Etyen Mahcupyan
Etyen Mahcupyan’ın bugünkü Akşam’da “Kimliksel aptallık” başlığı altında yayımlanan makalesini okuyunca çok sevdiğim“serbest stil” iki fıkrayı hatırladım.
Etyen Mahcupyan’ın bugünkü Akşam’da başlığı altında yayımlanan makalesini okuyunca çok sevdiğim“serbest stil” iki fıkrayı hatırladım.
Önce birincisi…
Uzun yıllardır görüşmeyen iki arkadaş bir gün yolda birbirlerine rastlayınca sarılır, öpüşürler ve tabii ki hemen de hal hatır sorma faslına geçerler.
İçlerinden biri sorar:
“Yahu arkadaşım senin küçük bir kızın vardı. Kara kuru bir şeydi ama şimdi büyümüş koca kız olmuştur... Ne yapıyor?”
Diğeri “Valla arkadaşım” diye başlar söze ve devam eder...
“Benim o kara kuru kız büyüyünce bir güzelleşti bir güzelleşti deme gitsin… Sonra güzel de bir iş buldu kendisine. Patronu da onu çok seviyormuş... Bir tane İstanbul’da bir tane Bodrum’da bir tane de Ankara’da ev aldı kızıma… Son model de bir araba hediye etti geçenlerde…. Gardırobundaki elbiseleri görsen, hepsi de dünyaca ünlü markalar… Çok şükür yani… İyi bir işi var, parası var, her şeyi var…”
Bir süre sustuktan sonra o an hatırlamış gibi sorar:
“Sahi yaaaa… Benim kızımla aynı yaşlarda senin de bir kızın vardı. O ne yapıyor simdi?..”
Arkadaşının yüzü asılır. Derin bir nefes alır ve cevaplar:
“Valla arkadaş, benim kız da orospu oldu ama ben senin kadar güzel anlatamıyorum...”
Etyen Mahcupyan, iktidar gücünden gelen “yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, irtikap, iltimas, soygun, ihaleye fesat karıştırma”gibi hepsi de kanunlara göre suç sayılan fiillerin aslında nasıl da “Mübarek, ahlâki ve hatta yararlı” olduklarını öyle güzel anlatıyor ki makalesinde, söyleyecek söz bulamıyorum…
İkinci fıkra nasıl mıydı?.
Onu da yine bu sitede “Analiz” köşesinde okumuştunuz ama bir kez daha hatırlatayım…
Henüz 12 yaşını bulmamış bir küçük kızı haremine alan Padişah; bir an önce halvet-i faside etmek için yanıp tutuşur...
Ne var ki bu konuda icazet istediği hiçbir saray imamı kendisine o konuda ruhsat vermez…
O da yasakçı(!) imamların kellelerini uçurtur…
Son olarak genç bir saray imamı bu durumu öğrenmiş olarak huzura kabul edilir…
Padişah, daha öncekilere sorduğu suali genç imama da tevcih eder:
“Söyle bakalım imam efendi; şu sabi sübyanla halvet-i faside etsek caiz midir?”
İmam önce yutkunup içinden tövbe duasını da okuduktan sonra; “tam sizin ağzınıza lâyık hünkârım, dinen de caizdir” deyincePadişah bir kese altını İmam’a doğru fırlatırken bir de kahkaha atar:
“Sen de tam benim şeyime göre bir imamsın”…
Etyen de maşallah tam
da siyasal iktidarların hevalarına göre bir yazar
olmayı becerdi(!) sonunda…
Ama...
Bu becerisi(!) ona kazandırmadı,
kaybettirdi...
Not:
Hayrettin Karaman, Etyen'in bugünkü makalesini okuduktan
sonra kendisi aynı fillierin "Sevap" olduğunu
onun kadar güzel anlatamadığı için mutlaka çok
üzülecektir...