Etyen Mahçupyan'dan Cemaat soruları sızdırıyordu iddiası
Akşam gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, Gülen Cemaati'nin KPSS ve üniversite sınavlarında soruları yandaşlarına sızdırdığını açıkladı
Akşam gazetesi yazarı
Etyen Mahçupyan Gülen Cemaati'yle ilgili olay yaratacak bir iddiada
bulundu.
KPSS ve üniversite sınavlarında Gülen Cemaati'ne soruların
sızdırıldığını iddia eden eski Zaman gazetesi yazarı Etyen
Mahçupyan, "Ülkenin batısında bir dedikodu veya spekülasyon
olan suçlamalar, doğuda yıllardır başa çıkılamayan birer gerçeklik.
Bu bağlamda yerel bürokrasinin Hizmet mensuplarıyla doldurulmasına
neden olan güvenlik soruşturmaları ve sınav avantajı yaratan sızdırmalar, muhafazakâr
kesimde sıradan bilgiler…" diye yazdı.
"Dershanelerin bir diğer işlevinin de bazı öğrencilerin ‘sınav öncesinde’ seçilmesini garanti etmek olduğunu inkâr etmek kolay değil" diyen Etyen Mahçupyan, şöyle devam etti:
"8 Ocak tarihli Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı
toplantısında bir iş kadını da vardı… Konuşmaların bir
noktasında söz alarak oğlunun Hizmet dershanelerinden birine devam
ettiğini ve onları tedirgin eden bir mesele olduğu söyledi.
Meramını mealen şöyle ifade etti: “Dershaneden çok
memnunuz. Oğlumun aldığı ahlaki eğitim ve terbiyeye diyecek hiçbir
şey yok… Ancak geçenlerde lisedeki öğretmeni bu yıl Hizmet
dershanelerinin eskisi gibi avantajlı olmayacağını söylemiş. ‘Bu
sene farklı olacak, başarı garanti değil’ demiş. Oğlum gelip bana
sordu. Eğer bir avantajı olmayacaksa nasıl olacak? Yaptığımız
fedakârlığın karşılığını alamayacaksak eğer, ne
yapacağız?”
Bu sözler sessizlikle ve gülümsemeyle karşılandı. Söz konusu hanım
bir süre sonra yine araya girerek aynı cümleleri sarf etti. Ama
yine herhangi bir cevap alamadı. Bu olay dünkü yazımda da
zikrettiğim üzere köşe yazarları Ali Bulaç, Mümtazer
Türköne ve Şahin Alpay’ın, ayrıca hukukçu
Ergun Özbudun’un önünde yaşandı. Dinleyenlerin bu
sözlerin içeriğini anlamadıklarını hayal etmek bile zor."
Etyen Mahçupyan'ın 'Hizmet geleceği hak etmek
istiyorsa…' başlıklı yazısı şöyle:
CEMAAT KENDİSİYLE
YÜZLEŞMEDİ
Kavga dönemlerinde olayın içinde olan, kendisini taraflardan
birinin parçası olarak hissedenlerin nesnel olabilmeleri kolay
değildir. AKP ile Hizmet arasındaki gerilim de iki tarafta aşırı
bir öznelleşme üretmiş durumda. Zaman’da yazarken bir yazımda
söylemiştim… Hangi taraf kendisiyle dolaylı da olsa yüzleşebilirse,
o avantajlı olacaktı. Hükümet bunu becerdi. Bakanlar istifa etti.
Kimse 17 Aralık dosyalarının tümüyle ‘palavra’ olduğunu söylemedi.
Toplumun üçte ikisi ise ortada yolsuzluk olduğunu düşünüyor. Ancak
bu olgu terazinin kefesinde yer almasına karşın, AKP muhafazakâr
kesimden yüksek oy almayı sürdürüyor, çünkü terazinin öteki kefesi
de dolu. Hükümet bu gerilimde siyasi bir üstünlük yakalamış durumda
ve bunun nedeni de Hizmet’in dolaylı bile olsa kendisiyle
yüzleşmekten kaçınması.
SINAV SORULARINI
SIZDIRDILAR
Asıl rahatsız edici olan ise Hizmet’in organik parçası olmadığı
halde, siyasi amnezi geçirmeyi tercih edip, bugün hâlâ ahlak
vaazları verenler. 17 Aralık sonrasında yerel seçimlere kadar her
hafta hayallerini süsleyen seçim sonuçlarını gerçek olarak
sunanlar, AKP’nin ‘bittiğini’ büyük bir özgüvenle söyleyenler,
bugün hâlâ geleceğe ilişkin siyasi tahlil yapıp saygı görmeyi
bekleyebiliyorlar. Bir köşe yazarının her hafta AKP’yi devirecek
yeni bir neden öne sürdüğünü, “bildiğim tek bir şey varsa, o da 30
Mart sonrasında Erdoğan yok” diye iddia etmesini unutarak mı şimdi
o yazıları okuyacağız?
Ama ‘Hizmet meselesi’ sadece hükümetin düşürülmesi girişimiyle
bağlantılı değil. Türkiye’nin doğusuna doğru gittiğinizde bunu çok
daha net görebiliyor, Kürt coğrafyasında birikmiş olumsuz tepkinin
nedenini anlayabiliyorsunuz. Ülkenin batısında bir dedikodu veya
spekülasyon olan suçlamalar, doğuda yıllardır başa çıkılamayan
birer gerçeklik. Bu bağlamda yerel bürokrasinin Hizmet
mensuplarıyla doldurulmasına neden olan güvenlik soruşturmaları ve
sınav avantajı yaratan sızdırmalar, muhafazakâr
kesimde sıradan bilgiler…
CEMAAT DERSHANELERİNDE
'KAZANMA' GARANTİSİ
Dershanelerin bir diğer işlevinin de bazı öğrencilerin ‘sınav
öncesinde’ seçilmesini garanti etmek olduğunu inkâr etmek kolay
değil. 8 Ocak tarihli Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı toplantısında
bir iş kadını da vardı… Konuşmaların bir noktasında söz alarak
oğlunun Hizmet dershanelerinden birine devam ettiğini ve onları
tedirgin eden bir mesele olduğu söyledi. Meramını mealen şöyle
ifade etti: “Dershaneden çok memnunuz. Oğlumun aldığı ahlaki eğitim
ve terbiyeye diyecek hiçbir şey yok… Ancak geçenlerde lisedeki
öğretmeni bu yıl Hizmet dershanelerinin eskisi gibi avantajlı
olmayacağını söylemiş. ‘Bu sene farklı olacak, başarı garanti
değil’ demiş.
Oğlum gelip bana sordu. Eğer bir avantajı olmayacaksa nasıl olacak?
Yaptığımız fedakârlığın karşılığını alamayacaksak eğer, ne
yapacağız?”
Bu sözler sessizlikle ve gülümsemeyle karşılandı. Söz konusu hanım
bir süre sonra yine araya girerek aynı cümleleri sarf etti. Ama
yine herhangi bir cevap alamadı. Bu olay dünkü yazımda da
zikrettiğim üzere köşe yazarları Ali Bulaç, Mümtazer Türköne ve
Şahin Alpay’ın, ayrıca hukukçu Ergun Özbudun’un önünde yaşandı.
Dinleyenlerin bu sözlerin içeriğini anlamadıklarını hayal etmek
bile zor. Belki o zamana dek bir ihtimal olarak düşündükleri bir
olay, canlı kanıtıyla karşılarında durmaktaydı. Ama görünen o ki bu
yaşanan da hiçbir etki yaratmadan geçip gitti ve ‘masumların
varlığını yok etmek isteyen hırsızlar’ klişesi etrafa saçılmaya
devam etti.
Mesele insanların bildiğini ille de söylemesi değil. Herkes içinde
çalıştığı, ekmek yediği kurumu kollamak ister. Hatta oradan ayrılsa
bile doğal dürtüsü kendisine kapısını açmış olan insanlara zarar
vermemektir. Dolayısıyla susmanın mahkûm edilmesi ahlaki olmaz.
Ancak bile bile doğru olmayanın söylenmesinin ve buradan bir
siyaset üretilmesinin ahlaki olmadığını anlamak için fazla
‘gelişmiş’ olmak gerekmiyor.
BUNLARI YAZIYORUM
ÇÜNKÜ...
Son iki yazı Hizmet içindeki ve çevresindeki bazı kişilerin etik
sınırı aşmaları ve bunu müdanasız bir tavırla yapmaları nedeniyle
yazıldı. Yalan üzerine ne doğru bir siyaset ne de doğru bir ahlaki
kurgu inşa edilebilir. Bunu AKP yaptığında nasıl kendisini zül
altına sokuyorsa, aynı şey Hizmet için de geçerli.
Şeffaflıktan korkar hale gelmişseniz, başkasının sizi deşifre ve
istediği şekilde afişe etme yolunu da açarsınız. Hizmet’e gönül
verenlerin geçmişle aralarına çizgi çekmemesi durumunda geleceği
nasıl hak edecekleri, önlerinde ontolojik ve ahlaki bir mesele
olarak duruyor…