Esra Elönü'den cemaat medyasına sert çıkış!

Yeni Yüzyıl gazetesi yazarı Esra Elönü, Samanyolu Televizyonu'nda 9 yıl boyunca sigortasız çalıştırılan bir personeli örnek göstererek cemaat medyasına tepki gösterdi.

Geçen hafta Haber 7'deki köşesinde Samanyolu Televizyonu'nda mağduriyet yaşayan bir personelin derdini köşesine taşıyan Ferman Karaçam'ın bahsettiği konu bugün Yeni Yüzyıl'dan Esra Elönü'nün gündemindeydi.

İddiaya göre, Samanyolu Televizyonu'nun çalışan personeline 9 yıl sonra sigorta yapması, Kayyum'un işten attığı çalışanı zor durumda bıraktı. Esra Elönü, bu iddialar üzerine "
Allah rızası için sigortasız çalıştırmak cazip midir caiz midir hocam! " diyerek cemaat medyasına yüklendi.

İşte o yazı:

Artık yazıklar olsun bunu da mı yapacaktınız ve kahretsin ünlemleri arasında mekik dokuyan atarlı yazılardan istifa edip, utanmazlığın fotokopisi, bu halinizi münafıklık için gerekli evrak dosyasına zımbalıyorum. (Yani ayetler öyle diyor.) Tesbih tesbih hu değil yuh çeksek siz Yarabbi şükür korosunda şef. Neye tapıyorsanız orası duayla ilaçlansın. Kılıçları kuşanmışlar alın teri yan kesiciliği yapıyorlar sonra da bedduaya servis. Aslında bu tarz soğuk üfleyen konuları yazmaktan sıkıldım. Lakin Allah adına putlarla playback yapanları hangi kıyıda olursa olsun dalgasız yazarım.


Geçen hafta ‘Allah, Kayyum’u kalplerinize atasın’ demiştim. Bu hafta da amin diyorum. Kayyum konusunu paket yapalım evde okursunuz o ayrı, fakat başlığa matuf yazı konusu çok başka.

Allah rızası için sigortasız çalıştırmak cazip midir caiz midir hocam!

Ben her zaman bu yapının içinden secde sessizi masumları ayırdım, tıpkı paralellerle savaştığını söyleyip cüzdan yağlayan amigoları bu davadan ayırdığım gibi. Allah’la samimi olan alın, başka alınlara gölge etmez ki ihsanın bereketini görür. Yani alın teri, hesap gününün radarı olduğuna göre o hesabı da kesecek olan Allah’tır. Kusura bakmayın da günah işletim sistemi size aitmiş gibi, her fikre fetva façası atacağınıza ahkamını kestiklerinizi, önce kendi kurumunuzdaki işçilerin hakkından getirin. 


Alın terini de himmet ekmeğine iç etmeyin. Dün çok değer verdiğim yazar Ferman Karaçam yukarıda kullandığım cümlelerle mütenasip bir olayı Haber 7 köşesinden dile getirmiş. 12 yıldır Samanyolu Televizyonu’nda çalışan arkadaşı anlatıyor:

“Müdürümüz bugün çağırdı ve yarın itibariyle işimize son verildiğini, yarın helalleşip ayrılacağımızı söyledi. Esas sıkıntım, birkaç yıl önce bir ev almıştım, kredi çektim ve ciddi bir borca girdim, her ay iki bin liradan fazla ödüyorum, bu yükün altından nasıl kalkacağımı bilemiyorum, üstelik çocuklar okuyor…” Genç komşumun sesi giderek titriyor, gözleri nemleniyordu, devam etti: “Aslında ev taksitlerimin hiç değilse bir kısmını ödeyecek kadar tazminatım olabilirdi fakat 2003 yılından itibaren çalışmaya başladığım halde beni, 2012 yılında sigortalı yaptılar. Bu konuyu bütün kademelerde defalarca dile getirdim.


Canlarını sıkacak kadar ileri giderek konuştum, beni sürekli oyaladılar ve ‘tamam hallolur’ dediler. Şimdi ise bana üç yıllık tazminat vermekten bahsediyorlar, geriye kalan 9 yıllık emeğimi yok sayıyorlar. Verecekleri üç yıllık tazminat da bir iki aylık evin masraflarına ancak yetecek” dedi. Okudunuz değil mi, şimdi... Şu kadar bir dudak payı bırakalım kendinizle konuşun.

Hadi Hira’nın evlatları bıçaklandı sırtlarından güldünüz, Sevr’i ören örümcek ağ iplerini geçirdiniz kılıcınızdan, Eyyub’ün sabrını zorladınız, Yakub’un Yusuf’unu bir kere daha gömdünüz zindana, Kabil’in eline verdiniz Habil’in başını da şimdi kuyulardan ah çekmeye mi talipsiniz? Alıntıladığım yazıdaki olaylarla konvoy olup Fizan’a kuyruk olacak hak yemeler zinciri daha da uzar gider. Yani diyorum ki kendi eteğindeki taşlarla başka kıyıda günah avına çıkma, sen kendi günahınla hele bir yüzleş!