Eski patronu Emin Çölaşan'dan dert yandı!
ART’nin patronu Ahmet Özbek ART’nin satılma iddialarından Çölaşan’ın son bulan programı ve kanalın yaşadıklarını anlattı...
ART’nin patronu Ahmet Özbek ART’nin satılma iddialarından
Çölaşan’ın son bulan programına, kanalın duruşundan Digitürk
skandalına, Cevizoğlu sıkıntısına kadar her şeyi ilk kez Turktime’a
anlattı.
Belki reyting listelerinde göremiyoruz. Kumanda sıralamasında belki
ilk ele gelen bir yerde değil ancak bunların hepsinden öte ayrı bir
yeri var ART’nin. Malum, Türkiye son yıllarda hiç olmadığı kadar
kamplara ayrıldı ve medya da bu kamplaşmadan kendi payına düşeni
aldı.
Peki ART’de durumlar nasıl? Mustafa Özbek Ergenekon soruşturması
kapsamında gözaltına alınması ve halen tutuklu olmasından sonra
ART’deki tüm yükü sırtlayan Ahmet Özbek Çölaşan’ın biten
programından kanalın satış iddialarına, Digitürk’ün ART
operasyonundan siyasi duruşuna kadar her şeyi Turktime’a
anlattı.
TURKTIME:
ART'nin Digiturk kanalı 36'dan 112'ye kaydırıldı. Bunu neye
bağlıyorsunuz?
AHMET ÖZBEK: Biz 2004 yılında Digiturk'e girdik. 6 yıldır
Digiturk'teyiz. Hiç bir sıkıntımız hiç bir problemimiz olmadı bu
güne kadar. Ama son dönemde ART'nin basılmasıyla beraber parasal
anlamda büyük bir sıkıntıya girdik ama zaten parasal anlamda çok
rahat bir dönemimiz hiç olmadı, hep sıkıntılar içerisindeydik.
Yayın kalitesi açısından haddimizi bilmeyen yayınlar yaptık. O
parayla gücümüzün çok üzerinde yayınlar yaptık. Ben dahil bütün
arkadaşlarımız büyük bir özveriyle bunu başardık. Ama son
dönemlerde reklam gelirlerimiz altıda bir oranında düştü. Bir
televizyon kanalının can suyu, nefesi, her şeyi paradır. Bu rağmen
direndik ama geçen sene 2009'da küçülmek zorunda kaldık. Çünkü
büyük sıkıntılar yaşıyorduk. Geçen sene kurban bayramının tam
öncesi maaşa denk geliyordu ve biz verememiştik maaşları. O benim
hayatımda geçirdiğim en korkunç kurban bayramıydı, orada karar
verdim.
TURKTIME:
Neydi kararınız tam olarak?
AHMET ÖZBEK: Ne kendim çekeyim ne de çalışanlarıma çektireyim.
Küçülelim onlar da kendilerine baksınlar biz de rahat edelim dedim.
Tabii tazminat konusu vardı. Tazminatları için de ben muhasebeciye
özellikle dedim ki ne kadar yasal hakları varsa mesaisi, izin hakkı
şusu busu hepsini koyun. Bir kişinin benim karşıma çıkıp ne bu
dünyada ne öbür dünyada arkadaş sen benim hakkımı yedin demesine
izin vermeyin dedim. Zaten arkadaşlarda görünce şaşırdılar benim bu
kadar tazminatım var mıydı diye. Toparladık bütün arkadaşları dedim
küçüleceğiz, bazı arkadaşlar ayrılacak, bazıları devam edecek. Bu
küçülmede tazminatlarınız son kuruşuna kadar ödenecek ama ben bu
tazminatları bir seferde ödeyemem. Şöyle bir formül geliştirelim
dedim; herkes işten çıktıktan 6 ay sonra iş bulacak bir şekilde, o
yeteneğe, o kapasiteye sahip insanlarsınız. Tazminatlarınızı 6'ya
bölelim, şimdi iki gecikmiş maaşınızı vereyim, 2 ay sonrada
tazminatlarınız başlar size 7-8 ay herkesin maaşının altına
düşmeyecek miktarda ödemeleri yapayım. Hiç yoktan siz 8 ay düzenli
olarak maaşınızı alırsınız ve işsizliğin acısını yaşamazsınız.
Karşılıklı anlaştık, herkes imzaladı. Sağolsunlar bir tanesi bile
dava açmadı bize. Önümüzdeki ay ödemlerinden sonra hepsi
tazminatının tamamını almış olacak.
TURKTIME:
O zaman Digitürk’ün ödemelerini aksattığınız için böyle bir
uygulamaya gidilmiş.
AHMET ÖZBEK: Bakın… 2009'a kadar bütün bu sıkıntılara rağmen biz
Digiturk'ün hiç bir ödemesini bir gün bile aksatmadık. Ama 2010
yılında tekrar reklam yenilenmesi yapılırken bir kopukluk oldu o
dönemde bazı aksamalar oldu. Ama borç değil, tamamen gecikme.
Mesela ayın 7'sinde ödemem gerekirken 10'unda 12'sinde ödedim. Ama
maksimum bir haftadır 8-9 günü geçmemiştir. Ondan sonra bize bir
mail geldi hafta sonu. Benim de amcam vefat etmişti mailin geldiği
gün bakamadım. Pazar günü baktım, gece 12'de yayın akışı
değişecektir yazıyordu. Aradım kimseye ulaşamadım Digiturk'ten, en
son bir arkadaşa ulaştım sordum bu nedir diye. Bazı kanallarda
yapılıyor dedi. Dedim bazı kanallarda mı sadece bize mi? İyi düşün?
Bilemiyorum dedi. Sen bilmiyorsa kim bilecek? Senin imzanla
geliyorsa bu mail bilirsin hangi kanalların olduğunu... Bizim
yerimize hangi kanal gelecek ben onu merak ediyorum dedim.
DIGITURK BEYAZ TV’YE YER AÇMAK İÇİN SIRALAMAMIZI
DEĞİŞTİRDİ
TURKTIME:
Daha Beyaz TV’nin geldiğini bilmiyordunuz ama
şüphelenmiştiniz öyle mi işin içinde başka bir iş
olduğundan…
AHMET ÖZBEK: Tabii… Aptal olmak lazım bunun kasıtlı olduğunu
anlamamak için. Ödemeleriniz borcunuz falan diyince ödemem yok
benim dedim. O da bir şey diyemiyor sonuçta o da orada çalışan bir
insan. Ona yukarıdan talimat geliyor o da yapıyor, çok da üzerine
gitmek istemedim. Dedim senin şahsınla ilgili bir sıkıntım yok ama
bu çok yanlış bir şey. Her şeye rağmen biz sizin müşteriniziz.
Gecikmelere rağmen ödemelerimizi yapıyoruz. Böyle bir gerekçeyle
bizim yayını son gün ve hafta sonuna denk getiriyorlar, hiç kimseye
ulaşamıyorsun, bir şey diyemiyorsun gece değiştirmeyi yaptılar.
Niye böyle bir şey oldu derseniz yerimize gelen kanala bakarsanız
bunu çok net anlarsınız.
TURKTIME:
Yerinize gelen kanal eski adıyla SES TV yeni adıyla Beyaz
TV. Kamuoyunda Melih Gökçek'e yakın bir kanal olarak biliniyor.
Sizce bu operasyon ona yer açmak için mi yapıldı, yoksa talihsiz
bir tesadüf mü?
AHMET ÖZBEK: Tabii ki Beyaz TV’ye eski adıyla SES TV’ye yer açmak
için yapıldı bu operasyon. Zaten herkes biliyor o kanala yer açmak
için olduğunu. Yeni bir kanal yaptılar, parada sağlam, baya iddialı
girdiler, bütçeleri de büyük. Her şey tamam, bir de bu olunca bu iş
bitmiş olacaktı.
TURKTIME:
Peki neden başka kanal değil de siz
seçildiniz?
AHMET ÖZBEK: Sürüde en hastalıklı en çelimsiz koyun seçilir ya….
Geldiler baktılar bunların durumu iyi değil, zor günler
geçiriyorlar, gelip bizim oradaki yerimizi aldılar.
TURKTIME:
ART herhangi bir televizyon kanalı değil. Ciddi anlamda
muhalefet yapıyor. Sadece maddi olarak zor durumda olmanız mı etken
buna yoksa siyasi duruşunuzun da bir payı var mı
sizce?
AHMET ÖZBEK: Tek sebep o zaten… Ama bunu o kılıf altında yapmak çok
kolay değil. Kimse bunu söyleyemezdi zaten. İşin bahanesi oldu
ödemelerin gecikmesi. Bir de araya giren bizim çok sevdiğimiz
insanlara da 200 bin dolar 150 bin dolar borçları var
demişler.
TURKTIME:
Var mıydı gerçekten? Varsa, onların da bir yaptırım
uygulama hakları doğmuş olabilir o zaman…
AHMET ÖZBEK: Söz konusu bile değil. Hemen muhasebeden çıkardım
evrakları faxlayın dedim hem Digiturk'e hem o konuşan kişiye.
Faxladılar tabi bunu söyleyen finanstaki kız kimse, ya da
bilmiyorum mahcubu mu oynuyorlar, iyi polis kötü polis gibi, işte
finanstaki kız hata yapmış gibi bir durum oluşturdular. Bizim
önümüzdeki vadesi gelmemiş borçlarımızı atıyorum kasım ayında bizim
sözleşmemiz yenileniyor 300 bin dolar borcumuz var gibi
gösteriyorlar vadesi gelmeyen borcu ben nasıl ödeyeyim? Hangi kanal
ödemiş de ben ödeyeyim? Böyle saçma sapan komik işler.
TURKTIME:
Tamamlandı mı şu anda süreç? Bir geri dönüş olabilir
mi?
AHMET ÖZBEK: Tamamlandı. Şu saatten sonra değişiklik olacağını
zannetmiyorum bugün için en azından. Ama hesap bir gün dönerse o
zaman bakarız.
BİRİNE BEDDUA EDECEKSENİZ GEL ART'NİN BAŞINA OTUR
DEYİN!
TURKTIME:
ART'nin kemik bir izleyicisi vardı halen de önemli miktarda
var ama son dönem biraz savruldunuz sanki. ART'nin savrulmasındaki
diğer dinamikler neler acaba?
AHMET ÖZBEK: Bizimki tamamen parasal bir mevzu. Şu anda ben borç
ödüyorum, SGK'yı, vergiyi, tazminatlarımı, maaşları ödüyorum.
Hiçbir eksik maaşım yok. Gidin bakın Karamehmet grubuna/Doğan
Grubuna falan insanlar 3-4 ay maaş alamıyorlar. Ama bende eksik
yok. Ölüyoruz diriliyoruz, bir ay vergiyi aksatıyoruz, bir ay onu
yapıyoruz, bunu yapıyoruz ama ödüyoruz. Ben kendime de şaşırıyorum
nasıl başarıyorum diye. Allah işte. Yani birine beddua edecekseniz
gel ART'nin başına otur deyin.
TURKTIME:
O zaman siz beddua mı aldınız?
AHMET ÖZBEK: Valla bilmiyorum kimden beddua aldığımı ama herkesin
hayatında zor dönemleri olur. Biz de onu yaşıyoruz. Ben 38
yaşındayım. Herkesin başından kötü dönemler geçiyor evet ama o
dönemi neden geçirdiğimiz çok önemli. Beddua aldım almadım onu
bilmiyorum da ben bir onur mücadelesi verdiğim için başım her zaman
her yerde dik. Belki çok büyük parasal gücümüz yok ama Allah'a
şükür itibarımız var. Gittiğimiz yerlerde iyi karşılanıyoruz bunlar
benim için parayla pulla ölçülecek şeyler değil. Her şey para
olduğu için elimiz kolumu bağlı bu şekilde götürmeye
çalışıyoruz.
HÜKÜMETE YAKIN İSİMLERİ ÇAĞIRIYORUZ DEPLASMAN DİYE
GELMİYORLAR!
TURKTIME:
ART biraz ulusalcı biraz Turancı görünüyor. Durduğu nokta
neresidir ART'nin?
AHMET ÖZBEK: Bizim yayın politikamızda aman ulusalcı olalım,
merkeze yakın olalım gibi kriterlerimiz yok. Bizim genlerimizi
DNA'mızı oluşturan kodlarımız Türkiye Cumhuriyeti’nin devletiyle,
milletiyle, bayrağıyla bölünmez bütünlüğünü savunan bir politikamız
var. Ana ilkelerimiz, ana omurgamız o. Ama bunun dışında gelen
konuklar Turancı da olabilir, radikal sol da olabilir, sosyal
demokrat da olabilir, dinci de olabilir.
TURKTIME:
Bu algı belki de gelen konuk ya da programcı profilleriyle
ilgili olabilir mi? Bazı konukların muhalefet edeyim derken
tölerans sınırlarını zorladığı yönünde görüşler de
var…
AHMET ÖZBEK: Bakın… Biz en çok hükümet çevresini veya onlara yakın
gazetecileri, milletvekillerini, bakanları davet ediyoruz ama
gelmiyorlar. Şimdi zorla da getiremeyiz ki!
TURKTIME:
Şöyle düşünün ama; Her gün eleştirildikleri yerde
kendilerini mutlu hissetmeleri çok da mümkün değil
ama…
AHMET ÖZBEK: Bana göre hükümete yakın isimler burayı bir deplasman
olarak görüyor. Gelen kişileri de en iyi şekilde karşılayıp en iyi
şekilde ağırlamışızdır. Hiç bir zaman programda onu sıkıştıran onu
küçük düşüren bir yayın politikamız olmamıştı. Ama gelmiyorlar.
Gelmeyince ne oluyor, daha muhalif insanlar geliyor ve dediğiniz
görüntü ortaya çıkıyor.
TURKTIME:
Burası muhalif bir kanal bizi subjektif değerlerine göre
sıkıştırırlar diye mi düşünüyorlar acaba?
AHMET ÖZBEK: Ben hiç zannetmiyorum öyle bir gerekçeleri
olacağını.
TURKTIME:
Gerekçesiz sonuç olmaz ki? Neden peki?
AHMET ÖZBEK: Mesela muhalif gazeteciler ve politikacıları iktidara
yakın televizyon kanallarında görüyorum. Onları sıkıştırıyorlar,
onlar gidiyor ve düşüncesini de söylüyor. Karşıdan çok sert şeyler
gelmesine rağmen anlatıyor. Niye? Çünkü savunduğu şeyde haklı. Bu
iktidar geldikten sonra başörtüsü konusu dedi ben şu anda çözülmüş
bir şey görmüyorum. Dokunulmazlık dedi öyle bir şey yok gündemde
hatta hiç gelmedi bile. Avrupa Birliği dedi ne oldu girdik mi? Ne
ilerledi ya da hangi konuda yakınlaştık. Bana deyin ki arpa boyu
yol aldık ama ortada hiç bir şey yok. Şimdi açılım dendi hiç bir
şey yok, anayasa dendi orada hiç bir şey yok, Ermeni açılımı
tıkandı. Hangisini savunacaksınız?
TURKTIME:
Yüzleşmekten kaçıyorlar demek istiyorsanız
yani…
AHMET ÖZBEK: Aynen öyle... Biz şurada şunu hallettik diyecekleri
bir şey olmadığı için yüzleşmek istemiyorlar. Hükümet kanalında çok
tatlı konular anlatıyorlar. Bize geldiği zaman bu sorular
sorulacak, bunu da izah etmesi lazım. Sen bir şeyi savunuyorsan
arkasında durman lazım. Anlat beni ikna et değil mi? Bu da olmadığı
için çok fazla gelmeyi istemiyorlar ve korkuyorlar da oraya
gittiğimde acaba iktidardan aforoz edilir miyim diye kendi
içlerinde yazılı olmasa da sözlü bir korku yayılmıştır.
BAŞBAKAN ERDOĞAN SAĞ GÖSTERİP SOL VURMAYI ÇOK İYİ
BİLİYOR!
TURKTIME:
Başbakan Erdoğan'ı ve AKP’yi nasıl
buluyorsunuz?
AHMET ÖZBEK: Tek başına iktidarda, birçok şeyi yapabilecek güce
sahip bir hükümet var. Erdoğan çok inandırıcı, hitabeti çok iyi.
Yani tam Türk halkının istediği bir başbakan. Tayyip Erdoğan'ın
hangi dönemin sonunda geldiği önemli. Ecevit gibi bir başbakandan
sonra geldi. Ecevit sağlıklı günlerinde iyi bir politikacıydı ama
zamanında bırakmayıp kendine o imajına çok zarar verdi.
Yürüyemiyordu, Avrupa Birliği toplantısında mesela ben utanırdım,
ayağını sürüyerek çıktı maalesef. Hepimizin başına gelebilir. Orada
gördüğüm zaman halini, ben utanıyordum. Türk halkı da şöyle aslan
gibi yiğit bir başbakanımız olsun diye geçiriyordu içinden. O
zamandan sonra geldi Erdoğan. Ama konuşmasıyla yaptıkları ne kadar
örtüşüyor benim için o önemli. Açın arşivleri bir bakın. Şu olacak,
bu olacak, oldu mu bir şey? Bir arpa boyu yol alındı mı? Avrupa
birliği mesela hiç bir şey olmadı paketler açıklandı falan ama ne
oldu ne getirdi bize o paketler? Vize konusunu bile halledemediler.
Varsa da duymadım. Avrupa Birliği ile ilgili hiçbir şey yok. Sağ
gösterip solu çok iyi vuruyor. Söyledikleri ile yaptıklarını
karşılaştırırsak hangi sorunu çözmüş? Ben göremedim çözdüğü bir
problemi. Ekonomi mesela işsizlik tavana vurdu. Ekonomiyi
düzelteceğiz dedi hiçbir şey yok. Eskiden duyardık yeni bir fabrika
açıldı, şu kadar istihdam sağlanıyor diye. 2002'den bu yana
maşallah ha bire alışveriş merkezi açılıyor Türkiye'de. Üretime
yönelik bir yatırım yok Türkiye'de. AVM'ler açılıyor sadece daha
fazla tüketim, daha fazla para harcatıyor insanlara. Politika bu…
Bunun dışında bir şey göremiyorum ben.
TURKTIME:
Peki, iyi olarak değerlendirebileceğiniz hiç bir icraatı
yok mu?
AHMET ÖZBEK: İyi bir baba, iyi bir aile reisi. Bütün akrabalarına
hayrı dokunan birisi gerçekten. Allah herkese böyle bir baba ve
böyle bir akraba nasip etsin. İyi bir insan kötü bir insan
demiyorum kesinlikle.
AÇIĞIM YOK Kİ MALİYE GELİP BENİ BASSIN!
TURKTIME:
Muhalif yayın yapmanın bedeli olduğuna dair bir söylenti de
var. Sizce bu doğru mu? Siz siyasi baskı görüyor
musunuz?
AHMET ÖZBEK: Öyle açıktan açığa bir baskı yok. Bu tür şeyler de
açıktan olmaz zaten.
TURKTIME:
Peki dolaylı olarak? Mesela ART’ye göre çok daha light
muhalefet yapan Doğan Grubu’nun başına gelenleri hepimiz biliyoruz.
Hak ettiler, hak etmediler o ayrı. Tabloyu anlatmak için soruyorum…
Sizin üzerinize de maliyeciler, vergi memurları geldi
mi?
AHMET ÖZBEK: Bize bir şey yapmalarına gerek yok. Ben Aydın Doğan'ı
tanımıyorum şirketlerinin politikalarını, nerede açığı var, vergi
borcu var mı, yok mu, maliye tepelerine çöktüğünde bir açık kapısı
var mı yok mu bilemem ama benim yok. Ben sigortasız adam
çalıştırmıyorum. Çalıştırdığım adamın sigortasını gerçek maaşından
gösteriyorum. Vergi kaçırmıyorum, başka bir ticari faaliyetim,
devletten ihale alma gibi falan ne ben de ne sülalemde böyle bir
şey olmadı. Devletle hiç bir işimiz olmadı. Yakalayacağı hiç bir
şey yok.
TURKTIME:
Yakalamaya çalıştı mı hiç? Rutin dışı bir inceleme oldu
mu?
AHMET ÖZBEK: Yok öyle bir şey olmadı bizde. Bütün şirketlere
uygulandığı gibi rutin işlemler. Ama bunlar şunu iyi bilirler;
gelmeden önce ne açığının olduğunu bilirler gelip boş yere yaygara
koparmazlar. Gideceği yeri çok iyi bilir onlar.
ÇÖLAŞAN’IN PROGRAMI NEDEN BİTTİ?
TURKTIME:
Emin Çölaşan belli bir süre ART’de program yaptı ancak
sonra sürpriz bir şekilde programı sona erdi. Çölaşan hem önemli
bir isimdi hem de oraya karşı bir gönül bağı vardı. Çölaşan’la
yollarınızı neden ayırdınız? Ne oldu tam olarak?
AHMET ÖZBEK: Emin abi'yi ben çocukluğumdan beri çok severim.
Gazeteciliğine çok saygı duyduğum, yiğitliğine çok saygı duyduğum
bir insan. Ama tabi okur olarak tanıyordum ben kendisini kanalda
program yapana kadar. Onlar da 2004 yılında başladılar Mustafa
Abiyle (Balbay) beraber. 2009 yılına kadar da devam etti program.
Balbay gözaltına alındıktan sonra (perşembe alındı galiba) pazar
günü programdan önce o zamanki yayın koordinatörü Lale'ye (Şıvgın)
dedim ki bu hafta programı yapmayalım. Ekranı karartalım, yazıyla
“sesimiz duyan var mı?” diye bir tepki gösterelim, protesto edelim
Balbay'ın alınmasını. Sen Emin abiyle görüş dedim. Doğru mu
yaptınız bilmiyorum demiş ama sağolsun saygı göstermiş. Diğer hafta
da biz aynısını yapalım dedim ama Emin abiyle de konuşalım dedim.
Akşam Emin Abi aradı beni. “Ahmet programı yapacak mıyız,
yapmayacak mıyız?” dedi. Emin Abi merhaba nasılsın, iyi misin,
sağlığın sıhhatin nasıl?” dedim. “İyiyim… Yapacak mıyız, yapmayacak
mıyız bu programı?” dedi. “Emin abi seni çok seviyorum ama sen
nasıl bir insansın? Neler oldu, ne telefon ettin, ne geçmiş olsun
dedin. İlk telefon açıyorsun ve programı yapacak mıyız, yapmayacak
mıyız diyorsun. Bu mu söyleyeceğin şey? İnsani anlamda çok büyük
hayal kırıklığına uğradım” dedim.
TURKTIME:
Çölaşan ne dedi sizin bu siteminize karşılık?
AHMET ÖZBEK: Şu an yanlış şeyler söylemek istemiyorum. Bir şeyler
söyledi. Pazar aynı saatinde görüşelim dedim. Pazar günü yayın
saati demek o günde yayın olamayacak demek. Çünkü açıp hesap sorar
gibi konuşması çok acayipti.
TURKTIME:
Çölaşan’ın yaradılışı öyledir ama rol yapmaz,
doğaldır.
AHMET ÖZBEK Her şeyin bir adabı vardır ama tamam, sen yiğit bir
gazetecisindir ama raconu iyi bilmek gerekir. Emin abi de nerede ne
konuşacağını iyi bilen bir insandır. Yayın saatinde Lale (Şıvgın)
ile beraber üçümüz beraber oturduk. “Ne yapacağız abi?” dedim.
“Bunların ekmeğine yağ sürmeyelim, yapalım programı. Gülşah'la
(Balbay’ın eşi…) konuştum ben, o da yapılmasın istedi” dedi. Benim
çekincem de oydu yanlış bir şey yapmayalım gönül kırmayalım diye.
Emin abi “yok ben görüştüm o da devam etmesini çok istiyor” dedi.
Öyle deyince ben de heyecanlandım “tamam devam edelim abi” dedim.
Düşündük kiminle yapacağız diye ve Şahin Mengü’de karar kıldık.
Pazartesi günü akşam 4'te tanıtımlar hazırlandı, ertesi hafta pazar
başlıyor program diye sürekli döneceğiz. İlk tanıtım girmesine 10
dakika kala Gülşah Hanım aradı beni Balbay'ın eşi çok kibar çok
nazik bir şekilde "Ahmet abi haddime değil, sakın yanlış anlama ama
program tekrar başlıyormuş sizce doğru mu bu?" dedi.
“Burada bir yanlış anlaşılma var Gülşah Hanım siz neredesiniz?”
dedim.
”Çocuğunu okuldan alıyormuş. Ben Lale'yi (Şıvgın) alıp size
geliyorum dedim. Gittik. Çok üzgündü, tabi Balbay yeni içeri girmiş
acaba çıkar mı heyecanı vardı. Ben de yaşadım çok iyi anlıyorum
Gülşah Hanım'ı bu hafta çıkacak 10 gün sonra kesin çıkacak diye
bekliyorlar. Çok üzüldüm. Yıkılmıştı. Doğru bulmuyorum ben bunu
dedi. Ben Balbay'a ulaşamam, mümkün değil. Ona ulaşma imkanım
olmadığı için Gülşah Hanım'ın sözü Balbay'ın sözü demektir benim
için. Öyle deyince sen bir Emin Abi'yi ara dedim. Aradı ve aynı
şeyleri doğru bulmadığını ona da söyledi. Oradan çıktık ve “program
Ankara Rüzgarı ismiyle ve o yayın saatinde olmayacak size söz
veriyorum” dedim. Doğrusu da budur. Benim doğrum budur. Arabadayken
Lale'ye (Şıvgın) Emin abiyi ara ve durumu söyle dedim. Lale Emin
abiyi aradı.
TURKTIME:
Balbay’ın eşi belki de önce Çölaşan’a, “Evet” deyip, daha
sonra caymış olamaz mı? Çölaşan ne dedi bu yeni duruma
peki?
AHMET ÖZBEK: Yok demiş, kabul etmemiş. Sonra Emin abi ile
görüştüğümüzde “Abi başka yayın saatinde, başka bir programda,
başka bir kişiyle o etkiyi yakalayamamak gibi bir korkunuz mu var?
Sonuçta Balbay’ın yokluğu hissedilecek bu programda” dedim. “Yok”
dedi. Ben de bir şey demedim çünkü beni çok ilgilendirmiyor Balbay
ile arasındaki şeyler. Konu böyle ama sonra kitabında yazmış ancak
eksik yazmış. Bir gün Saygı abi (Öztürk) programa getirdi Emin
abiyi. Babamın iddianamede Emin Abiye söylediği şeyler gücüne
gitmiş, onları yazmış kitapta. “Emin abi gözünü seveyim o konuşmada
size bir aşağılama yok acaba Kanalturk'ten para mı alıyor bu diye
bunu herkes düşünür. Ben de düşünürüm. Bunu kamuoyuna açıklamak
başka, el ile değil yakın bir dostuyla paylaşması çok başka. Senin
telefon dökümlerin ortaya çıksa neler dökülecek kim bilir. Ne
küfürler ediyorsundur, ne utanacağın şeyler vardır” dedim.
TURKTIME:
Yapmayın ama şimdi Ahmet Bey… Her gün Çölaşan’la beraber
yüz yüze oturan sohbet eden, program yapan insanlar bunlar. Madem
Çölaşan’la ilgili bir tereddütleri var yüzüne söylesinler, “Sen
Tuncay Özkan’dan para mı alıyorsun?” diye. Burada Çölaşan’ın
tepkisi haklı ama…
AHMET ÖZBEK: Baba oğul arasında bile oluyor bunlar, benim babamla
ilgili yaptığım eleştiriler sızsaydı babam beni evlatlıktan
reddederdi. Ama ben o konuşmaları kime yapmışımdır? Anneme ya da
kardeşime ama ben bunu ortaya şurada orada burada konuşsam
olmaz.
TURKTIME:
Tamam da, insani bir tepki bu. Kiminle ilgili konuşulsa
tepki verir.
AHMET ÖZBEK: Bu onların arasında geçen bir konuşma Balbay ile.
Balbay kim, senin partnerin. Bu onların arasında geçen bir konuşma
yoksa kamuoyuna yapılmış bir açıklama bir beyan yok dedim. Çok
doğal bir şey bu, kırılacak bir şey yok sen de çok hatalısın ki
sende kırılmayacak bir şey olduğunu biliyorsun ama sana kırılman
için, bunları yazman için bir gerekçe lazım. Olan bu. İnsan
istediği zaman istediği şekilde bahane bulur zaten.
ÇÖLAŞAN’A KAPIMIZ HER ZAMAN AÇIK…
TURKTIME:
Neden bir bahane bulmak istesin Çölaşan? O sıralar
kendisini anlatacak mecra arıyor harıl harıl. Canı yanmış
adamın.
AHMET ÖZBEK: Başka bir neden bulamıyorum ama… Emin abi'ye sordum…
İyi bir gazetecisin neden orada eksik yazdın? Orada Gülşah'ın
sözlerini neden yazmadın sana yakışıyor mu dedim? Bir şey diyemedi,
cevabı olmadı. Çok da sıkıştırmak istemedim, yaşça benden büyük bir
insan. Ben haklıyım burada. Az önce de dediğim gibi yaptığım
hesabını veremeyeceğim hiç bir şey yok. Konuşurken de düşünüp
konuşurum, yanlış yapmam, saygısızlık yapmamaya çalışırım. Emin abi
ile böyle bir durumumuz oldu ama programımıza her zaman gelebilir,
kapımız her zaman açık. İstediği zaman gelir bizde programını
yapar, istediği kişi onu konuk olarak çağırır hiç bir sıkıntı
olmaz.
TURKTIME:
Emin Çölaşan buraya geldiği zaman şöyle demişti; her gün
görüştüğümüz insanların telefonda benim aleyhimde konuşmuş olmaları
benim canımı çok sıktı. Sohbet ediyoruz, beraber program yapıyoruz
vs bunları duyunca ben şok oldum dedi. Şok olmasın mı, gönül
koymasın mı?
AHMET ÖZBEK: Olabilir, gönül koyabilir. Ama hepimiz insanız.
İnsanın aklına böyle bir soru geliyorsa onu bir dostunla
paylaşabilirsin. Bu çok insani bir şeydir ahlaksızlık veya başka
bir şey olarak görmüyorum. Ben yapmıyorum diyen biri varsa da
gelsin karşıma çıksın. Emin abi de gücenmekte haklı kendine göre,
sebepleri var, onu da yargılamıyorum, haddime de değil zaten. Ama
küskünlük yok kesinlikle, Emin abiyi çok severim ben.