Fatih Altaylı ve Gürer Aykal!..
Gürer Aykal, Cemal Reşit Rey'e ait eserlerin seslendirileceği konser için Ankara'gelince
Fatih Altaylı ile aynı trenin kompartımanında İstanbul'dan Ankara'ya yolculuk yapan bir adam önüne açtığı bazı partisyon çalışmaları üzerinde çalışmalar yapıyormuş.
Fatih Altaylı göz ucuyla baktığında anlamadığı notaların birer şifreleme olduğunu düşünmüş. Kompartımandan çıkıp cep telefonundan asayiş şubeyi aramış ve trende, Ergenekon Terör Örgütü'nden olduğunu zannettiği bir kişinin şifreleme çalışması yaptığını ihbar etmiş.
Tren Ankara'ya geldiğinde polisler adamı alıp gitmişler. Ertesi gün Gazete HT'nin manşetinde Fatih Altaylı imzasıyla şöyle bir haber yayımlanmış:
"Ergenekon'da 1 numara belli oldu: Cemal Reşit Rey.
Haber daha sonra şöyle devam ediyormuş:
"Dün İstanbul'dan Ankara'ya giden trende şifreleme çalışmaları yapan ve Ergenekon Terör Örgütü'ne üye olduğu ifade edilen bir kişi yakalanarak gözaltına alındı. Gözaltına alınan kişide ele geçen dokümanlardan örgütün 1 numarasının Cemal Reşit Rey olduğu sanılıyor."
Aynı gün diğer gazetelerin birinci sayfalarında ortak haber ise şöyleymiş:
"Ünlü Orkestra Şeflerimizden Gürer Aykal, Cemal Reşit Rey'e ait eserlerin seslendirileceği konser için Ankara'ya gelince Ergenekon Terör Örgütü üyesi olmak suçlamasıyla gözaltına alındı."
Efendim!...
Böyle bir haber yayımlanmadı...
Büyük ihtimalle yayımlanmaz da çünkü Fatih, her şeye rağmen Gürer Aykal'ı tanıyabilir...
Cemal Reşit Rey'in adını da daha önce duymuş olabilir...
Ben başka bir şeye dikkat çekmek istiyorum.
Şimdi sizlere bir soru:
Benim yukarıda anlattığım "...mış"lı haberi ciddiye alır mıydınız?..
Elbette almaz, hatta benimle alay ederdiniz...
Bu tür haberler demokrasisi gelişmiş ülke medyasında da hiç yer almıyor değil ama...
Günlük "Ciddi" gazetelerde yayımlanmıyor...
Magazin gazetelerinde, dergilerinde, ya da "mizah" dergilerinde haber oluyor...
Oysa Fatih Altaylı bu tür haberleri, Gazete HT gibi giderek yıldızı parlayan bir gazetede ve hem de kendi imzasıyla duyuruyor kamuoyuna...
Benim eleştirdiğim işte bu...
Şimdi...
Fatih Altaylı'nın gönderdiği son mektuptan bir bölüm daha yayımlayıp fikrimi söyleyeceğim...
Ve bundan sonra bu konuyu, mahkeme (Baykal'ın, Altaylı hakkında açtığı tazminat davası ve ceza soruşturması ve kabul edilirse kovuşturması) sonuçlanıncaya kadar gündeme taşımayacağım...
Fatih Altaylı, Deniz Baykal'ın 340 bin dolar verip yat satın aldığına ilişkin haberin kaynağı için bakın ne söylüyor:
"... Bana bilgiyi veren Gezgin Ailesi'den biridir.
Yazacağımı düşünmedikleri için ağızlarından kaçırdılar.
Yazınca da panik oldular. Çünkü ortada vergi kaçakçılığı dâhil pek çok suç var."
Şuraya bakar mısınız:
"... Yazacağımı düşünmedikleri için ağızlarından kaçırdılar."
Velev ki Fatih'in bu söyledikleri "doğru"...
O zaman da şöyle bir ayıp var ortada...
Fatih, en candan dostu bile olsanız yanında bir sırrınızı açamayacağınız kadar "güvenilmez" biri...
Demek ki Fatih'in "gazetecilik" dışında hiç kimseyle bir dost ilişkisi yok...
Demek ki bir zamanlar can ciğer kuzu sarması oldukları eski patronu Aydın Doğan'ın sırlarını onun için fütursuzca açıklayıp duruyor...
Ve bakın başka ne diyor Fatih:
"Çünkü ortada vergi kaçakçılığı dâhil pek çok suç var"...
İyi ya işte...
Ne duruyorsun?..
İyi satan bir gazetenin genel yayın müdürüsün...
Suçluları Maliye Bakanlığı'na "ihbar" etsene...
Fatih Altaylı bana bundan önce gönderdiği bir mektupta bir sırrını söylüyor "lütfen bunları yazmayın" diyordu...
Ve ben bütün bu olup bitenlere rağmen Fatih'in "Lütfen yazmayın" dediklerini yazmadım...
Yazmam ve yazmayacağım da...
Çünkü ben "şerefli" bir insanım...
"Lütfen yazma" denilmişse asla yazmam...
Çünkü ben "Gazeteciyim "...
Gazeteci olmasaydım, "Sokak Çocuğu" olur, bana "yazmamam" kaydıyla söylenmiş her şeyi yazardım...