Ergenekon tutuklularını işte bu ikisi yakacak!..
Yani on binlerce kişiden oluşan bir toplumu aşağılamıyor; sadece dört hukukçuya hakaret ediyorlardı…
ADNAN BERK OKAN
Daha başkaları da var mı bilmiyorum ama biri İstanbul
Barosu eski, diğeri yeni
başkanı...
Yani
avukat Turgut Kazan ve
avukat Ümit
Kocasakal…
Hayatlarında yargıçlık yapıp
yapmadıklarını bilmiyorum...
Ama…
Hukukun üçayağından (iddia, savunma, yargı)
sadece “savunma” isimlisinin
mevcudiyetine inanıp diğer iki kutsalı böylesine aşağılayan başka
avukatlar olabileceğine ihtimal vermiyorum…
İki gece önce Ahmet Hakan’a konuk
olmuşlardı CNNTÜRK’te…
Dün gece HaberTürk’te Didem
Arslan’ın misafiri oldular...
Karşılarında iki “munis” hukukçu…
Hani vardır ya “sırtına vur lokmasını al
ağzından” aynen öyle…
Ne seslerini yükselttiler…
Ne gözlerini iri iri açıp, tehditler savurdular…
Ne boyun damarları patlayacak kadar şişti öfkeden…
Sadece kendi pencerelerinden gördükleri şekliyle
adına “Ergenekon” denilen ama
aslında “Ergenekon” denilmesi yasak olan
davalarla ilgili “esas” hakkında görüşlerini bildirdiler…
Bunu yaparken de evrensel hukuk kurallarından asla
vazgeçmediler…
Yani hem hukukun vicdanından hem
de insanlığın merhametinden sapmadılar.
Yani; önümüzdeki birkaç hafta içinde karar verilecek
olan “tarihi” davaları“olumlu” ya
da “olumsuz” etkileyebilecek tek söz
etmediler……
Kınıyorum... Sevgili Kazan, sevgili Kocasakal; ayıp ediyorsunuz… Saygısızlık yapıyorsunuz… Verdikleri kararlarda henüz gizli tanıkların söylediklerinin etkisi altında kalıp kalmadıklarını bilmediğimiz yargıçları adeta o gizli tanıkların ikna ettiğini ileri sürüyorsunuz… Yahu hele bir bekleyin bakalım… Belki de karar verirken, gizli tanıkların söylediklerinden hiçbiri kale bile alınmayacak… Ve siz sevgili moderatör kardeşlerim; Bunun adı televizyon yayıncılığı olamaz… Bunun adı tartışma olamaz… Bunun adı; kendilerini savunma hakkı ve imkânı olamayan dört hukukçunun (13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin üç yargıcı ve bir savcısının) yüz binlerce TV izleyicisinin gözleri önünde ruhlarının, kişiliklerinin taciz edilmesine izin vermektir… Buna izin verenleri de imkân sağlayanları da kınıyorum… |
Abdestlerinden
şüphe
Peki, ya diğer ikisi?..
Ya onlar ne yaptılar?..
Söyleyeyim:
Gündel ve Uysal ne
kadar sakinse diğer ikisi o kadar telâşlı, o
kadarsaldırgan, o
kadar öfkeliydiler…
Kazan ve Kocasakal,
yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza
Mahkemesi’nin yargıçlarını ve savcısını adlarını vermeden
öyle bir topa tuttular ki;
yargıçlar ve savcı eğer söylenilenleri
yanlarında eşleri ve çocukları olduğu halde
dinlediyseler, kendi abdestlerinden şüphe
etmişlerdir…
Vicdanlarından, adalet duygularının
yüceliğinden ne kadar emin olurlarsa olsunlar; eşlerinin ve
çocuklarının yanında kendileri hakkında yapılan ağır hakaret içeren
suçlamalardan dolayı utanmışlardır…
Ahmet Gündel ve Ömer Faruk
Uysal,” kişiler hakkında konuşmanızı doğru
bulmuyoruz” dediklerinde ise ağızbirliği etmiş
gibi:
“Kişiler hakkında konuşmadı/m
ki” dediler…
Oysa ikisi de adlarını vermeseler bile bal gibi; davayla ilgilenen
herkesin isimlerini bildikleri, ilgilenmeyenlerin ise bugünkü
iletişim teknolojisinde herhangi bir“arayıcı
motor”unda yarım dakikada isimlerine ulaşabileceği dört
kişi, yani; 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin üç yargıcı ve
bir savcısı hakkında konuşuyorlardı…
Yani
on binlerce kişiden oluşan bir toplumu aşağılamıyor; kim
oldukları bilinen, tanınan dört hukukçuya hakaret
ediyorlardı…
Yüzüm
kızarırdı…
Düşündüm de;
eğer o dört kişiden biri oğlum, kızım, kardeşim
olsaydı; Kazan ve Kocasakal’ın
o yaptıkları ateşli konuşmalardan sonra; oğlumun/kızımın/kardeşimin
adaletin güvensem de sokağa çıkmaya utanırdım…
Ya da ben o dört kişiden biri olsaydım adaletimden ne kadar emin
olursam olayım; aynı odada TV izlediğim karımın, çocuklarımın
yüzüne bakmaya utanırdım…
Yüzüm kızarırdı…
Ey sevgili moderatör kardeşlerim;
Lütfen bitirin bu programları…
Ya da Turgut Kazan ve Ümit
Kocasakal gibileri davet etmeyin…
Kendi açınızdan haklı olabilirsiniz…
Reytinginiz tavan yapıyor olabilir…
Ama…
13 ağır Ceza Mahkemesi’nin üç yargıcı ve savcısına
öylesine nefret yaratan hakaretler edilmesine izin vermeye hakkınız
yok…
Önce hukukçu oldukları, adaletlerine güvenmekten başka seçeneğimiz
olmadığı için yok…
Sonra onların da birer aileleri,
çoluk çocukları, dostları, hısım, akrabaları olduğu için
yok…
Kendilerini savunabilmelerine imkân olmadığı için
yok…
Unuttunuz
mu?..
Ne demek, “ben isim
vermiyorum” demek?..
Unuttunuz
mu?..
RTÜK üyesi de olan Vakit
Gazetesi yazarlarından Mehmet Doğan
"Onbaşı bile olamayacakların general olduğu
ülke" yazısı nedeniyle generallerden her biri dava
açınca 624 milyar lira (bugünün 674 bin
lirası) para cezasına çarptırılmadı mı?..
Yargı, adları verilmese de bütün generallerin hakarete
uğradıklarını kabul etmedi mi?..
Şimdi 13. Ağır Ceza
Mahkemesi savcısı ve üç yargıç
üye; bu hakaretleri
yapan Kazan ve Kocasakal için
hem ceza hem de hukuk davası
açınca "sansürcü" mü olacaklar
yani?..
Bence hayır!..
Aksine, adaleti yine yargıda arayan, hukukun üstünlüğü ilkesine
iman etmiş hukukçular olarak geçecekler
tarihe...
İftira ve hakaret!.. |