Eyvah!.. Ruslar geliyor!..

Bir Rus denizaltısı, Birleşik Devletlerin bir tatil beldesinde ortaya çıkınca belde halkını bir telâş alıyor........

GAZETECİLER.COM - Oldukça eski tarihli ama çok komik, nefis bir filmdi…
Norman Jewison yönetmişti galiba...
Bir Rus denizaltısı, Birleşik Devletlerin bir tatil beldesinde ortaya çıkınca belde halkını bir telâş alıyor, korkulan büyük Rus istilâsının başladığı sanılıyordu…
Mehmet Yakup Yılmaz da adeta o soğuk savaş dönemi filmine gönderme gibi Rus tatilcilerin ülkeleri işgalini anlatmış bugün…
Not: Aydın Doğan’ın yazarlarından birinin bir otele gecelik 650 Doları (1.000,-- TL) rahatlıkla ödeyebildiğini ama aynı parayı ödeyen Rusları nedense küçümsediğini okuyunca lütfen Yakup Yılmaz Bey’e öfkelenmeyin… Ne de olsa kendileri ülkemizin tanınmış Beyaz Türklerinden biridir, ne harcasa yeridir…
 
Gel de Antalya’yı hatırlayıp kıskanma!
 
SOĞUK savaş yıllarının en çok tekrarlanan tekerlemelerinden biri de “Rusların sıcak denizlere inme isteği” idi.
Türkiye’deki antikomünist propagandanın iç mantığına uygun bir tezdi. “Ruslar sıcak denizlere ineceklerse, nereden geçecekler?” sorusunun yanıtı, Amerikancı politikaların da temelini oluşturuyordu.
Aradan yıllar geçti, Sovyetler Birliği tarihe karıştı ve şimdi görüyorum ki Ruslar yine akın akın “sıcak denizlere” koşuyorlar. Dubai’de kaldığım otelde en çok konuşulan dil Rusça.
İki ay önce Antalya’da kaldığım tatil köyünde de aynı durum geçerliydi. Demek ki “sıcak denizler” özlemi mevsim şartlarına göre giderek daha güneye kayıyor!
Japonlar nasıl fotoğraf çekme meraklısı ise, Ruslar da fotoğraf çektirme meraklısı.
Otelde en çok işi yapan, elinde kamera ile bahçede ve havuz kenarında gezinip fotoğraf çekenler gibi görünüyor.
Ayrıca her Rus ailesinde de bir fotoğraf makinesi var. Ve ağaçların altında, havuzun başında, barın köşesinde, lokantanın terasında, golf arabalarının direksiyonunda, aklınıza gelebilecek her yerde fotoğraf çektiriyorlar. Bitmek bilmez bir deklanşör şakırtısı içinde yaşıyorsunuz.
Bu otelde en ucuz oda 650 dolardan başlıyor. Her ailenin en az iki oda tutması gerektiğini, odalara konulan iki şişe su haricindeki her şeyin (kahvaltı, yemek, içki vs.) oldukça cüretli fiyatlar ile “ekstra” olarak satıldığını da düşünürseniz, burada bir tatil için servet gerekiyor.
Bizim güzelim Antalya, “her şey dahil” ile bu lüksün aynısını, aynı insanlara neredeyse onda bir fiyatına satarken, gel de kıskanma!
Denizi deniz değil, kumu kuma benzemiyor, ama oteller tümüyle dolu, deve yüküyle de hesap ödeniyor üstelik!
Bir yerde yanlış bir şeyler yaptığımız kesin ama düzeltecek bir “ortak akıl” ne yazık ki bir türlü ortaya çıkamıyor!