Erkan Tan, tek rakibini açıkladı!...

10 yıldır ibüyük bir isitikrarla yürütüyor programını.. Peki bunu nasıl başarıyor. Erkan Tan başarısının sırrını anlatıyor...

Televizyonun sevilen yüzü Erkan Tan, rating canavarının her gün yeni bir programı daha yuttuğu günümüzde 10 yıldır isitkrarla programını yürütüyor.. Bu nasıl oluyor, Rating kaygısı taşıyor mu? Erkan Tan, Başkent'ten Erkan Tan'ı Hürriyet Kelebek'e anlattı...

Rating canavarının her gün yeni bir programı daha yuttuğu günümüzde nasıl oluyor da 10 yıldır aynı programı yapıyorsunuz?

Bizim programımızda hayat var. Bu boş bir slogan değil. İzleyici bizden sıkılmıyor çünkü her gün ekrandan aslında hayatın aynasına bakıyor, kendini görüyor. Renklerimizden hayatın renklerini buluyor, keyifleniyor. Hayatın bir gerçeği de hüzün, bazen onu buluyor. Sevmediği bir siyasetçi çıkıyor, ona kızıyor sinirleniyor, ardından küçücük bir çocuk çıkıyor güzel bir şiir okuyor belki onunla çocukluğuna dönüyor. Yani izleyici bizimle yaşıyor. Beraber nefes alıyoruz. 10 yıldır izleyicimizle beraber varız, istedikleri kadar da olacağız.

Programınızı açıp baktığımda birbirinden tamamen zıt düşüncede siyasileri görüyorum. Hepsine “sorulmayacak” sorular soruyorsunuz ama aynı siyasetçiyi bir süre sonra tekrar görüyorum güle oynaya sohbet ediyorsunuz. Sizde şeytan tüyü mü var?

Bunu bir çok kişi söylüyor aslında. Evet bende şeytan tüyü var kabul ediyorum ama daha büyük meziyetlerim de var. Ben çok sert soruları, yumuşak bir üslupla harmanlayıp birazcık da sempati koyarak, bir doktor gibi konuğun nabzını tutarak sorarım. Tansiyonu çıkarsa düşürürüm ama inerse de kontrol altında yükseltirim. Benim ratingim bu. Kendime has. Konuğumla yılların verdiği tecrübeyle çok iyi bir göz teması kurarım. Onu anlarım. Yıllardır binlerce konuğum oldu. Çok iyi karakter analizi yaparım. Bir kişinin bakışından bana dur dediği yeri ve ya sınırlarını anlarım.

Hiç sınırları aştığınız oldu mu? Bir çok programda şahit oluyoruz, her hangi bir konuğunuz stüdyoyu terk etti mi örneğin?

Ben sınırları zorlayan adamım ama asla haddini bilmez değilim. Terbiyesizlikle cesaretin arasında çok ince bir çizgi var. Biz TRT terbiyesiyle yetiştirildik. Konuk baş tacımızdır, misafirimizdir. Dolayısıyla asla böyle bir durumla karşılaşmadım, karşılaşacağımı da zannetmiyorum. Bizim programımızda ucuz rating numaralarına yer yok.

Nedir ucuz rating numaraları?

Göz göre göre konuğun üstüne gitmek, off the record konuşulanları canlı yayında sert bir şamar gibi yüzüne vurmak, konuğu çıldırtmak için elinden geleni yapmak yani. Bu tip sunucular isterler ki konuk ağlasın, hakaret etsin hatta stüdyoyu terk etsin ki ertesi gün ellerine gelen rating raporlarını daha büyük bir hazla incelesinler keyiflensinler. Peki saygınlık nerede? Ayaklarda...

Her gün ekranda olmak özveri isteyen bir konum. Hastalanmamanız lazım mesela. Sağılığınızı nasıl koruyorsunuz? Özel formülleriniz var mı?

Sigara içmem, özel günler dışında alkol kullanmam. Sesimi korumak için her gün elma yerim. Çay kahve çok içmem. Bitki çayları tüketirim. Yaşamak için yemem, keyif için yerim. Keyfime de düşkün olduğum göz önünde bulundurulursa bazen ipin ucunu kaçırırım ama ertesi gün hafif yiyerek telafi etmeye çalışırım. Ekranda normalden çok daha kilolu görünüyorum. Beni görenler şaşırıyorlar. Ama yanlış anlaşılmasın yaşlanmak gibi de bir kompleksim yok. Ben ekranların delikanlısıydım, şimdi de adamıyım. Ekran benim evim, ben cam önünde büyüdüm. O zamanlar TRT’deydim. Ekranlarda evlendim. Mehpare Çelik tarafından canlı yayında askere ekranlardan uğurlandım. Teskeremi aldım, kel kafamla ertesi gün ekrana çıktım. Oğlumun doğumunu ekranlardan milletimle paylaştım. Adını ne koyalım diye seyircilere sordum. İkinci kez evlenirken 14 Şubat’ta eşime canlı yayında evlenme teklifi yaptım. Haber ajansları bunu bütün dünyaya haber olarak duyurdu. Elbette yaşlanacağım ve elimden geldikçe de izleyicilerimle hayatımı paylaşacağım.

Rakip olarak gördüğünüz isimler var mı? Kendinizi kimlerle aynı kulvarda görüyorsunuz?

Tek rakibimi aynada bakınca görüyorum. Kendi kendimle yarış içindeyim. Benimle aynı tarzda bir televizyoncu ekranlarda yok. Güler yüzlü siyaset yapan, ama çok ciddi konuları gündeme taşıyan ardından nefis bir İtalyan ezgisiyle, bazen anadolu müziğiyle coşan, coşturan, hem düşündüren hem de güldüren başka biri yok. Televizyon halkın yansımasıdır. Halk kendini izlemeyi seviyor. Kendi içinden yapılan programlara bayılıyor. Bundan yola çıkarak bir televizyon programı formatı icat ettim. “İnanan inanmayan, bizden olan olmayan” sloganıyla bir televizyon programı... “Erkan Tan ile Sultanahmet’ten”adlı ramazan programını yediden yetmişe herkes çok sevdi. Benden önce ramazan programları böyle yapılmıyordu. Oruç tutan tutmayan, müslüman olan olmayan herkesi ekran başına toplamayı başardık. İsteyen geldi içini döktü, isteyen orucunu bizimle açtı. Toplumda yaratılmaya çalışılan kutuplaşmaların tamamen uydurma olduğunu değişik kesimlerin toplandığı kalabalıkların içinden her gün iftar öncesi yayınlar yaparak ispat etmiş olduk. Halka inmeyi hedefleyen sunucuların içinde halka çıkmayı görev bilmiş bir televizyoncu olduğum için rakip tanımıyorum.

Ekranlarda çok benzer formatları izliyoruz. Siz format icat ettim diyorsunuz. Klişeleşmiş program formatları içinde neydi farkınız?

Ben bu program ile Türkiye’de ve dünyada bu güne kadar yapılmamış bir televizyon programı icat ettim. Sultanahmet Meydanın’da tamamı sokakta yürüyerek gerçekleşen, gelen geçenin canlı yayına katılabildiği bir ramazan programı tasarladık. O güne kadar ramazan programları iki din bilgininin sohbet ettiği, orada bir ilahi topluluğunun ilahi okuduğu, Kuran-ı Kerim’den ayetler ve Türkçe mealinin yer aldığı tek düze ve hatta sıkıcı televizyon yapımlarıydı. Ben programımı halkla beraber, sokakta gerçekleştirmek istediğimde önce televizyonu idare edenler çok endişelendiler. Muhafazakarları kızdırır mıyız?, dindarların tepkisini çeker miyiz? Diye. Çok şükür hiç bizi üzen bur durumla karşılaşmadık. Zamanla program öyle bir coştu ki İstanbul’a sırf “Erkan Tan ile Sultanahmet’ten” programında ramazan akşamlarını yaşamak için ülkenin dört bir yanından gelenler oldu. Programın formatı öyle tuttu ki ramazan programlarının tamamı bu şekilde dışarılarda yapılmaya başlandı. Hatta diğer televizyon programlarından da bu formatı kullananlar oldu. Sayemde televizyoncular milletle buluştu.