Esin Övet: 'Mesleğini doğru yapan utanmaz!'

Yazıları ve gazeteciliğe yaklaşımıyla ayrıksı bir yerde duran Esin Övet ile Sayım Çınar tempolu ve zengin bir söyleşi gerçekleştirdi.

GAZETECİLER.COM - ÖZEL İÇERİK
SAYIM ÇINAR

Siz Uyurken adlı kitabı zor bir dönemde çıktığı halde büyük ses getiren, yazıları ve gazeteciliğe yaklaşımıyla ayrıksı bir yerde duran Esin Övet ile Sayım Çınar tempolu ve zengin bir söyleşi gerçekleştirdi. İşte magazin dünyasına, yeni kitaba, sektöre dair önemli ipuçları içeren söyleşi:

Habertürk ana gazetede artık iki gün yazacaksın. Hayırlı olsun. Ciddi bir tempoda çalışmaya devam ediyorsun.

Evet, ama tarzım aynı tarz olacak. Ben tarzımdan uzaklaşmama taraftarıyım. O kadar çok siyasetle yatıp kalkıyor ki toplum, insanlar sıkıldı artık. Gazetede çok değerli yazarlarımız var zaten, biraz daha relax, kafa dağıtıcı, popüler, dünyayı sorgulatıcı yazılar yazacağım. İçinde olup nasıl farklı yazılırı göstermeye çalışacağım. Siyaset konusunda ahkam kesemem Ahmet Hakan gibi, Fatih Altaylı gibi, haddimi bilirim.

“Birilerinin itelemesiyle yazar olmak doğru yol göstermez, ciddi zarar verecektir.”

Ayrım çok kalmadı günümüzde. Herkes her şeyi yazıyor. Sen kendini nasıl ayırıyorsun?

Siyasi yazılar yazan birinin arada magazin yazması eğlenceli olabilir. Ama ağam paşamla köşe sahibi olan, sanatçılarla arkadaş olup onları öven insanları ciddiye almıyorum, okumuyorum. Ünlü insanların da onları ciddiye almamasını tavsiye ediyorum. Birilerinin itelemesiyle yazar olmak doğru yol göstermez, ciddi zarar verecektir. Kendinden söz ettirmek istedikleri için sanatçılara bulaşır böyleleri. Hiçbir şey yokken bunu yapıyorsa bil ki şöhret olmak istiyordur. Ben 94’te başladım bu işe, yarın manşet olmak istiyorsan bunu matematiğini çok iyi biliyorum. Lütfen bizi bu insanlardan ayırsınlar. Eline fotoğraf makinesi almamış, haber yapmayı bilmeyen, sahada olmayan kişi, kusura bakmasın, gazeteci değildir. Ben 8 senedir yazarlık yapıyorum, muhabirliğimi unuttuğum an beni kimse sevgiyle okumaz. Dün işe başlamış, insanları pohpohlayanlarla bizi aynı kefeye koymasınlar.

Haberin kokusunu alan, yazmak için yaşayanlar varken, bu insanlara neden ayrıcalık tanınıyor?

Gazeteci adam hayatı yaşamak, hayatı sürekli haberleştirmek zorunda. Ambulans vardı örneğin buraya gelirken gördüm, içeri daldım hemen, ne olduğunu öğrendim. Bazı insanlar, sunucu, mankenlere röportaj yaptırıyorlar, Deniz Akkaya da yaptı, Helin Avşar da yaptı, bunda bir sıkıntı görmüyorum. Ama sırf ünlü diye köşe vermek, ahkam kestirmek, böyle bir yaklaşımı aklım almıyor. Nasıl cesaret ediyorlar inanamıyorum.

“Televizyon mantığıyla yetişenler gazetecilik yapıyor.”

Prestijini en hızlı kaybeden meslek gazetecilik.

Yöneticilerin de hatası var, hepimizin hatası var. Kendi adıma şöyle bir şey çıkardım: son yıllarda gazetelerden yetişen adam yok. Stajyer geliyor, bir hafta sonra gitmek istiyor. Yeterince zaman ayırmıyoruz belki. Özveri gerektiren bir iş bu. Fedakarlık isteyen bir iş. Özel hayatın işle yaşandığı bir meslek bu, güzelliği de zorluğu da bol. Son 5 - 6 yılda muhabir yetişmiyor. Televizyon mantığıyla yetişenler gazetecilik yapıyor. Gazete farklıdır, televizyon farklıdır. Az kaldık artık, iyiye gitmiyor gazetecilik, hatta can çekişiyor.

Gezi döneminde çıkan bir kitap yazdın. Siz Uyurken.

Kitap başka bir zamanda çıksa daha farklı olurdu.

Siz Uyurken yine de büyük ilgi gördü. Devamı gelecek mi?

Sen olmasan bu yolculuğa başlamaya korkardım. Benim için yabancı bir dünyaydı. Gazetede beni okuyorlar, kitabı da okurlar diye bir mantık yok. Kitaplar görüyorum, 3. Baskı, 10. Baskı yazıyor, bu söylenenlere de  inanmıyorum. Başkalarına kitap yazdıranları da biliyoruz. Sen anlat birisi yazsın diyen çok oldu. Bundan sonra seninle yola devam edeceğimi biliyorum. Gezi döneminde çıktı kitabım, öyle bir atmosfer vardı ki, kendi kitabımın kapağını koymaya korkuyordum sosyal medyada.

"Benim yerimde başka biri olsa o isimleri..."

Satış grafiği oldukça iyiydi. O dönemde bu kadar satan kitap, bugünün yüz bini anlamına geliyor. Herkeste merak uyandırdı.

İkinci kitabı düşünüyorum. Bir yandan da korkuyorum. Gezi olaylarında yaşadığım buhranları hatırlıyorum. Sağda sola insanların lafı sözü beni çok üzdü. Kendi kitabımı koyamıyordum sosyal medyaya dediğim gibi. İkinci olarak sosyal medyadan da bu sorular geliyor. Siz Uyurken’i alıp gelmiş insanlar son seyahatimde. Bu beni çok sevindirdi. Benim yerimde başka biri olsa Siz Uyurken’de geçen isimleri çaktırmadan bir gazeteciye verirdi. Haber yaptırırdı. O insanlar gündem yaratacak insanlar. Kolaylıkla da satabilirim kitapları ama kendime yakıştırmıyorum. İsimleri hiçbir zaman açıklamayacağım. Kitapta geçen kahramanların yüzde sekseni albümleri satan, dizilerde oynayan insanlar. Çok ünlü isimler.

Bazen bir şey görünür gibi oluyor bazen hiçbir şey.

Hayal ürünü de vardı ama çoğu gerçekti. Çok yumuşatarak yazdım. Otokontrollü yazdım. Seks katabilirdim daha fazla ama katmadım.


“Yaşamadan yazamıyorum.”

Bridget Jones’un Günlüğü tarzı bir şeyler yazabilirsin. Yazmak için yaşamak gerekir ve sen bunun iyi bir örneğisin.

Yaşamadan yazamıyorum. İnandırıcılığı bundan ileri geliyor. Sinema filminde bile görmediğim bir şeyi yazamam. Kulaktan dolma bilgiyle yazmam. Arkadaşım söylediyse, arkadaşımın aktardığına göre diyerek koyarım köşeme. Fatih Altaylı bana çok siz uyurken vermiştir. Erkekler tuvaletinde neler olduğunu ondan almışımdır.

Azize Tan ile söyleşi yapmaya gittim, IKSV’de tuvaletler unisex. Bu beni sevindirdi bir yönüyle.

Tek Yön de öyle ama kadın almıyorlar. Yabancıların da geldiği gay kulüptür Sıraselviler’de. 2-3 sene önce tuvalete girmek zorunda kaldım. Bir kadın olarak orada olmamdan mutlu olmadıkları belliydi, 'burada kadın istemiyoruz'u gösterdiler. Bence olmalı da böyle yerler. Saygı duyuyorum.

 Avrupa kültürünü yakından takip ediyorsun, kadın erkek gibi bir ayrım yok artık dünyada. İnsan olmak önde artık. Türkiye’de durum nasıl sence?

Aslında değişiyor ama bir güç de değişim olmasın diye mücadele veriyor. Güzel yaşamak isteyen, modern, zengin, kaliteli yaşamak isteyen bir toplumuz aslında. Avrupalılar daha tutucu. Çat kapı gelsin istemez, birden bara gitmez. Beyninde bir sistem vardır. Burada ise birden atlayıp gideriz başka bir yere. Yaşamayı gezmeyi seviyoruz. Bir yandan da bir güç tutuyor bizi. 10 yıl öncesine kıyasla gece hayatında daha çok eğleniyoruz. Cuma cumartesi eğlenme kültürü iyice yerleşti. Hafta içi daha sakin yaşanıyor.


Biz uyurken sen neler yaşıyorsun, en son yaşadığın ilginç bir şeyi paylaşır mısın bizimle?

En son bir mekana gittik. Sabah 5’te kulüp sahibi kovdu artık. 5’te mekan kapamak zorunda yoksa büyük cezalar geliyor. Diğer yandan bazı şeyler de hiç değişmiyor. Kadın erkek ilişkileri adına klasik şeyleri yaşıyorum. Tuvalete giden taraf ve kalan tarafın yaşadıkları çok komik ve ekstrem. Cepelere gizli gizli telefon numaraları koymalar, fingirdeşmeler…

Işıltılı İstanbul gecelerini nasıl değerlendiriyorsun, İstanbul nasıl bir şehir sence?

Yaramaz, her türlü yemek var, uyumuyor. İstanbul bir kadın gibi, Fahriye Abla gibi, cesur, dobra. Korkmuyor, üstüne üstüne gidiyor. Davetkar. Huysuz ve tatlı bir kadın İstanbul. Senin dolaştığın yerler uyumuyor diyecekler şimdi bana, ama uyuyanlar haftaiçi haftasonu akın akın geliyorlar. Beyoğlu 24 saat uyumuyor. Amsterdam bile 2 dedin mi kapanır. Kahvehane bile açık bizde.

“Magazin olmazsa olmaz, bunu anlamak gerek.”

Rakiplerin çok fazla. Kendini nasıl konumlandırıyorsun?

Yazanlar arasında tek muhabirlikten gelen benim sanırım, Ali Abi ile birlikte. Cengiz Semercioğlu daha çeşitli yazar, siyasi yazılar da yazar. Çoğu insan magazinden sıyrılmak istiyor. İnsanlar geçmişinde paparazzi olmaktan utanıyorlar. Magazin olmasa gazete satılmaz, televizyon izlenmez. Magazin olmazsa olmaz, bunu anlamak gerek. Reha Muhtar zamanki reytingleri hatırlamak gerekiyor. Günümüzde siyaset rol çaldı ama o da Türkiye’nin renkli bir siyaset dünyası olmasından kaynaklı.


Magazin siyaset arasından sıyrılabiliyor mu?

Ünlü isimler yaratıcı üretken değiller artık. Geçmiş zamanda ünlü isimler daha üretken ve cesurdu, daha yaratıcıydı. Fotoğraf çektirmek istediğinizde müthiş fotoğraflar verirlerdi. Korkuyorlar, sosyal medya çok etkiliyor. Yapılan eleştirilerden çok etkileniyorlar. Bunu yaparsam nasıl eleştirileceğim, iş gelecek mi, önüm kesilir mi korkusu yaşıyorlar. Kimse kimseyi eleştiremiyor.

Kendi geçmişinden korkan magazinciler çok fazla. Oysa magazin iyi yaşamanın da gazeteciliği aslında.

Haklısın. Eski dönemde çok sıkıntılar çektik. Kaymak bal şeklinde olmadı hiçbir şey. Gerçekten çok zor geldim bu noktaya. Kimse altın tepsiyle sana bir şey vermiyor. Hiçbir zaman utanmıyorum. Yan masa dinliyor diyorlar, dedikoducu diyorlar, umurumda değil, yazdığım çizdiğim hiçbir şeyde yalan dolan yok. Bunları söyleyenlere de üzülüyorum, utanana da üzülüyorum. Mesleği doğru yapan utanmaz. Yaralama uğruna kullandı ki zamanında mesleğini şimdi utanıyor. Ben asla utanmıyorum, iyi ki yaptım, iyi ki yapıyorum mesleğimi.

Yeni kitabına dönüyorum. Okurlarına son bir şey söylemek ister misin?

Çok istiyorum yeni kitabımla tekrar okurlarla buluşmayı. “Sayım hazırlan Eylül’de kitap geliyor” diyebilirim her an.