Ertuğrul Özkök Dan Brown'la röportaj yaptı
İlk olarak Da Vinci Şifresi'yle adını duyuran Dan Brown yeni kitabıyla ilgili Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'le söyleşti.
"Kitapta tektanrılı üç dinin ileride birleşip daha
iyi bir tek dine dönüşebileceği görüşünü de tartışıyorsunuz. Buna
inanıyor musunuz?" sorusunu soran Özkök'e Brown şu yanıtı
verdi:
“Daha iyi bir dinin olabileceğine inanıyorum, ama bunun üç
dinin birleşmesi şeklinde olacağını düşünmüyorum. Çünkü bugün
bildiğimiz üç din, öylesine derin biçimde ayrılmış,
kendi içlerine öyle kapanmış durumda ki birinin ötekini asla
kabullenebileceğini düşünmüyorum.”
Özkök'ün "Son anımda yanıma gelecek bir
rahibin olacağını
sanmıyorum" başlığıyla yayımlanan
yazısı şöyle:
Dan Brown’la, şu an bütün dünyada büyük bir tartışmayı
başlatan yeni kitabı “Başlangıç”ı konuşmak üzere Frankfurt’ta
buluştuğumuz yer eski ABD Başkanı Kennedy’nin adını taşıyan
oteldi.
Kitap, Frankfurt Fuarı’nda çok iyi eleştiriler aldı.
Bazılarına göre “Da Vinci Şifresi’nden sonra yazdığı en iyi
kitap.”
Ama tabii beraberinde, bitip tükenmek bilmeyen o büyük
tartışmayı da başlattı.
Tanrı var mı yok mu...
İşte Villa Kennedy Oteli’nin bir odasında Dan Brown’la bu çok
hassas konuyu konuşuyoruz.
BAY DAN BROWN SİZE GÖRE TANRI VAR MI YOK MU
- Kitapta iki kahraman var. Biri Edmond, “Tanrı yoktur. Dinler
ölecektir” diyor, öteki Langdon “Belki vardır, dinler de ölmeyecek”
diyor. Siz hangisinden yanasınız?
“Ben Langdon’dan yanayım. Çünkü o daha açık fikirli,
tartışmaya, konuşmaya daha yatkın. Edmond Kirsch ise ateist.
İnsanın yaratılışı ile ilgili her türlü cevabın bulunduğuna
inanıyor. Bense bütün sorularımıza verdiğimiz cevaplar bulunduğuna
inanmıyorum.”
- Öyleyse bir de size sorayım. Tanrı var mı?
“Tanrı vardır diyemem. Ama yoktur da diyemem. Benim ‘Tanrı
yoktur’ dediğimi yazdılar. Ben böyle bir şey söylemedim.
Söyleyeceğim şu: Tanrı’nın var olduğunu destekleyen bilimsel
kanıtlar yok. Ama duygusal olarak şunu söyleyebilirim. Bizden daha
büyük bir varlığın bulunmadığını söyleyemem.”
DARWİN’DEN BİR SANİYE ÖNCESİNDE NE OLDU
- Bununla birlikte kitapta Darwin’in Evrim Teorisi’ni sıkı bir
şekilde savunuyorsunuz ama orada da hep bir sorunuz var. Darwin’den
bir saniye öncesi neydi?
“Onu bilseydim, bambaşka bir kitap yazardım.”
- Öyleyse Darwin’in anlattığı ne? Önemi ne?
“Darwin, bu topun nasıl yuvarlanmaya başladığını anlatıyor.
Ama ondan öncesini bilemeyince, Tanrı işin içine giriyor. Mesela
eski insanlar yanardağın nasıl patladığını bilemiyordu. O zaman bir
Tanrı’yla açıklıyorlardı.”
- Kitapta “Boşlukların tanrıları” dediğiniz şey
mi?
“Evet. Anlayamadığımız, boş kalan her alan için bir tanrı
vardı. Ama sonra ne oldu? Bilim geldi ve dedi ki güneş doğuyor
çünkü, şundan şundan. Yanardağ patlıyor, çünkü şundan
şundan.”
- Sonra ne oldu?
“Sonra bilim açıkladıkça, boşluklar doldu ve tanrılar da tek
tek yok oldu. Çünkü artık güneş tanrısına, deniz tanrısına ihtiyaç
kalmadı. İnsan Ay’a bile gittiğine göre, bir Ay tanrısına
ihtiyacımız var mı?”
GÜNEŞ, AY, DENİZ TANRILARI KALSAYDI DAHA MI İYİ OLURDU
- Kitabınızda, inancın çoktanrılı sistemden tektanrılı sisteme
gittiğini anlatıyorsunuz. Ama sonunda, insanın tabiatla ilişkisinin
kesilmesi iyi olmadı diyorsunuz. Acaba Ay, güneş, deniz tanrıları
kalsaydı, ekolojik açıdan daha iyi mi olurdu?
“Evet söylemek istediğimin bir parçası bu. Ama artık oraya
dönüş mümkün değil. Yerçekimi deyince, bunun kanunları var. Yani
tanrının alanı değil, fiziğin alanı bu.”
BİLİM HER ŞEYİ AÇIKLARSA DİN ORTADAN KALKACAK MI
- Kitabın kahramanı Langdon diyor ki, “Bilim bütün sorulara cevap
verse bile dinler daha uzun süre varlığını
sürdürecek”.
“Evet sürdürecek ama bugün o dinlere verdiğimiz anlamda
değil. Nasıl ki bugünün dini, bin yıl öncesinin dini ile aynı
değilse, yarının dini de aynı olmayacak.”
- Yani dinler de evrim mi geçiriyor?
“Evet geçiriyor. Çünkü tanrıya verdiğimiz anlam
değişiyor.”
100 YIL SONRASININ TANRISI BUGÜN BİLDİĞİMİZ TANRI
OLMAYACAK
- Ama yine de tanrıya, bir yaradana ihtiyacımız
olacak.
“Olabilir ama 100 yıl sonra ihtiyacımız olacak tanrı, bugün
ihtiyaç duyduğumuz tanrı ile aynı olmayacak.”
- Nedir o ihtiyaç?
“Biz kaosu sevmeyiz. Dolayısıyla birilerinin onu düzene
koyması lazım. Ahlaki çerçeveyi çizecek bir güce ihtiyacımız
var.
- Kitapta tektanrılı üç dinin ileride birleşip daha iyi bir
tek dine dönüşebileceği görüşünü de tartışıyorsunuz. Buna inanıyor
musunuz?
“Daha iyi bir dinin olabileceğine inanıyorum, ama bunun üç
dinin birleşmesi şeklinde olacağını düşünmüyorum. Çünkü bugün
bildiğimiz üç din, öylesine derin biçimde ayrılmış, kendi içlerine
öyle kapanmış durumda ki birinin ötekini asla kabullenebileceğini
düşünmüyorum.”
- Öyleyse ne olacak? Yeniden dinler savaşı mı?
“Daha evrensel düşünme biçimleri olacak. Bu demek değil ki üç
din birleşecek, ama biz daha evrensel değerlere doğru
evrileceğiz.”
HERKESİN KENDİNE GÖRE BİR ‘LEGO DİNİ’ OLUR MU
- Fransız düşünürü Jacques Attali’nin ‘lego dinler’ teorisini
biliyor musunuz?
“Hayır, işitmedim.”
- Önümüzdeki 50 yılda lego dinler ortaya çıkacak diyor.
İnsanlar her dinden beğendiği değerleri alarak, kendilerine bir
lego inanç sistemi oluşturacak.
“Çok ilginç, mutlaka bakacağım.”
TANRIYI SORGULUYORSUNUZ AMA KAHRAMANINIZ DUA EDİYOR
GİBİ
- Kitabın sonunda Langdon, bir kiliseye gidip banklardan birine
oturuyor. Orada sadece oturuyor mu, yoksa dua mı
ediyor?
“Bunu okura bırakıyorum.”
- Bizi tehlikeli tartışmalara provoke ediyorsunuz ama
kendiniz hep tarafsız kalıyorsunuz, risk almıyorsunuz. Sanki
gerçekten söylemek istediğiniz şeyi söylemeye
korkuyorsunuz.
“Hayır, kesinlikle öyle değil. Bu kitapta söylemek istediğim
her şeyi söyledim. Sormak istediğim bütün soruları sordum.
İnsanların bu sorulara cevap vermek için arayışlara girmesini
seyretmeyi seviyorum.”
ÖYLEYSE AÇIKÇA SÖYLEYİN BİZ NEREDEN GELİYORUZ
- İyi ama zaten bunlar insanların cevabını öğrenmek istediği
sorular. Cevaplar nerede?
“Tamam bu kitapta o cevap var. Biz nereden geliyoruz? Onun
bilimsel cevabı var. Fizik ve kimya bir hayatı başlatacak bilgilere
sahip. Bu bir cevap. Ama bu bir başka soruyu gündeme getiriyor. Bu,
‘Tanrı yoktur’ anlamına mı geliyor, yoksa ‘Tanrının hayatı otomatik
olarak başlatacak çok sayıda fizik yarattığı’ anlamına mı geliyor?
Herkes bunlara farklı cevaplar verebilir. Bunların hepsi bize
kalmış şeyler. Neticede hepimizin içinde bir filozof var. Ben bu
kitapta çok sayıda insanın, aynı konuya çok değişik bakabileceğini
göstermeye çalıştım.”
ADEM’LE HAVVA GERÇEK Mİ YOKSA SADECE HİKÂYE Mİ
- Ama ortada birbirinden çok farklı tamamen zıt iki bakış açısı
var. Onlar, ‘Tanrı insanı yarattı’ diyor. Bilim ise insanın değil,
‘yaşamın başlangıcından’ söz ediyor.
“Adem’le Havva hikâyesi, çok güzel bir moral hikâyedir. Ama
bu bilimsel açıdan hiç de doğru bir şey değil. Ben tanrının,
sihirli bir bahçede iki insanı yarattığına, onların çoğaldığına,
bütün bu farklı etnik toplulukları oluşturduğuna inanmıyorum. Ama
tanrıya inanan, dindar bir insan gelip bana şunu söylese: ‘Ben
İncil’i okudum. Adem’le Havva güzel bir hikâyeden ibaret’. Ben o
insanla rahatlıkla konuşabilirim. Ama yok, gelip ‘Adem’le Havva
tartışılmaz bir gerçektir’ diyorsa o insanla konuşmam mümkün
değil.”
TEKEŞLİLİK GERÇEKTEN EVRİM TEORİSİ’NE HAKARET MİDİR
- Kitabın kahramanı Edmond, “Tekeşlilik evrime hakarettir, ona
karşıdır’ diyor. Aynı fikirde misiniz?
“Bu çok tuzak bir soru. Çok hassas, iyi düşünüp cevap
vermeliyim. (Bir süre düşünüyor.) Eğer evliliklerle ilgili
istatistiklerde sadakatsizlik ve boşanma rakamlarına bakarsak şunu
tartışabiliriz. İnsanoğlu tabiatı itibariyle monogam (tekeşli)
değildir. Bu çok hassas cevabı nasıl buldunuz?”