Ertuğrul Özkök

Yanlış hatırlamıyorsam; Ertuğrul Özkök uzun zaman önce yayımlanan makalelerinden birinde; örnek vererek veya fıkra ile bir konuyu açıklamayı pek sevmediğini yazmıştı.
Yanılıyorsam düzeltir ve ben de hafızamın acizliği nedeniyle kendisinden özür dilerim...
Hafızamın beni yanıltmadığı varsayımından hareket edecek, işte o Ertuğrul Özkök'ün bugünkü Hürriyet'te "Kayıp penis" başlığı altında yayımlanan makalesinde anlattığı (Mark Booth’un, “The Secret History of the World” isimli kitabından aktardığı); mükemmel mitolojik öyküye bayıldığımı söyleyeceğim...
Aslında öykü gerçekten de Suriye’nin mitolojik tarihiyle ilgili…

Ve Özkök de haklı olarak bugünkü Suriye için veriyor örneği...
"Dokunmayın Suriye'ye, rahat bırakın" demeye getiriyor...
Aslında evrensel demokrasi kuralıdır...
Bütün ülkeler (milletler) kendi kaderlerini kendileri tayin etme hakkına sahiptirler...
Ama...
Büyüklü küçüklü; dinli dinsiz; mezhepli mezhepsiz bütün ülkeler kendi çıkarları öyle gerektirdiği için kendi içinde kargaşa yaşayan veya komşusu ile savaşa tutuşan milletleri/ülkeleri rahat bırakmıyorlar ki...
Temel fıkrası gibi...
Yüzbaşı, cephede bölüğün karşısına geçmiş, az sonra düşmanla girişecekleri göğüs göğse, birebir mücadelede neler yapmaları gerektiğini anlatıyordu.
Temel elini kaldırıp söz ister...
"Söyle Temel" der Yüzbaşı...
"Komutanım" diye başlar Temel; "Benim düşmanı bana göstersen…”

“Neden?” diye sorar Yüzbaşı:

“Bakarsınız ben düşmanımla konuşarak anlaşabilirim..."
Bırakmıyoruz ki uluslar kendi aralarında veya karşılıklı olara savaştıkları diğer uluslarla kendileri konuşup anlaşsınlar...
Araya girince her şey daha da sarpa sarıyor...
Örnek mi?..
Suriye...
Türkiye araya girip rejim muhaliflerini örgütlemese, silah yardımı yapmasa iç savaş çıkmayacak, belki de ilk günlerdeki 30-40 ölümden başka hiç ölüm olmayacak; on binlerce Suriyeli evini barkını terk etmeyecekti…