Fatih Selek: HaberTürk neden kapandı?
Türkiye yazarı Fatih Selek, Habertürk'ün çağın ilerisinde olduğunu ama döneme ayak uyduramadığını söyledi. Selek, "Ne yandaş olabildi, ne muhalif kalabildi.Sistem bunun dışındakileri kabul etmedi." dedi.
Türkiye yazarı Fatih Selek, bugün çok dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Geçtiğimiz hafta basılı yayın hayatına son veren Habertürk'ün kapanmasının nedenlerini kaleme alan Selek, Medyada herkesin kafasını kurcalayan 'basılı gazetecilik bitiyor mu?' sorusunun olduğunu söyledi. Selek tahminlerini sıraladı.
FATİH SELEK'İN YAZISI
HaberTürk perşembe günü okurlarına
veda etti.
"Gazete, dijitale yenildi" diyorlar.
Bence dijitalleşme, sebeplerden sadece biri.
HaberTürk, iyi bir gazeteydi.
İsim babası Ufuk Güldemir idi.
Sanırım 99 senesiydi.
İnternetin yeni yeni yaygınlaştığı dönemde Güldemir, Türkiye'nin
ilk haber sitesini kurdu.
Onun internette temelini attığı gazete, 1 Mart 2009 tarihinde ete
kemiğe büründü ve Turgay Ciner'in sahipliğinde basılı hâle
geldi.
Ciner Grubu, gerçekten farklı bir gazete yaptı.
Bir kere radikal bir kararla gazetenin ebadı alışılmışın dışında
küçük tutuldu. Ki bu büyük bir riskti.
En önemli özelliği de iç içe geçmiş, dört gazeteden müteşekkil
olmasıydı.
Ekonomi, magazin, spor sayfaları ana gazetenin içinde ama gazeteden
bağımsız tasarlandı.
İlk defa bir gazete, ağırlıklı kuşe kâğıda basıldı.
Tasarımda da grafikte de habercilikte de çok başarılıydı.
"Kıskanarak" söyleyebilirim, özellikle sıcak takipte fark
attılar.
Mesela, Reina saldırısından sonra katilin izini dakika dakika sürüp
herkese nal toplattıklarını hiç unutamam.
Yani, Ciner Grubu bir gazetenin satması için ne gerekiyorsa
yaptı.
Ama ayakta tutmayı başaramadı.
HaberTürk'te her şey vardı.
Bir tek 'baskın ideoloji' yoktu.
Gazete "çağ"ın ilerisindeydi ama "dönem"e ayak uyduramadı.
Ne yandaş olabildi, ne muhalif kalabildi.
Sistem bunun dışındakileri kabul etmedi.
Ve gazete kepenk kapattı.
Bitaraf olan...
Dijitalleşmenin dünyaya mutluluk getireceğine inanıyorduk.
Bilgi paylaşılacak, herkes her şeyden haberdar olacaktı. Ama
yanıldık.
Mesela adına "sosyal medya" denilen mecra, bırakın sosyalleşmeyi
ayrışmayı getirdi.
İnsanların düşüncelerini ifşa edip, hatları keskinleştirdi.
Radyonun buluşu gazeteyi, televizyonun buluşu radyoyu
bitirmedi.
Her bir kitle iletişim aracı ayrı bir dil oluşturarak yoluna devam
etti.
Fakat sosyal medya bütün geleneksel değerleri ve alışkanlıkları
altüst etti.
Sosyal medyada oluşan tavır, gazeteciliğin ayarını bozdu,
gazeteleri "mutlak taraf" olmaya itti.
Kırılma noktası da Gezi olayları oldu.
Yeni dünya düzeni bu. Ve böyle devam edecek.
HaberTürk gibi anaforun dışında kalanlar "Hadi bana eyvallah"
diyecek.
Kalacak "iki buçuk gazete" hangisi?
Turgut Özal, çok büyük adammış.
Ta 1980'lerde bugünlere işaret edip "İki buçuk gazete kalacak" diye
buyurmuştu.
Sanırım o noktaya doğru yaklaşıyoruz.
Bu sıralar medyada herkesin kafasını kurcalayan soru aynı: Basılı
gazetecilik bitiyor mu?
Benim tahminlerim şunlar:
* Bazı gazeteler dijitale dümen kıracak. Basılı gazetecilik
küçülecek ve sektör az sayıda gazete ile yoluna devam edecek.
* Gazetelerin "haber verme" görevi bence bitti bitiyor. Yeni
dönemde ayakta kalanlar birer fikir ve analiz yayını olacak. Ki
bence gazeteciliği bu format kurtaracak.
* Basın, tamamıyla abonelik sistemi üzerine kurulacak.
* Habercilik önemini yitirmeyecek.
* Devlet önceden ithal kâğıt masrafına dayanamayan gazeteleri
sübvanse ediyordu. Bu uygulama farklı bir formatta, Basın İlan
Kurumu ilanları yoluyla devam edecek. Basılı gazetelerin serüveni
bu destek devam edene kadar sürecek.
Sana da kalmadı Ababay!
Doğan Medya'nın Demirörenlere satılmasının ardından gazete ve
televizyonların başındaki isimler de değişti.
Gidenler kervanına en son Posta gazetesinin bıyığıyla ünlü yayın
yönetmeni Rıfat Ababay katıldı.
Beş altı ay kadar önceydi. Bir dönem beraber çalıştığımız,
tecrübeli editör bir arkadaş Posta gazetesine iş başvurusunda
bulunmuş.
Birim amiri 'tamam" demiş, fakat Rıfat Ababay "Ben Türkiye, Yeni
Şafak, Star vb. sağ bir gazetede çalışan adamı almam" diyerek çizik
atmış.
Geçenlerde bir yayınevi eleman ararken "Türbanlı adayların CV'leri
dikkate alınmayacaktır" diye ilan vermişti ve tepki üzerine özür
dilemek zorunda kalmıştı.
İşte o kafa, bizim sektörde hep canlı idi. Ababaygiller hep var
oldu. Bu yüzden 'merkez medya' sağcılara hiçbir zaman hayat hakkı
tanımadı.
Buna karşılık, sol, liberal gazeteciler sağ medya organlarında
rahatlıkla çalıştı. Hatta yönetici yapıldı.
Bugün medya gruplarının el değiştirmesinin ve sağ tandanslı
kişilerin yönetici yapılmasının "Filan medyayı ele geçiriyorlar'
diye lanse edilmesinin sebebi de o kafadır.
Hâsılı; gazeteler, televizyonlar, köşeler kimsenin babasının malı
değil. Miadı dolan yukarıdaki 'bay bıyık' gibi ceketini alıp
gidiyor...