Ergin'i Abdi İpekçi ile vurdu!
"Ajan gazeteci" olmakla suçlanmıştı Sabah'ın genç kalemi. Sedat Ergin'i hedef aldı ama isim vermedi. İşte o yazı:
Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir, havalanında gördüğü Taha Akyol, Soner Gedik ve Aydın Doğan'ın damadı Mehmet Ali Yalçındağ'ın peşine takılmış onları takip etmişti. Son durak Sermaye Piyasası Kurulu olunca da ertesi gün sormuştu: Doğan Grubu'nun üst düzey yöneticilerine, "Ne işiniz var SPK'da?" diye...
Sedat Ergin'in tepesinde olduğu Milliyet'in bu olayın üzerine Sevilay'ı ajan gazetecilikle suçlamış, SABAH'ın sahibi Ahmet Çalık'a ve Çalık Holding CEO'su Berat Albayrak'a "Ne yapalım biz de sizin peşinize mi adam takalım?" demişti.
İşte bugün bu suçlamaya ve üstü kapalı tehdite Sevilay Yükselir cevap verdi. İsim vermedi Yükselir ama hedefte Sedat Ergin vardı. Yükselir, Ergin'e "Yazıklar olsun seni bu hale getirenlere. Abdi İpekçi'nin kemiklerini sızlattın" dedi...
(...) Yılmak yok... Takibe devam...
"Allah'tan korkun yahu!"
Gazeteciliğin G'siyle örtüşmez bu yalan dolanınıza kim kanar
sanıyorsunuz? Allah aşkınıza, neresi anormal, Ahmet Çalık'ın ya da
Aydın Doğan'ın veya Turgay Ciner'in Enerji Bakanlığı'na gitmesinin?
Ya da enerji işiyle uğraşan bu üç medya patronunun üst düzey
yöneticilerinin bakanlıktan birileriyle görüşmesinin. Normal
olmayan şu: Hakkınızda onca inceleme varken ve üstelik de o kurumun
başkanı henüz atanmışken SPK'ya yapılan ziyaret! Bunun muhakkak bir
derinliği vardır. Siz sanki daha önce yapmadınız mı böyle
takipleri? Yapmadıysanız da yapan birilerinin söylediklerini
yazmadınız mı? SABAH ve atv'ye el konulma sürecinde Ciner Grubu'nun
tüm üst düzey yöneticilerinin nerede, kiminle, nasıl buluştuklarına
dair yazıp çizen siz değil miydiniz? Sanmayın ki yazdıklarınızdan
ürküp işin peşini bıraktım. Siz cevap vermediniz ama ben yine de
sordum, soruşturdum: "Acaba, SPK'ya neden gittiler? Ne görüştüler"
diye. SPK Başkanı kapı duvar. Çıkmıyor telefonlarımıza. Ama
sekreteryasından öğrendik ki, ziyaret bir nezaket ziyaretiymiş.
Meğerse SPK'nın çiçeği burnundaki Başkanı Vedat Akgiray'ın
kayınpederi Hazım Ersu Aydın Doğan'ın eski ortağı aynı zamanda
arkadaşıymışmış...
Yani iki eski dostun damatları bir araya gelmişmiş canım! Güya
havadan sudan konuşmuşlar, başkanı tebrik etmişler. Merak etmeyin
sevgili okurlar o detaya nasılsa ulaşırız çok yakında.
Geçelim bu konuyu çünkü ben başka bir şeye takıldım. Bana bu çirkin
saldırının yapıldığı yere ve onun başındaki şahsa. Onun için
izniniz olursa birkaç sualim olacak Abdi İpekçi'nin koltuğunda
oturan zat-ı muhterem Sedat Ergin'e ...
İyi gazeteciydik, ajan mı olduk?
Söyle Sedat Ergin. Patronajının talimatıyla o yazıyı gazetene
koyarken hiç mi vicdanın sızlamadı? Hiç mi o yıllar öncesinde bir
yerlere bıraktığın habercilik ruhun kabarmadı? Nasıl böyle
insafsızca bir yazıyı kaleme aldın? Biliyor musun? Nasıl özenmiştim
şu Başbakan Erdoğan'la Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 22 Temmuz
seçimleri öncesi Çukurambar Zirvesi'ni takip haberinize. Ne farkı
vardı benim tamamen habercilik dürtülerim doğrultusunda yaptığım
takibin Çukurambar Zirvesi'ni takipten.
Demişsin ki; "SABAH'ta Sevilay Yükselir adında kulis yazıları yazan
biri ajanlık yaptı!"
Sanki bu ismi ilk kez bu haberde duymuşsun gibi! Oysa sen aslında
bu ismi çok iyi bilirsin. Yıllardan beri yaptığım onca sükseli
haberi alıntılayıp sayfalarına koyan sen değil miydin? Burada
sıralayalım mı hep beraber? Ne çabuk unuttun bana Ufuk Güldemir'in
vefatından sonra evindeki karşılaşmamızda, "Çok iyi bir habercisin.
Tebrik ediyorum seni!" dediğin günleri.
O zamanki iyi haberci, şimdi gazetenin yazarı ve bağlı bulunduğun
grubun yöneticilerinin çevirdiği oyunların peşine düşünce ajan mı
oldu? Ne yazık ettin Abdi İpekçi'ye... Nasıl sızlattın onun
kemiklerini farkında mısın?
Utanç duydum iftira ve karalama amaçlı o yazından. Ama utancım
kendim için değil, senin için. Nasıl yok ettiler senin o muhteşem
habercilik ruhunu, refleksini... Nasıl senin kalemini bu kadar
sorumsuzca kullanmana sebep oldular?
Yazıklar olsun seni bu hale getirenlere. Vallahi yazıklar
olsun!