Eylem Yıldız: 'En büyük belamız ego!'

Sinema, televizyon, tiyatro sahnesi arasında mekik dokuyan oyuncuyla gelecek günleri, Yunanistan’dan yükselen sesleri, sektörler arasındaki farkları konuştu Çınar.

GAZETECİLER.COM - ÖZEL İÇERİK
SAYIM ÇINAR

Sayım Çınar’ın bu seferki konuğu Eylem Yıldız. Sinema, televizyon, tiyatro sahnesi arasında mekik dokuyan oyuncuyla gelecek günleri, Yunanistan’dan yükselen sesleri, sektörler arasındaki farkları konuştu Çınar.

Bu yıl Kadınlar Savaşı Yitirdi adlı oyunla sahnelerdesin, Curzio Malaparte’nin oyunu. Devlet tiyatroları olarak oynuyorsunuz. Diziler, sinema, tiyatro bir arada devam ediyor.

Evet. Güzel bir oyundayım. Gurur duyuyorum kurumumla ve oyunumuzla.

En zor kadın rolü sende.

Enrika karakterini oynuyorum evet. Gerçek bir savaş mağduru. Bilinçli ve felsefi soruşturmalar yapıyor. Hali hazırda savaşla çevrili durumdayız. Duygusal olarak çok hazırdım bu oyuna. Mültecileri görüyorsun her yerde, hayatımızda o kadar etkin ki savaş. Yalnızca twitterda paylaşım yapmak değil oyunla duyguları kusmak çok iyi. Gezi’den beri içimizde biriken bir öfke var. Birikmiş duyguların hepsini çıkarıyorum. Maço dünyayı sorguluyorum.

İnanmazsan oynayamayacağın bir oyun bu. Hakiki bir trajedi var ortada.

Kendine bir dünya yaratmak durumunda oynadığım karakter, hayatta kalmak için. Gerçekler o kadar kirli ki… Gerçekçi bir oyun, sert bir oyun, Enrika da bol bol nasibini alıyor bu gerçeklerden. Bir kırılma daha yaşıyor asıl trajedisinin yanında.

“ERKEKLERE BAKIŞIM BİRAZ DAHA SERTLEŞTİ”

Oyunlarla yaşadığın zamanlarda kendi içinde bir bütünlük yaşıyor musun?

Nerede oyun başlıyor, nerede bitiyor, buna dikkat etmeye çalışıyorum. Fikirler konusunda sertleşiyorsun. Enrika’dan beri erkeklere bakışım biraz daha sertleşti. Zaten mesafeliyimdir. Oynadığımız karakterler hayata tesir ediyor.

Mucize’de oynadın. Yeni bir diziye de seçildin Fox’da. Oyun, sinema, televizyon, ne getiriyor sana?

Bu kadar aktif işimi yapabilmek gurur verici bir şey. Enrika Viyana’da bir kadın, 1940’lı yıllarda yaşamış bir burjuva. Mucize 1960’lar Anadolu’sunda geçiyor. Büyük bir ailenin ortanca geliniyim, kocam dağa çıkmış. Anadolu kadını, ezik, kocasının yolu gözleyen bir Zaza’yım. Dizide de yine bir Anadolu kadınıyım, Bursa taraflarında, yine bir konak yine bir aile var. Gelinim yine. Erkek arkadaşlarımın anneleri de beğenirdi beni, demek ki bir gelin potansiyelim var. Kuma geliyor üstüme ve çocuğumu elimden alıyorlar. Çok heyecanlandırıyor beni bu hikaye. Haksızlığa uğramış bir kadınım dizide, hakkını da vermeye çalışıyorum.

Tüm bu karakterlerle mizahı, hüznü yaşıyorsun.

Hayatın temel şeyi ilişkiler. Her şey oradan başlıyor. Dengeye oturtmaya çalışıyoruz hepimiz, arızalı bir toplumuz. Oyunlara, filmlere de yansıyor bu.

“TİYATRO EVE DÖNMEK GİBİ”

Hangisi daha yakın sana, televizyon mu, tiyatro mu, sinema mı?

Tiyatroda daha yüksek özgüvenim. Daha doğru tanımlayabiliyorsun kendini. Tiyatro eve geri dönmek gibi. Sinema kısa ama lüks bir şey. 5 yıldızlı otellerde kalmak gibi. Daha lüks bir alan. Kendini daha yüksek hissettiğin bir ortam. Dizilerin çalışma koşulları ağır kabul edersiniz ki. Hasar alıyorsun ister istemez.

Güçlü ve komik bir kadınsın, şov düşünmedin mi hiç? Neden kadın şovmen yok?

Kadının zeki olması, espri yapması toplumumuzun sevdiği şeyler değil. Hükümetle beraber daha da itildik.

“40'LARIN AMERİKASI GİBİ HER ŞEY KLİŞELER ÜZERİNDEN DÖNÜYOR"

Konservatuar mezunusun. Yönetmenler seni daha çok tercih ediyor olmalı. Eğitimsiz olanları nasıl değerlendiriyorsun?

Dizi çok farklı bir matematik. Çok hızlı olmak zorunda. En hızlı şekilde o fotoğrafı verecek kişi aranıyor. 40’lı yılların Amerika’sı gibi, klişeler üzerinden dönüyor her şey. Böyle bir ortamda değerlendirme yapmak çok zor. Eğitimli insanlar işi zorlaştırıyor olabilir, düşünmeyen insan daha kolay adapte olabiliyor.

Dünyada dizi ve sinema oyuncuları ülkemizdeki çok farklı. Bill Cosby mesela, bir ömür oynadı aynı rolü. Bizde iki bölümde bitebiliyor dizi.

İnandırıcılığını kaybediyorsun. Heyecan uyandırması, gizem yaratması gerek. Ama çok karmaşık bir dönemdeyiz.

Okan Bayülgen’le bir söyleşi yaptım. Kalite üzerinden çok fazla siyaset yapıldığını söylüyordu. Herkes Shakespeare oynamak zorunda olmamalı diyordu. Egolar kontrol edilebiliyor mu sence?

Bizim en büyük belamız ego. Sağlıklı bir ego sahibi olmak bir insanlık savaşı. Hepimiz yaptığımız işlerde nasibimizi alıyoruz egolu insanlardan. Egosuz biriyle karşılaşınca da ne yapacaklarını bilmiyorlar. Mütevazılık da tuhaf geliyor insanlara. Güçsüz, zayıf kalıyorsun bu sefer de insanların gözünde.

Normalde televizyona baktığımızda bu tarz benimler izleniyor. Neye bağlıyorsun bu ilgiyi?

Sosyal alan bulamıyor insanlar. Avrupa’da boş vakitlerinde havuza gidiyorlar, seyahat ediyorlar. Bizde televizyon eğlence ve vakit geçirme aracı. Düşünmüyorsun, sorgulamıyorsun, o yüzden de güçlü bir şey. Bir alan yok insanlara, ne yapabilirler ki? Çok pahalı bir ülkede yaşıyoruz, olanağımız yok.

“ATIF YILMAZ İNSAN VE KADIN SEVEN BİR YÖNETMENDİR”

Atıf Yılmaz’ın son filmi Eğreti Gelin’de oynadın. Atıf Yılmaz nasıl bir yönetmen?

İnsan seven ve sevmeyen yönetmenler olarak ayırıyorum artık. Atıf Yılmaz insan ve kadın seven bir yönetmendir.

Gezgin bir insansın, Yunanistan’a özel bir ilgin olduğunu da biliyorum. Çipras başarısını nasıl değerlendiriyorsun?

Annem babamla Selanik’e gittik en son, bir bayramda. Ailece çok mutlu günler geçirdik. Orta sınıf, eğitimli olmayan insanlardı ama hayran kaldılar. Özgür hissettiler kendilerini. Yunanistan’dan bir ev mi alsak der olduk. Yunanistan’ın genel havasını anlatıyor bu durum. Bir değişime ihtiyaçları vardı, dibe vurmuşlardı. Çipras’ın bize yansıması Demirtaş’a olan ilgiyi yükseltecek bence. CHP’den HDP’ye oy kayması olacak bence. Bütün dünya için umut verici bir durum bu. Keyiflendik.

Diziler, filmler konuşuluyor sosyal medyada da. Reytinglere bir etkisi var mı?

Bir gücü vardır mutlaka ama çok da etkisi olduğunu düşünmüyorum. Bir ivme kazandırıyor ama sosyal medyanın sosyal hayata katılımcı bir kitle olduğunu düşünmüyorum.

Magazin basınıyla rahat ilişki kuranlar var. Sen daha az düşüyorsun o sayfalara özel hayatınla.

Ben magazinin uzun vadede bir şey kazandırdığını düşünmüyorum. Kısa vadede iyi hissedebilirsin. Reklama, televizyona hizmet eder, etse etse. Benim bir hedefim yolum var, magazinin çok bir yeri yok.

Kültür sanat geride aldı 2014 gündeminde, 2015 nasıl olacak sence?

Siyaset konuşulmasına ihtiyaç var. 12 Eylül’den beri hiç konuşulmayan uzun bir blok var baskı altında olduğumuz. Yeni öğreniyor bir kitle bazı şeyleri. Kültür hayatının renkleneceğini düşünüyorum. Tiyatrolarda yer yok, iyi gidiyor her şey. Tiyatronun kıymetini bilmek gerekiyor, Türker İnanoğlu gibi isimler müzikal çalışıyor. Demek ki bir karşılığı var, demek ki televizyonda bir şeyler tıkandı artık.

Oyuncu kişiliğinle kimlerle çalışmak istersin?

Nuri Bilge Ceylan’la çok isterim, kendiyle yüzleşmekten hiç korkmayan biri, onunla bir serüven nasıl olur çok merak ediyorum, kendimde çok yeni yerler keşfedeceğime eminim. Çağan Irmak’la yıllar sonra tekrar çalışmayı çok isterim. Mainstream sinemayı en iyi yapan yönetmenlerin başında geliyor. Başka da birçok isim var.