Fatih Altaylı iddialı: 'Hürriyet'i geçeriz!'
Fatih Altaylı gazetenin satış rakamlarını, önlerine koydukları hedefleri, Umur Talu ve Bekir Coşkun'un kadroya nasıl katıldığını anlattı.
Yedinci ayına giren Gazete Habertürk'ün Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı gazetenin satış rakamlarını, önlerine koydukları hedefleri, Umur Talu ve Bekir Coşkun'un kadroya nasıl katıldığını anlattı.
İşte o ropörtajdan ilgili bölümler:
BEKİR COŞKUN İÇİN YOL TÜKENMİŞTİ
Aslında bizimde sağlam yazarlarımız var.
Bizim yazar kadromuz kalite açısından değil ama sayı olarak daha azdı. Biz gazeteyi önce haberciliğimizle tanıtmak istedik. Gazete iyi değilse, yazar ne yaparsa yapsın olmuyor. Biz, 350 bin satan bir gazete yaptık. İlk hedefimiz ikinci gazete olmaktı, çünkü insanlara yılların alışkanlığını değiştirtmek çok da kolay değil. Bir de son araştırmamızda gördük ki, pek çok aile artık sadece Habertürk alıyor. Onların yazar beklentilerini karşılayacak bir şey yapmamız gerekiyordu. Yazarların gelme zamanı 'bu'ydu.
Bekir Coşkun'un Habertürk'e geliş zamanı biraz talihsiz oldu sanki... Batan geminin mallarını toplar gibi mi olduk?
Duyulmasının zamanlaması talihsiz oldu. Aslında Bekir Coşkun'la
çok daha önce yola çıkacaktık. Doğan Grubu'na ilk vergi cezası
kesildiği zaman, “Fatih bugünlerde ayrılırsam gemiyi terk eden
olurum. Bana biraz zaman tanıyın. Grup vergi şokunu atlatsın, bir
daha konuşalım” dedi. Haziran başında tekrar konuştuk, temmuz
sonunda el sıkıştık, anlaştık. Bekir Bey, “Sonbaharda başlayayım”
dedi. Yine ceza gelince tekrar tereddüt etti ama baktı ki olacak
gibi değil, geldi. Ne zaman ayrılsa bir şey söylenecekti! Bekir
Coşkun'un Hürriyet'i kolay kolay terk etmeyeceği biliniyordu ama
artık kendini Hürriyet'in yapısı içinde çıban başı gibi
hissediyordu. Toz da kondurmak istemiyordu. Ama onun için yol
tükenmişti, gidebileceği de fazla bir yer yoktu.
UMUR TALU, BİZE GELMEK İÇİN EMEKLİ OLDU
Umur Talu'nun gelişi de değişik oldu. “Emekli oluyorum” dedi, bize
geldi. Emeklilik fikrinden nasıl vazgeçirdiniz?
Umur Talu'yla anlaştığımız zaman emekli olmak gibi bir niyeti yoktu. Sabah'ta da çok yakın çalıştığım, çok düzgün, dürüst bir yazar, çok iyi bir gazeteci ve benim Galatasaray Lisesi'nden ağabeyim, her zaman fikirlerine başvurduğum bir insan. Yazar seçerken temel kriterimiz de bu!
Bizimköşe yazarlarını toplasak 'Yalnızlar Kahvesi' olur sanki, ne dersiniz? Dürüst oldukları için, az dostu ama çok düşmanı olan yazarlar!
Evet, doğru. Bab-ı Ali'de çeteleşmelerin içerisine girmeyen,
adamları olmayan, kendi başlarına dik durmaya çalışan insanlar.
Umur Talu'yla da mart sonunda buluştuk, konuştuk, “Tamam” dedi. Ama
bir-iki ay süre istedi, “Sabah'taki çocukları zor durumda bırakmak
istemiyorum” dedi. Mayıs'ta Sabah'tan emekliliğini istedi ama
emekli olduğu için bize gelmedi, bize gelmek için emekli oldu.
GARDIMI SİYASET DEĞİL MAGAZİN HABERLERİ
DÜŞÜRÜYOR
Yayın yönetmeni koltuğunda gardınızı düşürenmeseleler
oluyormu?
Bu magazin meseleleri gardımı düşürüyor. Mesela Can Dündar'ın
bir
hanımla yakalanması; bu özel hayat... Çok düşündürücü! Magazindeki
arkadaşlar haberi kullanmak istiyor; “Kullanma” desen, “Can'ı
kullanmadık da sosyetik birini neden kullandık” olacak. Siyasi
haberlerle bir derdim yok Allah'a şükür, ama magazin haberleri
uğraştırıyor.
Üslubunuzun yumuşadığı eleştirilerine ne dersiniz? “Kendim gibi olacağım” demiştiniz bir röportajınızda, onunla alakalı olabilir mi?
Ben bu eleştirilere kulak asmam. Bizi günde üç milyon kişi
okuyorsa, üç milyon farklı görüş var demektir. Bunların hepsine
kulak asıp da gazetecilik yapmaya kalkarsam, yolumu kaybederim.
Doğru, evet yumuşamışımdır. Geçmişte de sert olmakla
eleştiriliyordum. “Vay niye bu kadar sert” diyorlardı. Şimdi aynı
şeyleri farklı tonda söylüyorum, “Vay yumuşadı” diyorlar.
Türkiye'nin en genç köşe yazarıydım. Hürriyet gibi bir gazetede, 28
yaşında köşe yazıyordum. İnsanın 49 yaşıyla 28 yaşı bir olmuyor.
Hayata bakışınız, insanların hatalarını ele alış biçiminiz
değişiyor. Doğru bildiğimi yazmaya çalışıyorum. Fikirlerimin
özünde
bir değişiklik yok.
“Genel yayın yönetmenliğini bıraksam, sadece köşe yazsam” diyormusunuz?
En büyük idealim!
Ne zaman?
Çok bana bağlı değil. Bu gazetenin benden sonraki genel yayın
yönetmeni de bu ekipten çıkacak. Şu anda bizim kapılarımız hemen
hemen kapandı; belki bir-iki kişi çıkar, belki bir-iki kişi girer,
ama burası kendi içinde bir ekosistem oluşturacak. Kimolur
bilmiyorum ama birinin hazır olduğunu hissettiğimiz anda, “Al”
deyip yazarlık yapmak istiyorum. Muhabirliğe bayılıyorum ve yapmak
istediğim bir sürü haber var!
DİĞER GAZETELER TİRAJLARINI DENETİME AÇMAKTAN
KORKUYOR
“Bu gazete tutmaz” diyenler, sırf bu yüzden buraya gelmeyen
gazeteciler oldu. Şimdi de araya adam koyuyorlarmış gelebilmek
için. Doğru mu?
Bunu herkes söyledi. Bir gazetede, Medya Grup Başkanı'na, “Habertürk çok sağlam bir çıkış yapacak” deniyor. Medya Grup Başkanı da, “İyi iyi yapsınlar, nasılsa üç ay sonra batarlar, biz de makinelerini ucuza alırız” demiş. Bu bana iletildiğinde çok sinirlendim. “O makineleri çok beklerler, dikkat etsinler biz onların binasını, makinelerini almayalım” dedim. Bu gazete çıkarken, “En az 250 bin satarız, bir-iki yıl içinde de birinci gazete oluruz demiştim. Habertürk, medyanın amiral gemiliği konumuna doğru ilerliyor! Hürriyet medyanın amiral gemisi ama, Yavuz Zırhlısı da Osmanlı Donanması'nın en büyük gemisiydi, çağdışı kalınca yerine yeni gemiler, yeni kaptanlar, yeni personel geldi. Artık bir dönem kapanıyor; modası geçmiş, kendini yenileyememiş bir gemi. İçindeki silahlar da artık biraz kullanım dışı. Hâlâ güçlü, toplumda beğeni görmüş silahlarını da alıp kendimize katıyoruz. Amiral gemisi unvanı artık el değiştirecek, dileğim Hürriyet'in jilet olmaması. Müze olarak korunabilir!
Hürriyet'te Ertuğrul Özkök gider de Eyüp Can gelirse, yine Hürriyet'i rakip olarak görür müsünüz?
Diğer gazeteler ne olur diye söylemem yakışık almaz... Ama şunu biliyorum; Ertuğrul Özkök bugün Hürriyet'e zarar veren bir kişi gibi gösteriliyor. Sanki Hürriyet şahane bir gazete, Doğan Grubu şahane bir grup, ama Ertuğrul Özkök ve onun gibiler bu şahane havayı bozuyor gibi bir durum var. Peki Özkök'le 16 senedir çalışan kim? Şu bir gerçek; Ertuğrul Özkök o gazete için çok önemli bir adam, o olmadan Hürriyet bugünkü gücünde bile olmaz. Ben çok isterimki Hürriyet'in başından Ertuğrul Özkök'ü alsınlar. Yerine de kim gelirse gelsin; isterse cemaatçi olsun, önemli değil. Bab-ı Ali'de benim Habertürk'e rakip gördüğüm bir gazetenin başında görmek istemediğim kişi Ertuğrul Özkök'tür. Çünkü Özkök iyi bir gazetecidir. Onun dışında Hürriyet'in başına kimgelirse gelsin, Habertürk'ün Hürriyet'i geçişini hızlandıracaktır.
Özkök'lümü Özkök'süz bir Hürriyet'i geçmek mi?
Ben başında Özkök'ün olduğu bir Hürriyet'i geçmek isterim. Herhangi biri olduğunda geçmek benim için bir şey ifade etmez! Habercilik anlamında zaten geçtik, fiyat ve alışkanlıklardan kaynaklanan bir tiraj farkı var, ama Habertürk'ün Hürriyet'i geçmesi kaçınılmaz son. Gidişat onu gösteriyor.
Altı ay sonra gazeteyi gördüğünüz yer neresi?
Şu anda Hürriyet'in ve Sabah'ın arkasında üçüncü
gazeteyiz. Altı ay sonra Hürriyet'in ensesinde olacağımızdan
eminim.
Nasıl bu kadar eminsiniz?
Çünkü istiyoruz! Bu kadar istediğimiz bir şeyin olmaması mümkün
değil. Bir buçuk, iki sene içinde de Hürriyet'in tirajını bayağı
bir aşmış oluruz diye düşünüyorum. Biz denetlenmiyor olsak, “500
bin satıyoruz” desek, kimse “Satmıyorsunuz” diyemez! Bastığından
daha çok sattığını iddia eden gazeteler var. Şundan eminim; diğer
gazeteler de bizim gibi bağımsız denetime açık olurlarsa, ki
olmazlar korkuyorlar, Habertürk'ün üçüncü gazete olmadığı, aslında
başka bir yerde olduğu ortaya çıkacak. Hem okuru, hem reklamvereni
kandırıyorlar.
Turgay Ciner bir dergiye verdiği röportajda, “Fatih Altaylı'ya hayranım. Her sabah ilk onu okurum” diyordu. Bu sizde bir baskı yaratıyor mu?
Turgay Bey'le temel meselelerde çok paralel düşünüyoruz. Çok vatansever bir insan, Türk bayrağı aşkı var. Benim gibi sıradan bir Türk vatandaşı ve mihenk taşlarımız var. O yüzden de şimdiye dek sorun yaşamadık. Gazeteye hiç karışmıyor. Gazeteyi sabahları görüyor. “İmlâ ve rakam hatası olmasın, toplama çıkarma gibi işlemlerde hata olmasın. Bir gazetenin saygınlığını bunlar düşürür” diyor. Bana daha bunlar dışında tek bir cümle etmişliği yok. Siyasetçilerin aileleriyle ilgili haber yapılmasından hoşlanmaz, “Eşlerini, çocuklarını hedef almayın. Herkesin eşi, çocuğu hata yapabilir, eğer bu hata kamusal bir zarar yaratacak boyutta değilse bunlara girmeyin” der. O yüzden çok rahatız, yayın politikasına doğrudan müdahalesi olmayan bir patron.