Fatih Altaylı, Ertuğrul Özkök'e çok kızmış!
Fatih Altaylı bu güzel Pazar gününü Ertuğrul Özkök ve Hürriyet'e ayırmış. Ne zamandır kendisini bu kadar kızgın da görmemiştik açıkçası.
GAZETECİLER.COM - Fatih Altaylı bu güzel Pazar gününü Ertuğrul Özkök ve Hürriyet'e ayırmış. Ne zamandır kendisini bu kadar kızgın da görmemiştik açıkçası. Özkök'ün dün kaleme aldığı yazıya cevap veren Altaylı açmış ağzını yummuş gözünü. Özkök'ün "Ey siz kayığı küçük olanlar, gün batmadan dönün kıyılarınıza" sözünü de direk kendi gazetesinin üstüne alan Altaylı şöyle seslenmiş Hürriyet'e:
"Ambarları ah dolu lanetli gemi HİÇ kimsenin işine karışmadan,
sadece okurumuzla baş başa, iyi gazetecilik yapalım demekten, iyi
habercilik yapmaktan başka derdimiz yok ama insanı rahat
bırakmıyorlar ki! Marazi kimlikler ve kurumlar, ruh hallerindeki
düşüklüğü ille de yansıtmak istiyor, bizi de kendi bulundukları
çukurlara çekmek istiyorlar.
Bir kerelik de olsa, bir yanıt, daha doğrusu bir kimlik
hatırlatmasını hak ettiklerini düşünüyorum. Pek de yazmak
istemediğim ama had bildirme açısından gerekli olan bir yazıdır
bu.
Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Ertuğrul özkök'ün dünkü yazısını
okudunuz mu bilmiyorum. Okumamışlar için özeti şu: özkök,
Hürriyet'in ne kadar önemli bir gazete olduğunu anlatıyor, Fatih
Çekirge'yi övüyor (Çekirge, Star Gazetesi'nin başında olduğu zaman
Aydın Doğan'ın Mesut Yıhnaz'la göbek atan fotoğraflarını
yayınlarken aynı kişiye neler dediğini bütün Hürriyetçiler bilir
ya, biz konuya girmeyelim), Hürriyet'in açık denizlerde seyreden
bir gemi olduğunu anlatıyor, rakiplerinin kalleş pusularından
yakınıyor ve sonunda bize bulaşmaktan geri kalmamak için "Ey siz
kayığı küçük olanlar, gün batmadan dönün kıyılarınıza" diyor.
Ertuğrul'un baktığı yerden bizim kayık küçük görünüyor olabilir ama
onların "gemi" zannettiği şeyden modem, güçlü ve her şeyden
önemlisi "teiniz" olduğunu herkes biliyor.
Üstelik bu modem tekneyi biz yaptık. Bir. büyük gazeteci aileden,
yok pahasına alıp milletin huzur içindeki limanlarına saldırmak
için asla kullanmadık.
O geminin ambarlarını, saldırılardan elde edilen ganimetlerle
doldurmadık.
Bu ganimetlerin nasıl elde edildiğini soranlara saldırarak,
gemideki pis kokuyu bastırmaya çalışmadık.
Ey Ertuğrul Özkök, o gemiden yükselen iğrenç kokuyu herkes duyuyor
da, senin burnun duymuyor mu?
Geminin toplarının gücüyle ve her türlü alçaklıkla elde ettiğiniz
ganimetlerdeki ah'ın o gemiyi dibe doğru çektiğinin farkında değil
misin?
Geminin artık köhnediğini, kaptanının da, sahibinin de kendinden
başka hiç kimseyi ve hiçbir değeri umursamadığını görmediğimizi mi
zannediyorsun! "Bir rakibi kalleş yollardan, pusu kurarak,
hançerleyerek halletmek" derken kendinizi anlattığının farkında
değil misin?
Bu ülkede yaşayan herkes, senin ve grubunun bu ülkede kimleri hangi
kalleşliklerle, nasıl arkadan hançerlediğini hatırlamıyordur diye
umuyorsun! Bugüne kadar ister medyada, ister faaliyet gösterdiğiniz
diğer alanlarda olsun hançerlemediğiniz, kalleş pusularla yok
etmeye çalışmadığınız tek bir rakibiniz kaldı mı?
Yazdıklarının "yalan olduğunu", başkalarını suçladığın her şeyin
aslında "aynadaki aksiniz" olduğunu sen benden daha iyi
biliyorsun.
Bak Ertuğrul özkök, güç sarhoşluğu veya Fransız şaraplarının
yarattığı halüsinasyon seni yanıltıyor ve bu nedenle olsa gerek
bizim modern teknemiz sana sandal gibi görünüyor olabilir.
Ne bizim ne de bir başka gazetenin asla sandal olmadığını biliyoruz
ama ambarlarında haksızlıkla elde edilmiş ganimetler olan, her
yerinden pis kokular yükselen, kaptanı ve sahibi ruhunu şeytana
satmaya amade, içindeki tayfaları bile yaydığınız iğrenç kokudan ve
sizin umursamazlığından mutsuz, lanetli bir gemidense, tertemiz,
pırıl pırıl, mutlu sahillerde gezinen bir sandal olmayı tercih
ederiz.
Sana ve önünde her gün diz çöktüğün patronuna, her köşesinde "Ah"
olan "Amad"ınızda mutluluklar.