Ertuğrul Özkök'ten türbanlı yazar itirafı!

Ertuğrul Özkök bugün türbanlı köşe yazarlarına övgüler dizerken ilhinç bir itrafta da bulundu.

GAZETECİLER.COM

Ertuğrul Özkök'e Hürriyet'in yayın yönetmenliğini bıraktıktan sonra bir haller oldu. Hürriyet'i 'beyaz Türklerin son kalesi' olarak teslim eden Özkök, bugün ise gazeteye türbanlı  bir yazar kazandıramadığı için fena halde pişman. Öyle ki 'Yuh olsun bana! türbanlı bir kadın yazar da keşfedebilirmişim.' diyecek kadar pişman. 

Genelimiz tarafından algılanan formül basit: Kadın = çıtkırıldım…
Gerçekte böyle değil…
Gerçekte böyle olmadığının kanıtı Ertuğrul’un isimlerini verdiği kadınlarımız…
Devrim yapabilen…
Gerektiğinde siyasal – sosyal bütün arızalara efelenebilen kadınlarımız…
Siyah –Beyaz filmlerimizin ezberlenen, “evinin kadını, çocuklarının anası olacaksın, o kadar” repliğini unutturan kadınlarımız…
En güzel “seven” ancak yeri geldiğinde ”tekmeyi de vurabilen” kadınlarımız…
“İyidir hoştur, dostluğu güzeldir ama öfkelendirmeye gelmez, adamı parçalar” dedirtebilen kadınlarımız…
 
A.B.O.

Peki Özkök'e bunları söyleten ne? Medyanın yükselen değerlerinden olan türbanlı yazarlar. Özkök, Nuray Mert'e verdikleri destekten dolayı şu dört gazeteciye ayırmış bugün :

* Sibel Eraslan. Vakit Gazetesi yazarı.

* Nihal Bengisu Karaca. Habertürk Gazetesi yazarı.

* Ayşe Böhürler. Yeni Şafak Gazetesi yazarı.


* Özlem Albayrak. Yeni Şafak Gazetesi yazarı.


Şu kadınların adını bir yana yazın

Evet bu kadınların adını bir kenara yazın.

Çünkü bu kadınlar, hem siyasette hem medyada asıl değişimin pioneer’leri.

Kendini demokrat zannedip, giderek maçolaşan yeni erkek iktidarına meydan okuyan kadınlar onlar.

Dördü de türbanlı.

Erkeklerin bir bölümü, cemaatlerinin “zaptiyesi” haline dönüşür, öteki bölümü de bu zaptiyelerin korkusuyla cemaat bunkerlerinden parmaklarının ucunu dahi çıkarmaya korkarken, bu kadınlar meydan okuyor.

Hem de kime mi?

Kırılması en güç iktidara.

İster dini, ister siyasi, şu veya bu cemaatin erkek egemen ikitidarına meydan okuyorlar.

Yok Ertuğrul yok…
Olmadı…
Ne demek “Türbanlı dört kadın”?..
Böyle bir tanımlama, o kadınların saydığım bütün devrimci hasletlerini “hafife” almak demektir…
Çünkü o dört kadın, “türbanlı kadının” değil, “kadının” sembolleridir…
Öyle olmaya da devam edeceklerdir…
 
A.B.O.

Erkekler aynı notayı üfleyen borazana dönüşürken, bu kadınlar “One minute” diye ayağa kalkıyorlar.

Ne yaptı bu kadınlar?

Çok basit. İtiraz ettiler.

28 Şubat günlerinde kendilerine destek çıkan bir kadın arkadaşlarına karşı yürütülen neredeyse terörist bir kampanyaya karşı seslerini yükselttiler.

“Bırakın istediğini söylesin” dediler.

Nuray Mert, “Bu ülkede tek parti iktidarına gidiş var” dedi.

Kafalarındaki fevkalade şahsi demokrasi doktrini bir anda kâğıttan kaplana, kumdan kaleye dönüşen erkek cemaati ayaklandı.

(...)
 

Benim durum da parlak değil.

Ben de eski bir genel yayın yönetmeni olarak hayıflanıyorum.

Demek ki, türbanlı bir kadın yazar da keşfedebilirmişim.

Yuh olsun bana.

İşte ben de onu ıskalamışım.