıldım. 1000 yıl sonra Türkiye'de Hayyam cezalandırıldı. Ne asıl tweet'i atanlar ne de diğer 160 kişi hakkında dava açıldı. Dolayısıyla benimkisi, özelinde beni cezalandırmaya yönelik bir emsal davadır. Ama sanal medya kullanan herkesi ilgilendiren bir cezadır.
"YA BİRİM HİSLERİMİZ NE OLACAK?"
Şimdi dönüp baktığında dindarları rencide ettiğini
düşünüyor musun?
Hislerin incinmesi' konusunu bir de başka açıdan düşünsenize: Her
gün ne kadar çok kere hislerimiz inciniyor; ne kadar çok konuda
inciniyoruz yaşamımızda... Bunların hepsiyle ilgili mahkemelere
çıkmaya kalksak bütün Türkiye adliye sarayından oluşsa, yine
yetmez... Hislerin incinmesi konusunu başka mecrada tartışmamız
lazım. Belki de tamir edilir o incinen hisler... Peki ya bizlerin
incinen hisleri ne olacak? Benim davanın emsal olması dolayısıyla
başlayan otosansürün hayatımızdaki birçok hissi incitmesine nasıl
çare bulunacak?
Var mı sosyal medyada böyle bir otosansür hali?
Başladı bile... Bu, bir emsal dava haline geldi. Ben ceza aldıktan sonra birçok twitter kullanıcısı, söylemek istediklerini söyleyemez, düşündüklerini yazamaz hale geldi. Kazanan kim oldu? Kazandılar da ne oldu? Bir korku iklimi yayıldı. Nasılını bilmiyorum ama bunu yenmemiz lazım.
Aslında bu ceza, sosyal paylaşım alanlarının bir özgürlük adası olduğu zannını da yıktı, öyle değil mi?
Elbette... Bütün dünyada aldığı tepki biraz da o yüzden...
"DÜNYA ÜRKTÜ BU İŞTEN"
Mahkumiyetin dünyada nasıl yankılandı?
Büyük tepki çekti. Dünyanın her köşesinde, on binlerce gazete haberi çıktı. Bir tanesi bile yoktur ki 'Çok doğru bir karar verilmiş' desin... Dünyadaki müzikseverlerin yakından bildiği Fazıl Say, iki cümle retweet yüzünden 10 ay hapis cezasına çarptırılınca, dünyaya Mevlana'nın hoşgörüsünü anlatanlar ne kadar inandırıcı olacaklar?
Cezadan sonra yurt dışında gittiğin konserlerde nasıl
karşılanıyorsun? Soruyorlar mı bu konuyu?
Sormazlar mı? İnsanların Türkiye algısını çok değiştiren bir olay
oldu bu... Türkiye'nin imajı için berbat bir durum oluştu. Bundan
böyle, Türkiye'de yapılan diğer haksızlıklara da dikkatleri çekmeye
başlayacaktır. Dünya, ürktü bu işten... Eğer Türkiye'ye haksızlık
olsun istemiyorsak, bu yaralarımızı tedavi etmeliyiz.
Diğer haksızlıklar derken, sanata yönelik diğer baskıları mı
kastediyorsun?
Tabii... Madımak katliamı, Kars'ta ki heykelin yıkılması, Emek
sinemasının yıkılması, baleye 'belden aşağı sanat' denmesi,
tiyatroculara uygulanan baskılar, klasik müziğin umursanmaması,
Fazıl Say'ın konserlerine sansür uygulanması, iptaller... Zaten
bütün bunlar birikmişti. Türkiye'de sanata dönük baskılar ne benle
başladı, ne de sonuncusu benim...
"NEREDE KALDI HOŞGÖRÜNÜZ?"
Bestelediğin İstanbul Senfonisi'nde "Sultanahmet Camii" diye bir bölüm var. Orada sufi müziği selamlayarak ney ve kudüm kullanıyorsun. Ben de birkaç kez gözledim, konserde ezan okunduğunda ara veriyorsun. Müezzin dostların olduğunu biliyorum. Doğu-Batı arasında kültür elçisi seçildin. Bu tartışmayı başlatırken bunların sorumluluğunu hissetmedin mi?
İnsanlığı ileri taşıyan yüksek kültürün her türlüsü benim için kıymetlidir; doğuda olsun, batıda olsun. Hayyam, Mevlana, ney, kudüm, saray musikisi çok iyi bildiğim konulardır; bütün eserlerime yansır. Ait olduğum topraklardan müzisyen olarak hiçbir zaman uzaklaşmadım.