Eskilerin ağzı meğer ne kadar bozukmuş!
179 yıldır medyada değişmeyen tek şey polemikler... Eskilerin kavgalardaki sözlerini okuyunca gözlerinize inanamayacaksınız.
Okuyunca göreceksiniz 179 yıldır matbuattan basına, basından medyaya dönüşüm geçiren gazetelerde değişmeyen tek şey kavgalar ve polemikler.
İşte basında daha önce yapılmış kavgalardan küçük parçalar...
TEVFİK FİKRET'TEN HÜSEYİN
CAHİT'E: "KERTENKELE"
İkinci Meşrutiyet'in ilânından sonra, Hüseyin
Cahit ve Tevfik Fikret ortaklaşa
Tanin gazetesini çıkarmaya başlıyorlar.
Tevfik Fikret bir süre sonra Hüseyin Cahit'in gazeteyi İttihat ve Terakki'nin yayın organı haline getirme çabasını seziyor ve onu namussuzlukla suçluyor. Bunun üzerine Cahit şunları yazıyor Fikret'e:
"Alın Tanin sizin olsun, tek, hiçbir insani duygu ile titrememiş pis ve leş kokulu vicdanınızın hırsı, haset ateşleri sönsün!"
Bunun üzerine Tevfik Fikret yanıt veriyor:
"Yılan yutmuş kertenkele gibi etrafına zehirler
kusacağına bir kez eylemlerini ve umutlarını dengele. Genel ve özel
yaşamını, şimdiye dek yaptıklarını göz önüne al, görürsün ki sen
yırtıcı, çıkarcı, hırslı ve safsatacı bir bencilden başka birşey
değilsin."
ARİF ORUÇ'TAN YUNUS NADİ'YE: "EDEPSİZ
HERİF"
Arif Oruç, hükümet yanlısı Cumhuriyet'in sahibi ve başyazarı Yunus
Nadi'yle kavgaya tutuşuyor 1931'de:
"Edepsiz herif, senin sözünle mi Arif Oruç'un kulağından
tutup hapsedecekler? Sen de o zaman meydanı boş bulup doymak bilmez
işkembeni bol bol şişirmeye vakit bulacaksın öyle mi? Vatan haini
dediğin adamlar senin o vatanı çoktan satıp rakı parası yaptığını
bilen adamlardır..."
Yunus Nadi de cevaben şunları yazıyor:
"Ruhunun çirkinliği kendi suratına olduğu kadar, çıkardığı paçavraya da akseden Arif Oruç'un müseccel bir vatan haini olduğu için gazete çıkarmasına bile tahammül etmemek gerektiğini yazmıştık. Yüzleri kasap süngeriyle silinmiş, hayatları sefalet ve zilletin bataklıklarından yoğrulmuş alçaklarla uğraşmaya değer mi? Bu solucan fıtratlı bataklıklar mahlûkatına şahsımızı müdafa için uzun söze girişerek maksadı gözden kaçıramayız."
NAZIM HİKMET'TEN PEYAMİ
SAFA'YA: "EY YETİM-İ SAFA"
Ama benim en eğlendiğim kavga Peyami Safa-Nazım Hikmet
tartışması.
Ve Nazım Hikmet'in Peyami Safa'ya yazdığı o meşhur şiir:
Sen çıkmadın
çıkardılar karşıma seni!
Kıllı, kara elleriyle tutup enseni,
gövdeni bir karış yerden kaldırdılar;
sonra birdenbire bırakıp yere
seni pantolonumun paçasına saldırdılar!
Bir düşün oğlum,
bir düşün ey yetimi Safa,
bir düşün ki son defa anlayabilesin:
Sen bu kavgada
bir nokta bile değil,
bir küçük eğri virgül,
bir zavallı vesilesin...
Ben kızabilir miyim sana?
Sen de bilirsin ki benim adetim değildir
bir posta tatarına
bir emir kuluna sövmek,
efendisine kızıp,
uşağını dövmek...
Sanem Altan'ın köşesinin tamamını okuyabilirsiniz.