Esad Türkiye'de seçimlere mi katılacak?..
Esad’ın demeçlerini yayımlamak gerçekten masum bir gazetecilik sayılmak gerekirken, Öcalan ve Karayılan’ın mesajlarını yayımlamak “bozgunculuk”tur…
Gördünüz mü?..
Meğer ne kadar da büyük birer “vatansever” imiş
hazretler…
Nasıl da sorumluluk sahibiymişler…
Meğer hepsi, “önce insanım sonra gazeteci” diyen
Emin (Çölaşan) ağabeylerinin sadık birer
müridiymişler…
Tek farkla…
Bunlar önce "vatansever" sonra
“gazeteci” imişler...
Kimler mi?..
Ertuğrul Özkök,
Mehmet Ali Birand
ve
Fatih Altaylı…
Nereden mi çıktı?..
Bilmiyor musunuz yoksa?..
O halde hatırlatayım…
İşte böyle başladı
hikâyemiz
Efendim;
Ertuğrul Özkök (Hürriyet), Mehmet Ali
Birand (Kanal D), Utku Çakırözer
(Cumhuriyet) ve Amberin Zaman (Gazete HT)
Akşam yazarlarından ve bir bakıma Esad’ın
gayrı resmi sözcüsü gibi çalışan Hüsnü
Mahalli aracılığıyla Suriye Devlet Başkanı Beşar
Esad’dan randevu talep ederler...
Talepleri kabul edilir…
Ama…
Özkök ve Birand, Esad’la söyleşi
yapmaktan vazgeçerler…
Gerekçe:
Başbakan’ı gücendirmemek…
Amberin Zaman’a ise gazetenin genel yayın yönetmeni
Fatih Altaylı yol vermez…
Daha doğrusu,
“git konuş ama ben o söyleşiyi yayımlamam”
der…
Amberin Hanım bu defa temsilcisi olduğu
The Economist adına görüşme talep eder; aylardır
Türkiye düşmanı(!) olarak tanıtılan Esad;
“yabancı bir gazete adına gelirse görüşmem” diyerek
The Economist’i refüze eder…
Sadece Utku Çakırözer gider görüşmeye…
Görüşür gelir…
Cumhuriyet de o söyleşiyi bugün (03.07.2012)
yayımladı…
Ben kulağımla duymadım…
Aktaranların “yalancısıyım” ama…
Özkök, Birand ve Altaylı; jet
uçağımızı düşürüp, iki de subayımızı şehit eden Suriye
Devlet Başkanı ile bu ortamda görüşüp,
Esad’ın konuşmalarının yayımlanmasına
vatanseverlik duygularının etkisiyle gönüllerinin razı gelmediğini
söylüyorlarmış…
Vaaaauuuvv!..
Çok dokunaklı!..
Utku Çakırözer “vatan
haini” mi?..
“Vatansever” olmalarının bence de sakıncası
yok...
Ama…
Bütün devletlerin meşruiyetinden (her şeye rağmen) şüphe
duymadıkları Suriye Devlet Bakanı Beşar Esad’ı,
29 yıldır ülkemizin insan ve ekonomi kaynaklarını
yok eden terör örgütünün elebaşları Öcalan ve
Karayılan’dan daha tehlikeli addetmelerine
itirazım var…
Hooopppp kardeşler!..
Alnımızda “enayi” mi yazıyor bizlerin?..
Zekâlarımızla alay etmeye utanmıyor musunuz?..
Ne yani?..
Siz “vatanseversiniz” de gerçekten gazetecilik
yapan Utku Çakırözer “vatan haini” mi?..
Yok yaaaa?..
Sizin ebeleriniz güzel miydi?..
Yahu Ertuğrul…
Yahu Mehmet
Ali…
Yahu Fatih…
Öcalan’la İmralı’da görüştükten
sonra o konuşmaları size aktaran avukatlarından aldığınız
bilgileri yönettiğiniz gazete ve televizyonlarda yayımlarken
aklınız neredeydi?..
Öcalan'ın avukatlarına aktardığı ve sizler aracılığıyla
yayımlattığı o mesajlar örgüte değil de
Yılmaz Morgül’e mi gidiyordu?..
Öcalan sizi kullanırken de sahiden
“vatansever” miydiniz?..
Bilgi kuryeleri
bunlar!..
Yahuuuu!..
Öcalan'ın avukatlarına aktardığı bilgilerin(!) bir
yerlerinde "eylem mesajı” olduğunu bilmiyor
muydunuz?..
Ben ve benim gibi bazı arkadaşlar bunu sizlere hatırlatıp;
"yanlış yapıyorsunuz… Bu gazetecilik değil, terör örgütü liderine
bilgi kuryeliği yapmaktır" dediğimizde bize kin kusmuyor
muydunuz?..
Ve buna rağmen sizi uyarmaya devam ettiğimizde:
"Biz önce gazeteciyiz" demiyor muydunuz?..
Ne oldu sizin bu ”önce gazeteciyim”
muhabbetleri?..
Yahu arkadaşlar;
Çok değil, daha geçtiğimiz hafta, Karayılan’la
görüşüp onu “kanadı kırık melek” rolünde
sunan Avni Özgürel’i alkışlayıp yaptığı
gazeteciliği göklere çıkardığınızı unuttuk mu sanıyorsunuz?..
Yahu siz ne yüzü kızarmaz insanlarsınız
öyle?..
Bütün dünyanın “terör örgütü liderleri” olarak
tanıdığı insanların mesajlarını, propagandalarını yayımlarken
“vatan haini” olmuyorsunuz…
Ama…
Beşar Esad’ın demecini yayımlarsanız
“vatan haini” olmaktan korkuyorsunuz…
Yuh yani!..
Yahu Beşar Esad kim?...
Öyle ya da böyle halen BM üyelerinden biri olarak
kabul edilen Suriye’nin Devlet Başkanı değil
mi?..
Bütün devletler her şeye rağmen adamın halen
meşruiyetini kabul etmiyorlar mı?..
Yoksa?..
Yoksa Esad, Öcalan ve
Karayılan'dan daha mı tehlikeli size göre?..
Esad, Erdoğan’ın
rakibi mi?..
Efendim;
Esad, bizim gazetecilerimiz aracılığıyla Türkiye kamuoyuna
yanıltıcı mesajlar verebilirmiş…
Olabilir...
Hatta kendini bir “melek” kadar masum da sunabilir
dilinden uçuşacak kelimelerle…
Ama bu neyi değiştirir?..
Türkiye’yi yöneten siyasal iktidarın gücünü mü
budar?..
Yooo…
Pazarda Fatmacık’ın sözü ne kadar geçerse
Türkiye kamuoyu da Esad’ın
sözlerine o kadar itibar eder…
Deyin ki kamuoyu Esad’ın sözlerine itibar da
etti…
İyi ama Esad, Erdoğan’ın siyasi rakibi mi?..
Önümüzdeki Pazar günü seçim var da Esad,
seçimlere mi katılacak?..
Yooo…
Ama…
Hem Öcalan ve hem de Karayılan;
Erdoğan’ın rakipleri değilseler de;
Türkiye sınırları içinde; T.C.
vatandaşı kimliğiyle yaşayan milyonlarca Kürt
kökenli vatandaşımızı etkilemektedirler…
Yani…
Esad’ın demeçlerini yayımlamak gerçekten masum bir
gazetecilik sayılmak gerekirken, Öcalan ve
Karayılan’ın mesajlarını yayımlamak
“bozgunculuk”tur…
Terör ateşine benzin taşımaktır…
Hâsılı…
Özkök, Birand ve Altaylı
okurlarının değil, siyasal iktidarın gazetecisi olmayı tercih
ederken; Utku Çakırözer Esad’la
yaptığı söyleşiyi yayımlayarak okurlarının hizmetinde olduğunu
gösterdi…
Ben de işte az önce okuduklarınızı düşündüm…
Sonra da klavyenin başına geçip yazdım…
Kabalık ettimse affola!..
Adnan Berk Okan
adnanberkokan@gmail.com