Ertuğrul Özkök'ü soru manyağı yapacak!
Semerci; “Bir yayın yönetmenine açık mektup” başlığını koyduğu makalesine önce somut örnekler yerleştirmiş…
GAZETECİLER.COM -
Yavuz Semerci, her zamanki sakin üslûbuyla yazmış “Açık”
mektubunu…
Mektup’un muhatabı, “Rodeo Ustası”
Ertuğrul Özkök…
Hürriyet
gibi huysuz bir atın üzerinde 17 yıldır başarıyla
durmayı başaran Ertuğrul Özkök…
Semerci; “Bir
yayın yönetmenine açık mektup” başlığını
koyduğu makalesine önce somut örnekler
yerleştirmiş…
Ve Özkök’e centilmenlik yaparak,
soracağı sorular için hazırlık yapma süresi tanımış…
Yavuz
Semerci’nin açık mektubunun birincisi
aşağıda…
Bir yayın yönetmenine açık
mektup
HÜRRİYET Gazetesi Yayın
Yönetmenliği zor bir iş olsa gerek. Hem yazarlık, hem yöneticilik,
hem patron yarısı olarak yıllarca sektörün tepesinde yer almak,
elinizdeki kalem ve güç ile ülkenin kurumlarını dize getirmek,
sözünüzü dinletmek, bazen sevmek, bazen dövmek yıpratıcı olsa
gerek.
Onca yıl bu görevi sürdürdüğünüze
göre bir hikmetiniz olmalı. Samimi olarak merak ediyorum. Neden
mi?
Bir basın imparatorluğunun en
rütbeli komutanı olup, "bunca yaşanmışlığa rağmen" birileri size
kalleşlik yapıyormuş, pusular kuruyormuş ya... Böyle yazdınız
ya...
O gün karar verdim size mektup
yazmaya...
Çünkü temsil ettiğiniz medyanın
dışında kalanlar yani bizler öyle pusulara şahit olduk, öyle
kalleşlikler gördük ki, tecrübelerimizden
faydalanmalısın...
Reklam ve tiraj pastasındaki
payını artırmak için kimlerin, rakiplerini haksız ve mesnetsiz
şekilde karaladığını en iyi bizler biliriz.
İstiyorum ki ortaya çıkaralım pusu
kuranları, kalleşlik edenleri. Ama bunun için hepimizin vicdanını
özgür bırakması gerek.
Ertuğrul Bey, Bir kez daha
hatırlatayım ne yazdığınızı: "Mesleki alanda yenemediğin, bırakın
arayı kapatmayı, tam aksine açılmasını önleyemediğin bir rakibi
kalleş yollardan, pusu kurarak, arkadan hançerleyerek halletmek mi?
Mesleğimizin tarihi, ilerde bu kalleşlikler dönemini herhalde
yazacak." Bu cümleniz çok zoruma gitti. Sizin adınıza üzüldüm.
Doğan'ı arkadan hançerlemek isteyenleri, pusu kuranları istedim ki
şimdi tartışalım. İleriye bırakmayalım.
Ertuğrul Bey, Arayı açmaktaki
kastınız nedir?
Tiraj mı?
1994 yılında Aydın Doğan satın
aldığında Hürriyet promosyonsuz 550 bin günlük tirajı olan bir
gazeteydi. Tanıkları vardır, eski sahibi Erol Simavi, 500 bin
günlük tirajın üzerine çıkmayı istemezdi. Şimdi 15 kupona 51 kitap
veren ve günlük 450 bin satan bir Hürriyet var.
20 yıl önceki tirajların altında
kalmak, arayı açmak değil herhalde. Yani başarılı yöneticiliğiniz
ya da kalıcılığınız tirajlardan kaynaklanmıyor.
Peki rakiplerinizle arayı nerede
açtınız?
Veya soruyu terse çevirelim,
rakipleriniz hangi noktalarda geri kaldı? Ve niye
kaldı?
Öyle tahrik edici bir üslup
kullandınız ki, soru sormaktan kendimi alıkoyamıyorum.
Mesela şu son vergi
meselesi.
Devletin resmi raporları geçmişte
bizzat size, birilerine hırsız, hortumcu demek için yetiyordu.
Ortada bir vergi raporu var ve hiç kimse sizi vergi kaçırdınız diye
suçlamıyor.
Bu noktada rakiplerinize teşekkür
edeceğinize birilerinin size pusu kurduğunu söyleyebiliyorsunuz.
"Kalleşlik ediyorlar" lafını nereden çıkardığınızı merak
ediyorum.
Dedim ya...
Birkaç gün size açık mektup
yazacağım.
Pusu ve kalleşlik örnekleri
vereceğim. 2001 yılına gideceğiz. Bilgin'e ait BBD'nin bir gece
içinde nasıl yok edilerek, Sabah'ın dağıtımının size geçtiğini
soracağım. Dinç Bilgin'e önce dost, sonra hain, sonra yine neden
dost dediğinizi sorgulayacağız. Bugün rakiplerinizin sizden
esirgemediği empatiyi bile kalleşlik olarak gören sizin, o dönem
rakipleriniz hakkında neler yazdığınızı irdeleyeceğiz. Hatta
çekinmeden soracağız: "Sabah'a el koyun" diye kimler ve niçin
TMSF'de kulis yaptı?
O dönemin tanıklarına isterseniz
birlikte, isterseniz görevlendireceğiniz gazeteci arkadaşlarla
sorular soralım. Dikensiz gül bahçeleri yaratıp, güç gösterileriyle
hangi şirketlerin alınıp satıldığını, reklam verenlerin nasıl tek
bir gruba (ağırlıkla) mahkûm edildiğini birlikte
araştıralım.
Yani medya sektöründeki kalleşlik
ve pusu kültürünün nasıl yaratıldığını gözler önüne
serelim.
Bu pis kültürün kimler tarafından
oluşturulduğunu öğrenelim.
Günahlarımızı masaya
yatıralım.
Hazırsanız
başlıyorum...