Fatih Altaylı için

Biz gazeteciler, iktidarın ya da icracı bürokrasinin alternatifi de rakibi de değiliz.
Mevcut sorunları çözecek gücümüz de yok zaten…
Hele “akıl hocası” olmak gibi bir görevimiz asla yok.
Ama…
Biz gazeteciler en iyi denetçileriz…
Bizler gördüğümüz yanlışları, hataları, noksanları, adaletsizlikleri, vicdansızlıkları, acımasızlıkları, kokuşmuşlukları, çürümüşlükleri araştırır, bulur kamuoyuna duyururuz…
Yani asıl bilgilendirmemiz gereken makama…
İcraatı yapanlar, görevliler, sorumlular da aynen kamuoyu gibi bizim o haberlerimizden ve yorumlarımızdan haberdar olup sorunu çözmek için harekete geçerler…
Bunun en somut örneğini son günlerde Fatih Altaylı gösterdi…
Bizzat yaşadığı bir olayı köşesine taşıdı…
Alkol kontrolü yapılan çubukların polisler tarafından yerlere atıldığını ve doğaya karışıp erime imkânı olmayan, çevre zehirleyici mikropların yere atılmayıp toplanması ve imha edilmesi gerektiğini okurlarıyla paylaştı…
Tabii ki en etkin gazetelerimizden birinin en etkin genel yayın yönetmeni ve aynı zamanda başyazarı yazınca;
İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın da haberi oldu…
Sorunun çözümü için talimat yazıları yazılıp bütün ekiplere dağıtıldı;
emrin yerine getirildiği, artık yerlerde alkolmetre çubuğuna rastlanmadığı, rastlanamayacağı anlaşılınca da sorunu gündeme getiren Fatih Altaylı’yı arayıp bilgi verdi…
İşte ileri demokrasi, hukuk devleti ve çağdaş medya anlayışı…
İşte, bürokrasi – medya işbirliği..
Eğer taraflardan biri diğerine, “işime karışma!” babalanması çekmiyor;
diğeri de “her şeyi ben bilirim, en büyük benim çünkü ben medyayım” edasıyla hakaret etmeyi aklının ucuna bile getirmiyorsa;
ileri demokrasi ve hukuk devleti tıkır tıkır işliyor…
Son söz:
AlLKIŞLAR; gazeteciliğin gerçek işlevinin siyasal iktidar ve organlarıyla kavga etmek, onları aşağılayarak eleştirmek değil; sorunlara işaret etmek; kamuoyu adına çözüm istemek olduğu konusunda ders veren