Ertuğrul Özkök nerede dayak yiyecek?
Sözcü yazarı Oray Eğin, köşe yazısında, Ertuğrul Özkök hakkında ilginç bir yazı kaleme aldı.
Sözcü yazarı Oray Eğin, köşe yazısında, Ertuğrul Özkök hakkında
ilginç bir yazı kaleme aldı.
Eğin, Miami'de gördüklerini, gezdiklerini, yediklerini anlattığı
yazısında, Özkök ile ilgili bir anısını da aktardı.
İşte Eğin'in yazdıkları:
Görevden alınmadan yaklaşık beş ay önce Ertuğrul Özkök
Hürriyet'teki yöneticilik günlerinin bitmeye yaklaştığını
hissetmiş, bir pazar yazısında okura hissettirmişti. Belki de
yazdığı en güzel pazar yazılarından biriydi.
Coldplay'in kellesi gümüş tepside istenen bir hükümdarın
hikayesini anlatan "Viva La Vida" şarkısından yola
çıkarak bir iç hesaplaşmaya girişmişti.
İşte o yazıdaki bir satıra, bir gelecek planına hemen kendimi
eklemiştim.
Key West'e gidip Ernest Hemingway'in içtiği barların
birinde dayak yiyecektik birlikte. Özkök ilk kez 2007'de gitmişti
Amerika'nın en güney ucuna. Miami'den üç buçuk saatlik bir araba
yolculuğuyla varılıyor. Tam karşısında, sadece 90 mil ötede Havana
var.
Key West sadece buraları keşfeden Hemingway değil, büyük bir aşkın
ertesinde bu küçücük adaya yerleşen Tennessee
Williams'la da meşhur. Bugün Hemingway'in
evi bir müzeye dönüşmüş durumda. Turistler yazarın mirası kedilerin
çişleriyle kokuttuğu evin önünde sıra bekliyor.
Zamanında gay arkadaşlarını Key West'e davet ederek buranın izole
bir eşcinsel cennetine dönüşmesinde katkısı bulunan
Williams'ın evini ise bir başkası almış, eşyaları belediye
binasında, evin önünde ise hiçbir işaret bile yok.
Bir günlük Key West seyahatim için biraz saha araştırması da
diyebiliriz. Gidip hâlâ oralarda sabahlara kadar içip dayak
yiyeceğimiz gün için...
Ama Key West o Hemingway ruhunu da pek taşımıyor
gibi artık.
Barlar daha çok Gümbet barlarına benziyor. Sokaklar sarhoş, çok
sarhoş, hatta neredeyse ilk kez sarhoş olmuş tek tük insanla
inliyor. Yoksa çok sessiz bir yer.
Bir gece yarısı Miami'den Key West'e varıp arabayı park
ediyorum ve daha ilk o sokakta gizemli bir hava sarıyor
etrafımı.
Sömürge mimarisini andıran malikanelerin avlularında ne kirli
hikayeler dönüyor diye aklımdan geçiyor. Kesinlikle böyle bir
havası var Key West'in.
Barlar sokağında striprizci genç erkekler kaldırımda
müşteri tavlıyor. Birkaç bina ötede masaj salonlarında
genç kadınlar giyinik ya da çıplak, altsız ya da üstsüz masaj
yapmayı teklif ediyor. Masöz için de müşteri için de kıyafet
'opsiyonel.' Bir kadın içeri davet ediyor, epey ısrarlı. Sonunda
reddetmek için artık onu pes ettireceğimi düşündüğüm kartımı
oynuyorum: "Penisiniz var mı" diyorum.
"Oyuncaklarım da var" diyor.
Bu adada hayır diye bir sözcük yok demek ki. Ama
aynı zamanda hemen hemen hiç kimsenin sex app'lerini kullanmadığı
bir ada. Hâlâ barlarda mı tanışılıyor?
Otellerin neredeyse tümünün kapısında 'Yer yok'
yazıyor ama hiç kimse sokaklarda görünmüyor.
Sanki bir ev kiralayıp (haftalığı 4-5 bin dolar yazıyor
emlakçıların camında) birkaç hafta kalıp ancak içine girip, ancak
yol yordam öğrenmelik bir yer gibi... İki dev yazar burayı
bellediyse boşuna değil herhalde... Bir gizemi var... 12 saatte
anlaşılmayacak kadar...
Sabah uyanıyorum, dünyanın en güzel yollarının
birinden, iki tarafı su olan tek şeritli bir yoldan hızlıca
Miami'ye dönüyorum.