Ergun Babahan'dan çok konuşulacak sözler
Selahattin Duman'ın yardımcısıydı.. Bunalıma girdi. Soluğu Amerika'da aldı. Zafer Mutlu'dan ilk fırçasını da işte o zaman yedi...
Zeynep KURTBAY /İNTERNETHABER
Ergun Babahan meslek hayatına Yeni Asır'da
başladı. O dönemde 7 gazete kadar ilan alan; 120 binle 200 bin
arasında tirajla çıkan Yeni Asır okul oldu Babahan'a. Ama medyada
en keyifli yıllarını sorarsanız eski Sabah'ta, Medya Plaza'da çalıştığı
yılları anıyor. Selahattin Duman'ın yardımcısıyken bunalıma girip
soluğu nasıl Amerika'da aldığını ve Zafer Mutlu'dan ilk azarını
nasıl işittiğini anlatıyor...
TMSF'den sonra bir gidip bir döndüğü sonra da
genel yayın yönetmeniyken ayrıldığı yeni Sabah için ise ''Gazete
kentli ürünü. Gazeteyi kentli gazeteciler yapmalı'' diyor ve
Çalık'ın 'taşralı bir tercih yaptığını' söylüyor.
Başladığınız noktaya dönmek istiyorum. Nasıl bir
çocukluk geçirdiniz?
Babam askerdi. İlkokulu Doğu
Bayazıt’ta okudum. Babam Bitlisli annem İzmirli. Ortaokul liseyi
İzmir’de okudum. Hukuğa İstanbula geldim. Askerlik sonrası
gazeteciliğe karar kıldım. 81’de hukuğu bitirdim. Stajımı yaptım.
Şanslıydım, askerliğimi İzmir’de yaptım. Ağustosta teskeremi aldım.
Yeni Asır’da işe başladım 84’te.
Ramiz Abi vardı, Güngör Abi’nin
(Mengi) yanına gönderdi. 87’ye kadar Yeni Asır’da kaldım. Muhabir
olarak başladım. Yazı işlerine kadar yükseldim. Sonra bir grup
solcu arkadaşım para kazanmışlardı, gazete çıkardılar, beni de
çağırdılar. 6 ay sonra battı işsiz kaldım.
Sol hareketlerin içinde yer
aldınız.
Liseden itibaren sol hareketlerin
içinde oldum. Ama şanslıydım, hiç başım derde girmedi. Okulun
bombalandığı gün İzmir’den yeni gelmiştim. Okulda değildim. Ateş
açıldığı oldu ama hep şanslıydım o dönemde şans hep belirleyici bir
faktördü.
ZAFER MUTLU SELAHATTİN DUMAN GELİNCE BİZ 40 KİŞİ
AYRILDIK
Ya sonra nasıl iş buldunuz?
Sonra İstanbul’a Söz Gazetesi’ne
geldim. Ercan Arıklı ile Dinç Bey ortak çıkarıyordu. Orda da 6 ay
hazırlıktan sonra Dinç Bey’in profesyoneli gibi Zafer Mutlu
Selahattin Duman Can Ataklı o zaman gazeteye el koydular. Biz o
gece Vahap Munyar, Bülent Denli, Deniz Som 40 kişi bıraktık
ayrıldık.
Sonra ben gene 1 ay İzmir’e
gittim. Umur Talu aradı. Çetin Emeç’le anlaştım Hürriyet’te
başlıyoruz diye. Hürriyet’te başladık. Ben Murat Köprü, Çengiz
Çandar o zaman Hürriyet’teydi. Ahmet Altan Günün Hikayesi’ni
yapıyordu o zaman. Seçkin Türesay, Fikret Ercan, Ertuğ
Karakullukçu… Cafer Yarkent, Erdal Şafak yazıişlerindeydi. Ben
Hürriyet Haber Ajansı’nda başladım. İstihbarat şefiydim. Epey iş
yaptık; maaşlar düşüktü ama Çetin Bey prim yazardı çok. O primlerle
iyi geçindim açıkçası.
Kaç yaşındaydınız o zaman?
27 yaşındaydım.
ETİLER’DE BİR ÇATI KATINDA OTURUYORDUK
BİRLİKTE
Gazetecilik dışında yaşantınız nasıl gidiyordu
peki? Bekar hayatı, aileden uzak?
Bekar değildim. Eşimle
birlikteydik o zamanda. O zaman 2 gündü izin. Etiler’de bir çatı
katında oturuyorduk.
Nasıl tanımıştınız?
Yeni Asır’dan tanışıyorduk. O da
hocasının yanında bir şirkette çalışıyordu. Murat Köprü bana
cemiyetten bir duyuru getirdi. Stanford Üniversitesi’nde bir eğitim
programı. Çok sıkılıyorduk o zaman. Hemen başvurdum.
Neden gazetecilikten beklediğinizi bulamamış
mıydınız?
Ruhum sıkılıyordu. Başvurdum,
kazandım. 89 Ağustosu’na kadar Amerika’da kaldım. Bir çeşit özel
gazetecilik programıydı. Amerikan dış politikası filan üzerine.
Usta bir tenisçi olmuştum. Eşim de dil öğreniyordu. Bisiklete
bindik, çok spor yaptık. Hayatımın en güzel yılıydı, çok keyifli
bir yıldı diyebilirim. Condoleezza Rice gibi isimler seminer
verirdi, eşlerle katılırdık.
Dönüşte yeniden Hürriyet’te mi
başladınız?
Yok rahmetli Çetin Emeç görüşmesi
çok zor biriydi. O zaman Şuleler’de (Talu) kalıyordum. Gelip gittim
görüşemedim. İzmir’e döndüm. Belki avukatlık yaparım diye. Şule
aradı Zafer Mutlu seninle görüşmek istiyor diye. Sabah’ta başladım.
Selahattin Duman’ın yardımcısı olarak. Selahattin Duman o zaman
yazıişleri müdürüydü.
SELAHATTİN DUMAN GEÇ GELİR GEÇ GİDERDİ BUNALIMA
GİRDİM
[page_end]
Nasıldı Selahattin Duman’la
çalışmak?
Birinci sayfayı o çizerdi.
Çizdiği sayfanın değiştirilmesine, akşam bir haber gelmesine çok
bozuk atardı. Geç gelirdi, geç giderdi. Ben de erken gelip geç
gider olmuştum o yüzden. Birinci yılın sonunda ciddi bunalıma
girdim. Haftada 7 gün oradaydım. Bu sefer karım Ekonomist’ten bir
şey buldu. Washington’da Marryland Üniversitesi’nde bir program.
Aslında o dönem Zafer Mutlu bana ilk terfiyi teklif etti. Tam bu
sırada kazandığım cevabı geldi. Bana ‘’Haber edit’inin başına geç,
bir birim kuracağız seni de başına geçireceğiz’’ dedi. Ben de
Amerika’ya gideceğimi söyledim. Çok sinirlendi. ‘’Bu burs son
olsun’’ dedi. Hakikaten bursu alışkanlık haline getirmiştim. Çok
iyi bir programdı. Pentagon, Beyaz Saray, CIA her yere
götürdüler bizi.
Size teklif edilen birim kurulmuş muydu o
sırada?
Hayır kurulmadı. Sabah’ta çok
hata çıkardı. Ben çok titizdim. Sabah erken giderdim. Cumhuriyet o
zaman çok önemli bir haber kaynağıydı. Cumhuriyet’i okuyunca haber
müdüründen daha fazla bilgi sahibi olurdum. Türk basınında
gazeteciler pek gazete okumazlar. Ben gündeme en hakim gazeteci
olurdum. Dışhaberlere de bakardım.
Sonra ne zaman döndünüz
Amerika’dan?
Ford Vakfı’nın desteklediği bir
burstu. Fakat tamamlayamadan dönmek zorunda kaldım. Zafer Mutlu
yazıişleri müdürlüğü teklif etti, 91’in başıydı. 91’den 96-97’ye
kadar yazıişleri müdürlüğü, sonra da genel yayın müdür
yardımcılığı. Zafer Bey az ilgileniyordu o zaman. Daha çok banka
ağırlıklıydı.
O dönem Can Ataklı koordinatördü
galiba.
Koordinatördü ama asıl ben Okay
(Gönensin), Aydın Abi (Öztürk) yürütüyoyorduk. Okay Yeniyüzyıl’a
geçti, Şule (Talu) vardı yine. Can da o dönem köşe yazarı oldu
zaten.
[photos]
[photos]
ÇOK EĞLENİRDİK HAFTADA
2-3 GECE BULUŞURDUK
O dönemki Sabah’la sonra çalıştığınız dönemki
Sabah arasında ne fark vardı?
O dönem Sabah çok keyifliydi. Çok
neşeliydik, çok eğlenirdik. Çok sosyaldik. Haftada iki üç kere
birlikte olurduk, evlerde buluşurduk. En keyifli dönemdi.
Ece’ye gidilen zamanlar mı?
Ece’ye giderdik. Meyhaneye
giderdik. Kebapçıya giderdik. Neresi varsa yeni açılan.
Dostluklarınız nasıldı? Hani Özkök veda yazısında
demişti ya ‘’Mükemmel bir arkadaşlık ortamında yaşadım.
Arkadaşlarım bana sadece gazetecilik desteği vermedi; dostluğu,
arkadaşlığın, şefkatin en yüksek duygularını yaşattılar’’ diye…
Sizin de öyle dostluklarınız oldu mu?
Çok yakındık. Yorulurduk da. Dinç
Bey’le çalışmak zordu da.
Kadroda kimler var?
Selahattin Duman, Mazlum Göknel,
Ercan Arıklı rahmetli, Can (Ataklı), Okay (Gönensin), Hasan Cemal…
Salih tabii Memecan. Bazen çoğunlukla Zafer Mutlu’nun evinde ya
poker partisi ya kebap partisi. Bizi hep bir arada tutarlardı.
Kaynaşma vardı.
Sabah gücünü o kadrodan mı
alıyordu?
Evet dayanışma olurdu. Bir takım
ruhu oluşmuştu.
Sizin yayın yönetmenliğiniz Yeni Binyıl’la oldu. O
günler Sabah’ın zor günleriydi. Dinç Bey gazeteden götürülürken siz
neler hissettiniz?
Evet. İsmail (Yuvacan)
yardımcımdı. Şimdi Vatan’ın yayın yönetmeni. 1 yılın sonunda
Etibank krizi patladı. Önce Turgay Ciner geldi ortak olarak.
Etibank’a elkonuldu ağır şekilde. Aslında bence Doğan grubunun çok
dahli vardı o şekilde el konulmasına. Rekabet koşullarını
belirledi, Almanya ilavesi. Medyadaki rekabeti farklı bir tabloya
taşıdılar. Bence o dönemler kendi kuyusunu kazmaya başladığı dönem
oldu.
Yeni Binyıl kapanınca?
Yeni Binyıl kapandıktan sonra
ayrıldım. 1 yıl Bilgi Üniversitesi’nde hem master yaptım hem ders
verdim. 2002’nin başından 2002’nin Haziranına kadar Akşam’ın Ankara
temsilciliğini yaptım. Akşam’la anlaşamadım, ayrıldım. O dönem
Ercan Arıklı ile Zafer Mutlu beni dergilerin başına
geçirdiler.
Bu arada yeni bir gazete doğuyordu Türk basınında…
Siz de çağrıldınız mı?
Evet. O dönem Zafer Mutlu ‘Kimi
götüreyim’ diye düşünüyordu Vatan’a.
Size teklif edilen pozisyon
neydi?
Pozisyon çok konuşmamıştık. Ercan
Bey’in kafasında yazarlık pozisyonu vardı. Ben ‘Sabah’ta kalayım’
dedim. Ve yayın yönetmeni oldum. 2002-2005’te. Sonra ayrıldım
Turgay Bey’le anlaşamadık. 1 yılbaşı günü istifamı verdim. Sonra
orada 1 yıl yazarlık yaptım. TMSF Sabah’a el koydu. Altaylı’nın
işine son verildi. Ciner’le Ertürk arasında yanlış bilgi verip
tartışmaya yol açtığı sebebiye. Sonra ben geldim yeniden Sabah’ın
başına, 2006’da. TMSF ile 1 yıl gayet rahat çalıştık. Doğrusu
gazete kısmını özenle korudu. Mehmet Akif Yaşin vardı TMSF adına.
Sonra da Çalık… Ocak’ta aldılar Mayıs’a kadar sürdü devir
işlemleri. O ara devam ettim. Geçen sene de istifa ettim.
1 yıl geçti. Sabah’a 3 kez döndünüz. Şimdi özlüyor
musunuz Sabah’ı?
Yooo memnunum diyebilirim.
GAZETEYİ KENTLİLER
YAPMALI ÇALIK TAŞRALI BİR TERCİH YAPTI
[page_end]
Yayın yönetmenliği yükünden kurtulduğunuz için
mi?
Yayın yönetmeni kendi kadrolarını
kendi seçmeli. O rahatlığı yoksa işi zorlaşır. Güven meselesi. Aynı
dili aynı kültürü konuşmalı. Ben gazetenin kentli bir ürün olduğunu
düşünüyorum. Kentli kişiler tarafından yapılması gerektiğini
düşünüyorum. Sabahın o yolda adım atmadığını düşünüyorum. Gerek
aldığı yazıişleri elemanları, gerek yazar olacak kişiler açısından.
Çok taşralı bir tercih.
Patronun tercihi açısından bunu söylüyorsunuz
değil mi?
Evet.
Ahmet Tezcan o dönemde ‘’Ergun gitmedi o da benim
gibi kovuldu’’ dedi.
‘O poposundan atıyor’ diyelim.
Onun işine son verildi. Ben yazıişleri odasından kovduğum
için.
Çalık’la ilk başladığınız dönemde kan uyuşması
olduğu gibi bir tablo çizerken son dönemde farklı bir tablo
çizdiniz. Neydi sıkıntı?
Ahmet Bey çok kibar bir insan. En
rahat çalışılacak medya patronlardan biri. Çünkü gelip gitmiyor
gazeteye. Tetikçi gazetecilik anlayışından kurtulmanız lazım. Orda
yanlış tercihler olduğunu düşünüyorum.
Veda yazınızda ‘Ayrıcalıkları bırakıyorum’
demiştiniz. Nedir genel yayın yönetmeninin
ayrıcalıkları?
Tabii yayın yönetmenliği çok özel
bir konum. İki büyük gazetenin yayın yönetmeni olursanız siyasi bir
makam gibidir. Çok önemli bir erktir. Onun sağladığı avantajlar
vardır. Güç iktidar maddi olarak. Yaş itibarıyla daha dilediğim
gibi yaşamayı tercih ettim ben.
Tam üretken olacağınız
yaş değil mi 50?
70-75 bizim ailede ortalama ömür.
Çok da yok yani.
‘Unuttunuz belki ama gazetecilik gidebilmeyi
bilmektir’ demiştiniz. Bugün bunu yapamayan kaç kişi var
medyada?
O kadarına karar veremem, yorum
yapamam.
İş takibi yaptınız mı hiç?
Turgay Ciner zaten gazeteye
geldiğinde kendi ilişki ağlarını kendi işini kurup geliştirmişti.
Onun adına gidip maden filan işler yapacak değildik. Ahmet Bey’in
(Çalık) de ağırlıklı olarak işleri rafineri boru hattı filan onlar
da bize yansımadı, bize hiç öyle bir taleple gelmedi. İkisi de
kendi kendine başarılı olmuş insanlardı. Bize o konuda imada bile
bulunmadılar. Biz uzun yıllar Dinç Bey’le de sadece gazetecilik
yaptık. 5 Nisan krizinin ardından kamu kredileri oldu. Ondan sonra
da çürüme devam etti zaten.
Sabah’taki en zor anınız desem? İçinizde yara
kalan? Çok köşeye sıkıştığınız bir an?
Eleman çıkarma dönemleri öyledir.
Çok sancılı olurdu. Yönetici olmanın en büyük sıkıntıları o
anlardır. Neye göre çıkarılıyor neye göre çıkarılmıyor, tercih
yapmak zordur.
Genel olarak medyadaki
pişmanlıklarınız?
Mutlaka yanlış haber yapıp
birilerine ağır hasar vermiş olabilirsin. Bazen haber doğru olsa
bile karşıdaki hasarı ölçemiyorsunuz. Şu anda Allahtan boşanmaydı
özel hayata ilişkin haberlerdi, eskisi gibi çok öne çıkmıyor. Tabii
bir de 28 şubat dönemi hepimiz için sancılı bir dönemdir.
Kırgınlıklarınız, kırgın olduklarınız var
mı?
Bana da çok kırgın olan insan
vardır. Hele yazı yazıyorsanız? Kırgınlık üçe beşe katlanıyor.
Rekabette doğaldır.
Sizi hedef alan isimlerden
mi?
İsim vermeyelim. Selamlaşmayalım
da konuşmayalım da?
Eski dostluklarınızdan etrafınızda kalan isimler
kimler peki?
Salih Memecan, Umur Talu. Emre
Oral, Cem Dizdar o ekip. Eyüp Can.
Eyüp Can yerine
Berberoğlu’nun gelişine ne diyorsunuz?
Eyüp Can’ın genel yayın
yönetmenliği yapacak daha çok zamanı var. Bir daha kimsenin 20 yıl
yapacağını sanmam. Normali de 5-10 sene arası. Daha uzunu rutine
döner.
İki çocuğumun doğumunda bulunamadım demişsiziniz?
Hayatı bu kadar yansıtmaya çalışırken kendi hayatınızdan
yoksunsunuz. Yayın yönetmenliği bu mu demek?
Rekabetin bu kadar yoğun olduğu
başka bir iş kolu yok. Bu bir yaşam tarzı haline dönüşüyor.
Gazeteciyseniz böyle bir yaşam tarzını baştan belirlemiş
oluyorsunuz. Gazetecilik 7 gün.
Eşiniz tepki gösteriyor mu?
Hep tek başınaydı. Ama alıştı.
Geceleri de geç giderdim. Sinemaya giderdik, uyurdum.
İzimirli gazetecilerin Türk medyasına ne kattığını
düşünüyorsunuz?
Tabii en önde gelen ismi Dinç
Bilgin. Kalite, teknoloji, çalışanlarının koşullarının
iyileştirilmesi… Burada Cumhuriyet’in olduğu gibi Yeni Asır
okulu vardı. Erdal Şafak orada yetişti. Nebil Özgentürk
Cumhuriyet’teydi, Cevher Kantarcı Günaydındaydı o dönem. 120 binle
200 bin arasında tirajı değişen; 7 gazete kadar ilan alan bir
gazeteydi Yeni Asır. Nadire Mater, bianet’in kurucusu,
Sarmaşık ekinin yönetmeniydi. Bizi çok çalıştırmıştı. Sahilde fuar
zamanı magazin muhabirliği yapıyordum.
Peki Ergun Babahan ne katmış olabilir Türk
medyasına?
Elinden geldiğince bir dünyalılık
katmıştır. Sabah’ın yeniden dirilmesi, herkes bitti kapanır dediği
bir zamanda hele Zafer Mutlu’nun Vatan’ı çıkarttığı dönemde bize
hiç şans tanınmıyordu, gittik Hürriyet’in ensesine yapıştık. Öldü
denilen şeyi ayağa kaldırdık. Bu da önemli sanıyorum.
Vatan’a gitmiş olsaydım dediğiniz oldu
mu?
Yok.
Akın İpek’li satış sürecinde sizin adınız da
geçiyor? Yeni bir genel yayın yönetmenliği mi
geliyor?
Bu bir spekülasyondur. Benimle
görüşen kimse yok. Akın Bey’le tanıştım birkaç kez. Bir ara haber
kanalı için görüşme yaptık. Bugün’de haber kanalı kuruyordu.
Dinç Bey’in de adı geçiyor aynı
zamanda.
Onun da niyeti var mı şu anda
emin değilim.
Dinç Bey’le görüşüyor
musunuz?
Tabii zaman zaman görüşürüm. Her
seferinde farklı bir bakış açısı getirir. Bir de sonuçta yıllarca
bize patronluk yapmış onunla görüşmek keyif bizim için.
İstifa kararını örneğin ona danışmış
mıydınız?
E tabii istemedi ayrılmamı.
‘Neden yaptın, bekleseydin’ dedi… Sabah’ın başına kötü bir şey
gelecek diye hepimiz üzülürüz. Hala tirajına ilan sayfalarına
haberlerine kendim yapıyormuş gibi bakarım. Sabah önemli bir gazete
bugün Türkiye’de önemli bir işlevi olduğuna inanıyorum. Varolması
gereken bir gazete.
[photos]
[photos]
Bugünkü Sabah nasıl bir gazete
sizce?
Farklı bir bakış açısı var. Benim
bakış açımla uyuşmuyor.
Yine orada sürekli bir yayın yönetmeni arayışı
olduğu söylentiler arasında.
Ben onu çok ciddiye almıyorum.
Çalık’ın çok tarzı değil gibi geliyor. Ama dediğim gibi Sabah
önemli bir gazete. AK Parti CHP gibi. Sabah’ın da demokrasi
konularında azınlıklara sıcak yaklaşımında varlığını sürdürmesi
gerek. Hrant Dink’i biz bir gün bile hedef göstermedik. Dinç Bey
zamanında Ahmet Kaya’nın o konserini manşet yapmayı hiç
düşünmedik.
Şimdi sadece yazarsınız. Hangisi daha iyi? Yayın
yönetmeniyken yazmak mı? Sadece yazar olmak
mı?
Yazar olmanın özgürlüğü var tabii
ki. Yayın yönetmeniyken insanlar yazılarınızı gazetenin görüşü
olarak algılıyor ki o da baskı yaratıyor üzerinizde.
En başarılı bulduğunuz yayın
yönetmeni?
Hasan Cemal. Şu an için Hasan
Cemal gibi bir örnek yok. Cumhuriyet’e çok çabuk kabuk değiştirtti.
Yıldız kadrosu yarattı. Düşman olduğu kesimlerle barıştırdı. Çok
iyi işler yaptılar. Umur Talu, yine Milliyet’te bir dönem…
Milliyet’teki kan değişimini nasıl
yorumluyorsunuz?
Sayfalara hareket geldi.
Özellikle Cadde eki güzel oldu. Orada ne yapsanız çok etkili
olacaktı. Ki ciddi bir fark oldu.
2009’u nasıl
yorumluyorsunuz?
Dünyada krizin, Doğan’ın vergi
cezalarının, değişim sancılarının medyaya ya da yansıdığı bir yıl
oldu. Kabuk değiştirme gibi evet aynen. O da sancılı bir
süreçtir.
İçinden ne çıkar?
Yeni derisiyle yine bir yılan
çıkar. İyi bir şey çıkar ama.
HABERTÜRK'Ü İYİ
GAZETECİLER YAPMIYOR
Medyada kimler kazandı size
göre?
Çok kazananı olan bir yıl değil.
Medyanın da bir kamplaşmaya gittiği ve şiddetlendiği bir yıl oldu.
İki tarafta da keskin kalemler çıktı ortaya. Taraf’ı da kurumsal
olarak saymak lazım. 2009’un kazananlarından biri olur.
Ya Habertürk?
Başarısız buluyorum. İçi çok dolu
bir gazete değil. Matbaanız olunca iyi gazete olacak garantisi yok.
İyi gazeteyi iyi gazeteciler yapar. Orada iyi gazeteciler olduğunu
sanmıyorum.