Ezgi Başaran
Ezgi Hanım bu cümleyi diktatörlük rejiminin hâkim olduğu hiçbir ülkede ve hem de kamuya açık bir gazetede yazamaz...
Sevmiyorum...
Hatta nefret ediyorum bu tarzdan...
Hangi tarzdan mı?..
"Kavram kargaşası yaratıp, üzerinden siyaset yaparak sandıkta yenilemeyeni medyada yenme çabalarından"...
Mâlumunuz...
Hükümet genel geçer olarak kabul edilecek evrensel demokrasi anlayışında; hukukun üstünlüğü ilkesine boşvemişlikte hata yaptığında...
Ekonomiyi kendi gerçekleriyle baş başa bırakmak yerine; çağdışı bir müdahalecilik zihniyetiyle yönetmeye kalkıştığında...
Dış politikayı reel politik yerine "din kardeşliği" ya da "mezhepçilik" üzerinden bina edince en üst perdeden itiraz edip, eleştiriyorum...
Ama bu arada asla olmayandan, görünmeyenden, yaşanmayandan hareket etmiyorum...
Neden?..
Çünkü amacım siyasette taraf olmak; iktidarın yanında veya karşısıda durarak "bir tarafta yer alıp okur sayımı arttırmak" değil...
Bu girişi neden yaptığımı söyleyeyim şimdi de...
Gazetecilik yapmak yerine; "siyasette bir yer kappmak" isteyen kimi meslektaşlarımız ısrarla, Başbakan Erdoğan'ın"diktatör" olduğunu kamuoyunun beynine kazımaya çalışıyorlar...
Bunlardan biri de Radikal'de Ezgi Başaran...
Bugünkü Radikal'de, "Evet, diktatör değil ama ne?" sorusunu sorarak başladığı makalesinin bir yerinde şöyle yazıyor:
"Evet, siz bir diktatör değilsiniz ama biz de özgürlük ve demokrasi içinde yaşamıyoruz. Kurguladığınız bu hayatta nefes alamıyoruz..."
Ezgi Hanım bu cümleyi diktatörlük rejiminin hâkim olduğu hiçbir ülkede ve hem de kamuya açık bir gazetede yazamaz...
Yazarsa da başına iş alır...
Ama aylardır böylesi veya benzeri yüzlece "hüküm cümlesi" kurdu Ezgi Başaran...
Aleyhinde açılmış herhangi bir savcılık soruşturması ve hatta "maddi/manevi tazminat davası" olduğunu duymadım..
Varsa ve içinde hakaret de yoksa dava konusu makalesinin, bana da bildirsin...
Görecektir ki o davayı açanlar, savcılığa şikâyet edenler ve savcının "kovuşturma" talebini kabul edenler için de söyleyecek sözlerim vardır...
Yani...
Erdoğan bugüne kadar hiçbir seçimi kaybetmemişken...
Haliyle seçim galiplerinden birine iktidar gücünü teslim etmeyip yanına askeri de alıp koltuğunu korumaya kalkışmamışken...
Tutup da "Erdoğan diktatör" demek gazetecilik değil; vicdan ve akıl gözü körelmiş siyasi muhalfliktir...
Ve haliyle; hem her fikrini yazmakta özgür olan ama hem de ısrarla Başbakan için "diktatör" denilmesi gerektiğini ima eden Ezgi Başaran kaybetti...
Hatta nefret ediyorum bu tarzdan...
Hangi tarzdan mı?..
"Kavram kargaşası yaratıp, üzerinden siyaset yaparak sandıkta yenilemeyeni medyada yenme çabalarından"...
Mâlumunuz...
Hükümet genel geçer olarak kabul edilecek evrensel demokrasi anlayışında; hukukun üstünlüğü ilkesine boşvemişlikte hata yaptığında...
Ekonomiyi kendi gerçekleriyle baş başa bırakmak yerine; çağdışı bir müdahalecilik zihniyetiyle yönetmeye kalkıştığında...
Dış politikayı reel politik yerine "din kardeşliği" ya da "mezhepçilik" üzerinden bina edince en üst perdeden itiraz edip, eleştiriyorum...
Ama bu arada asla olmayandan, görünmeyenden, yaşanmayandan hareket etmiyorum...
Neden?..
Çünkü amacım siyasette taraf olmak; iktidarın yanında veya karşısıda durarak "bir tarafta yer alıp okur sayımı arttırmak" değil...
Bu girişi neden yaptığımı söyleyeyim şimdi de...
Gazetecilik yapmak yerine; "siyasette bir yer kappmak" isteyen kimi meslektaşlarımız ısrarla, Başbakan Erdoğan'ın"diktatör" olduğunu kamuoyunun beynine kazımaya çalışıyorlar...
Bunlardan biri de Radikal'de Ezgi Başaran...
Bugünkü Radikal'de, "Evet, diktatör değil ama ne?" sorusunu sorarak başladığı makalesinin bir yerinde şöyle yazıyor:
"Evet, siz bir diktatör değilsiniz ama biz de özgürlük ve demokrasi içinde yaşamıyoruz. Kurguladığınız bu hayatta nefes alamıyoruz..."
Ezgi Hanım bu cümleyi diktatörlük rejiminin hâkim olduğu hiçbir ülkede ve hem de kamuya açık bir gazetede yazamaz...
Yazarsa da başına iş alır...
Ama aylardır böylesi veya benzeri yüzlece "hüküm cümlesi" kurdu Ezgi Başaran...
Aleyhinde açılmış herhangi bir savcılık soruşturması ve hatta "maddi/manevi tazminat davası" olduğunu duymadım..
Varsa ve içinde hakaret de yoksa dava konusu makalesinin, bana da bildirsin...
Görecektir ki o davayı açanlar, savcılığa şikâyet edenler ve savcının "kovuşturma" talebini kabul edenler için de söyleyecek sözlerim vardır...
Yani...
Erdoğan bugüne kadar hiçbir seçimi kaybetmemişken...
Haliyle seçim galiplerinden birine iktidar gücünü teslim etmeyip yanına askeri de alıp koltuğunu korumaya kalkışmamışken...
Tutup da "Erdoğan diktatör" demek gazetecilik değil; vicdan ve akıl gözü körelmiş siyasi muhalfliktir...
Ve haliyle; hem her fikrini yazmakta özgür olan ama hem de ısrarla Başbakan için "diktatör" denilmesi gerektiğini ima eden Ezgi Başaran kaybetti...