Faruk Bildirici'den gazetecilere Murat Boz tepkisi
Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici, Murat Boz'un annesi ile sevgilisi Aslı Enver arasındaki konuşmanın gazetelerde yer almasına tepki gösterdi.
Yalıtılmış bir alandaki konuşmanın gizlice
dinlenerek haber yapılmasını doğru bulmadığını söyleyen Bildirici,
"Gazeteciler kapı ardından bahçe dinlemez, hafiyelik yapmaz"
ifadesini kullandı.
Faruk Bildirici'nin, "Hafiyelik ve
gazetecilik" başlığıyla yayımlanan yazısı
şöyle:
Anayasa Mahkemesi’nin, Berrak Tüzünataç’ın Şahan Gökbakar ile
terastaki yakınlaşma görüntüleriyle ilgili davayı reddetmesi
beklenen bir karardı. Magazin basınının kazanması hiç de şaşırtıcı
olmadı bu davayı.
Mahkeme, “özel hayata saygı ile basın özgürlüğü arasındaki
makul dengenin gözetilmesi” gerektiğini vurgularken, Tüzünataç ve
Gökbakar’ın “başkaları tarafından görülebileceğini bilerek mahrem
alanında kalması gereken aktivitelerini balkona taşıdıklarına”
dikkat çekti. Zira iki sanatçı, daha önce gazetecilerin kendilerini
takip ettiklerinin farkındaydılar; üstelik gazeteciler görüntü
alırken terastan sarkmış durumdaydılar. Kısacası, hem gazeteciler
gizli bir yöntem kullanmamıştı hem de iki sanatçı “mahrem alanda”
değildi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, “mahrem alan” kavramını
kararlarında “mekânsal yalıtım kriteri”ne dönüştürmüş durumda.
AİHM, Prenses Caroline’in Alman magazin basınına karşı açtığı
davada, “mekânsal yalıtım kriteri”ne dikkat çekmiş, bu kriteri
“kişinin yalnız olmasına güvenerek toplum önünde davranmayacağı
şekilde hareket ettiği, kamunun gözü önünde olmayan alanlar”olarak
tanımlamıştı. Tüzünataç ve Gökbakar’ın durumu bu kritere
uymuyor.
Ancak ünlü şarkıcı Murat Boz’un şikâyet ettiği olay daha
farklı. Söz konusu haberde Boz’un annesi ve sevgilisi Aslı Enver
arasındaki konuşma aktarılıyordu. Habere göre, Gümüşlük’teki
yazlıkta anne Nedret Boz, “Aslı sen otur kızım. Ben kısır
yapacağım”deyip mutfağa geçmişti. Murat Boz’un abisi Ali Boz da
denizden döndükten sonra kardeşine “Murat iyi ki bu evi almışız.
Buralarda basın da yok” demişti.
Savcılık, “şöhret sahibi kişilerin özel hayatlarıyla ilgili
haberlere katlanmak zorunda olduğu” gerekçesiyle takipsizlik kararı
verdi. Takipsizlik kararıyla ilgili yazılanlardan anladığım
kadarıyla savcılık “gizli dinleme” ile ilgili kanıt bulamamış.
Fakat bu olaya sadece “ünlülerin özel hayat alanı” açısından
yaklaşılamaz. Savcı “mekânsal yalıtım kriteri”ni, bilginin elde
ediliş yöntemi açısından da değerlendirmeliydi. Zira Murat Boz’un
annesi, o sırada sevgilisi ve abisi de “yalıtılmış”, gözlerden uzak
olduğunu düşündükleri bir mekânda, evlerinin balkonundalar;
gazetecilerin etrafta olduğunun farkında değiller. Gazeteciler
orayı nasıl dinlemiş, nasıl görüntü almış bilemiyorum ama
gizlendikleri belli. “Yalıtılmış bir mekân” olan balkondaki
konuşmaların gizlice dinlenerek haber yapılmasının etik bir
davranış olduğunu söyleyemem.
Yakın örneklerden biri de Murat Başoğlu’yla ilgili yaşandı.
“Ensest ilişki” vakasıyla gündeme gelen Murat Başoğlu’nun eşi Hande
Bermek’in bir arkadaşıyla villasının bahçesinde yaptığı konuşmanın
gizlice dinlenip haber yapılması da doğru değildi. O da yalıtılmış
bir alandaydı. Gazeteciler kapı ardından bahçe dinlemez, hafiyelik
yapmaz.
Beyin ölümü
“Beyin ölümü” kavramı, 1975 Türkiye İkinci güzeli Manolya
Onur’un ölümüyle ilgili haberlerde bir kez daha karşımıza çıktı.
“Manolya Onur’un beyin ölümü gerçekleşti” başlıkları atıldı
haberlerde. Sanki “beyin ölümü”, ölüm değilmiş gibi sunulmuştu
olay.
Birkaç ay önce de sanatçı İbrahim Erkal’ın yaşamını
yitirmesiyle ilgili bazı haberlerde “hastane doktorlarından alınan
bilgiye göre olumlu bir gelişme ihtimaline karşın 72 saat
beklenecek” denilmişti. Halbuki beklenmesi bir şey değiştirmezdi.
Nitekim öyle de oldu.
“Beyin ölümü”yle ilgili bu yanlışlar sık tekrarlanıyor
haberlerde. “Beyin ölümü”tıbbi bir kavram ve “tıbben ölüm” demek.
“Beyin ölümü” gerçekleştikten sonra artık geri dönüş mümkün değil.
“Beyin ölümü”ne dört kişilik bir ekip karar verebiliyor. Ölümden
farkı, kalbin dışarıdan destekle bir süre çalıştırılabilmesi. 24-36
saat arasında değişen bu süre genelde ailenin organ nakli için
karar vermesini sağlamaya yönelik bir süre olarak
değerlendiriliyor.
Bir de haberlerde “beyin ölümü” ile “bitkisel hayat”
karıştırılıyor. İkisi çok farklı kavramlar. “Beyin ölümü”nde asla
hayata dönüş ihtimali yok ama “bitkisel hayat”ta aylar, belki de
yıllar sonra bile olsa hayata dönüş ihtimali var. Lütfen dikkat,
kavramları karıştırıp insanlara gereksiz umutlar
vermeyelim.
Okurdan kısa kısa
Birgül Ergev: Sayfa 11, başlık; “1200 bardak çay içildi”.
Sayfa 22, başlık: “21 toplantı yapıldı 1200 bardak çay içildi”.
Mükerrer, Arapça tekrardan gelir. Böyle haberlere de tam uyar. (26
Kasım)
Tarık Konal: Reza Zarrab haberinde “Türkiye’deki mal
varlığına el koyuldu”deniyor. Bu yanlış bir anlatımdır. Doğrusu “el
kondu”dur... (2 Aralık)
NOT: 3 Aralık’ta da aynı yanlış tekrarlandı; “koymak” ve
“komak” eylemleri karıştırıldı.
Şevki Turanlı: Hurriyet.com.tr’de son dakika bölümünde
yayınladığınız “Şok! Adebayor’un golü iptal” başlığının içeriğiyle
alakası yok. İnsanları yanıltıyorsunuz. (28 Kasım)
Cevat Kaptan: Sabah ve Hürriyet, Maria Sharapova PR’ı yapmış
resim, yazı aynı masadan çıkmış.
NOT: Belirtilmemiş ama haber Sharapova’nın basın
toplantısından yazılmış. Bu nedenle içeriğin aynı olması
doğal.
Salim Taşçı: Monaco ve Leipzig’in oynadıkları maç sayısı
tabloda 4. Oysa beşinci maçı oynamışlardı. Monaco-Leipzig 1–4 maç
neticesi hiç yazılmadığı gibi gazetede tek satır haber de yok. (23
Kasım)
Oktay Gürcü: Spor sayfanız üç büyüklere ait haberlerle dolu.
Onların haricinde diğer takımlara gerekli alanı sağlamalısınız.
Süper ligde ikinci olan Başakşehir ile üçüncü olan Kayserispor’un
maçını geçiştirmişsiniz. (27 Kasım)
Şükrü Durmaz: Basılı gazetedeki “Koşu Rehberi” bölümünde
Diyarbakır At yarışları tahminleri bölümünün tamamı yanlış. 11 at
koşmuyor, 5-6 at koşuyor. Aynı hatayı ikinci kez yapıyorsunuz dedi.
(30 Kasım)