Eyüp Can kaybetti çünkü...

Can'ın dijital çağda, hem de türbanlı, inançlı, kendine Harvard yolunu açan cemaatin sadık bir üyesiyle yaptığı evliliğini gizleyip

Cenk Açık, Eyüp Can'la ilgili öyle bir "özel hayat" deşifresi yaptı ki, insan bütün bedensel ve ruhsal ağrılarını unutup "durun da şu konuda biz de biraz klavye tıklatalım" diyor ister istemez...
Hele...
Eyüp Can'ın bugün  başlığı altında yayımlanan makalesini de okumuşsanız, "Şimdi Eyüp Can'ı doladılar parmaklarına" suçlamasını bile göze alıyorsunuz... (Oysa Eyüp Can dün gazeteciler.com'da, ydı...)
Zira birgün önce, Leman dergisinin kendisini "ti"ye almasını engin bir hoşgörüyle karşılayan Can kardeşimizin, geçtiğimiz Pazar günü yayımlanan ve kendi geçmişini anlatan makalesinde hayatının "en önemli" evresini kamuoyundan gizlediğini öğrendik Cenk Açık'tan...
Bir insanın ancak utanacağı bir eylemini gizleyeceği bilindiğinde...
Ve aynı insanın, Dünyanın en saygın gazete patronlarından biri (New York Times) olan Arthur Sulzberger'e:
"..... dürüst gazetecilik’ten kastınız ne? " sorusunu sorup, karşıdan gelen; "Hem kendimize hem de okuyucuya karşı dürüst olmak zorundayız. Dijital çağda hiçbir şey gizli kalmıyor. Dürüst gazetecilik her zamankinden daha önemli…" sözlerine hak verdiğinde "pes ama yani!" dememek mümkün mü?..
"Bu ne yaman çelişki kardeş!" diye sormadan edilir mi?..
Ama...
Can'ın dijital çağda, hem de türbanlı, inançlı, kendine Harvard yolunu açan cemaatin sadık bir üyesiyle yaptığı evliliğini gizleyip; bir Musevi güzeliyle yaşadığı "kaçak aşkı" allayıp pullayıp anlatması...
Sonra da ülkemizin yüzakı romancılarından bir olan Elif Şafak'la evliliğini hatırlatması pek de "dürüst" olmadığının karinesi değil mi?..
O halde dün kendisini nasıl "Günün Köşe Yazarı" seçtiysek bugün de, kamuoyuna ve Radikal okurlarına "dürüst" davranmadığı için "Kaybettin Eyüp Can" diyoruz...