Faruk Bildirici: Biz gazeteciler ne polisiz ne yargıç ne de savcı

Bu insanlar gerçekten suçsuz mu? Buna biz gazeteciler karar veremeyiz. Biz ne polisiz, ne de yargıç ve savcı.

GAZETECİLER.COM - Hürriyet gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, köşesinde 15 Temmuz FETÖcü darbe girişimi sonrası yaşanan hercümerç ortamında gazetesinde yapılan üç haberi örnek gösterdiği yazısında gazetesini ve yapılan gazeteciliği çarpıcı bir şekilde eleştirdi.

Darbeci diye tutuklananların tahliye edildiği haberinin gazetesinde ve internette yayımlanmadığını anlatan Bildirci, gaztecinin görev ve sorumluluğunu da bakın nasıl dile getirdi:

Bu insanlar gerçekten suçsuz mu? Buna biz gazeteciler karar veremeyiz. Biz ne polisiz,  ne de yargıç ve savcı. Bizim yapabileceğimiz suçlamaların insanların hayatını ne denli etkileyeceğini dikkate alarak, haksızlık yapmamaya özen göstermek. Yargı içeren ifadeler kullanmamak, kimseyi peşinen suçlu ilan etmemek, mümkün olduğunca suçlanan ve mağdur olan kişilere de söz hakkı tanımak.

İşte Bildirici'nin yazısından dikkat çeken bölümler:

Gazeteci sorumluluğu

Tümgeneral Yazgılı, kaymakam Necmi Akman ve Yarbay Çakmak’ın durumları üç örnek. Binlerce kişinin darbeci olarak tutuklandığı, onbinlerce insanın “Fetullahçı Terör Örgütü” üyesi oldukları suçlamasıyla işten atıldığı bir ortamda kimilerinin yanlışlıklara kurban gidebileceklerine dikkat çeken üç vaka. Başka intiharlar ve tahliyeler de var kuşkusuz.

15 Temmuz’dan bu yana yüzlerce insanın adı “darbeci” ve “FETÖ’cü” diye yayınlanıyor,  fotoğrafı çıkıyor.  Ben de o günden beri yakınlarının suçsuz olduğunu, o haberlerden yakınlarının isim ve fotoğrafının çıkarılmasını isteyen çok sayıda e-posta alıyorum.

Örneğin “Özel kuvvetler tabur komutanı Binbaşı Şükrü Seymen de fetvayla boşanmış” haberi çıkıyor; eşi Zahire Seymen, “Biz boşanmadık” diye itiraz ediyor. “Darbecilerin sinsi planı” haberi yayınlanıyor, “Biz FETÖ mağduru polis adaylarıyız. Haberinizin hiçbir dayanağı yok” diye onlarca tepki geliyor.

Bu insanlar gerçekten suçsuz mu? Buna biz gazeteciler karar veremeyiz. Biz ne polisiz,  ne de yargıç ve savcı. Bizim yapabileceğimiz suçlamaların insanların hayatını ne denli etkileyeceğini dikkate alarak, haksızlık yapmamaya özen göstermek. Yargı içeren ifadeler kullanmamak, kimseyi peşinen suçlu ilan etmemek, mümkün olduğunca suçlanan ve mağdur olan kişilere de söz hakkı tanımak.

Unutmayalım, gerçeklere ulaşmak konusunda gazetecilere düşen görevin arttığı günlerden geçiyoruz. Darbe girişiminin üzerinden 16 gün geçti ama hala toz duman dağılmadı. İçinde bulunduğumuz ortamın mağduriyetlere yol açma olasılığı da hayli yüksek. “Belirtildi”, “bildirildi” diye titizlenmeden, sorgulamadan ve suçlayan makamların üslubu kullanılarak yazılan haberler, bu mağduriyetlerin artmasına neden olabilir.

Hiçbir yargı sürecinden geçmeden verilen işyeri kapatma ve insanları işten atma kararlarının ne kadarının yerinde ve en önemlisi adil olduğu bugünden bilinemez. Bugünden bilebileceğimiz bir şey varsa o da, gazete, dergi ve televizyonların birkaç imzayla kapatılmasının, gazetecilerin böyle gözaltına alınmasının demokrasilerde asla rastlanamayacak uygulamalar olduğu…