Erdoğan'ın tehlikeli arzuları

Thomas Hobbes’un "Leviathan", isimli kitabını okuyanlar hatırlayacaklardır.

ADNAN BERK OKAN

Thomas Hobbes’un "Leviathan" isimli kitabını okuyanlar hatırlayacaklardır.
Hobbes, adı geçen eserinde Devlet’i, Tevrat ve İncil'de kötülüğü temsil eden Leviathan isimli ejderhaya benzetir ve şöyle tanımlar:

“Onları (vatandaşları) yabancıların istilasından koruyabilmenin, birbirlerine zarar vermekten engellemenin, kendi sanayilerini ve yeryüzünün meyvelerini güvence altına almanın yolu bütün gücü ve kudreti bir tek insan ya da insanların meclisine vermektir... (Toplumda yaşayan) insanlar birbirlerine ‘ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum’ demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. Bu, büyük Leviathan‘ın doğması demektir.”


Erdoğan Leviathan olmak mı istiyor?..

Sizi bilmem ama R. T. Erdoğan’ın mevcut yetkisinden ve gücünden daha fazlasını talep etmesi; iktidarını hiçbir anayasal kurumla paylaşmaya tahammülünün olmayışı Thomas Hobbes’ın Leviathan’ını hatırlatır bana…
Başbakan da "Tek ve Mutlak yetkili (hatta Devlet) kendisinin olmasını" istiyor...
Leviathan olmaya özeniyor...
Gerekçe olarak da ülkenin durumunun pek parlak olmayışını gösteriyor...
Çünkü (O'na göre) ülkenin içinde bulunduğu berbat durumun sorumlusu kendisi değil...
Çünkü ülkeyi İsrail ile savaş noktasına O getirmedi...
Çünkü işsizlik yangını O'nun eseri sayılmamalı...
Çünkü terörü azdıran ortamı da O ve hükümeti hazırlamadı...
Ve diğer bütün belâlardan O ve bakanları masun...
Ya kim/ler sorumlu ve günahkâr?..
Söyleyim:

Başbakan masumsa asıl suçlular kim?..

Gerçek suçlular:
Kendisini ve partisini % 100 oyla Başbakan ve şimdikinden daha güçlü iktidar yapmayan halk...
Önüne yasal engeller(!) çıkararak icraatlarını engelleyen Yargı
Her çıkardığı kanuna itiraz ederek Yüce Mahkemeye başvuran muhalefet partileri...
"Sen sultan mısın?" diyerek mevcut yetkilerine bile karşı çıkan bir kısım medya...
Ve...
Kendisini iktidardan düşürmek için askeri darbe planlayan(!) TSK...

Oysa…
Halk, Yargı, Muhalefet, Medya ve TSK; bu felâketlerden kurtulmak için:
Onu engellemeseler...
Ona sınırsız yönetim özgürlüğü ve yetkisi verseler her şey ne güzel olacak...
Neler mi olacak?..
Cennet ülkemiz bütün belâlardan arınacak...
Terör hemen bitecek...
Tam ve gerçek demokrasi gelecek...
(Osman Can, Anayasa Mahkemesi Başkanı olacak...
HSYK'nın başına özel avukatı Fatih Şahin atanacak...
Danıştay, Ak Parti genel merkeziyle yer değiştirecek...
Kemal Kılıçdaroğlu için de bir kaset çıkarılacak...
Genelkurmay Başkanlığı Mümtazer Türköne'ye teslim edilecek)
İsrail'in tepesine binilecek...
Gazze kurtarılacak...
İşsizlik sıfırlanacak...
İhracat ve turizm gelirlerimiz ithalâtımızın birkaç katına çıkacak...
Ama...
Olmuyor…

Neden olmuyor?..

Çünkü...
Ne Halk razı bu yetkiyi o kadar güçlü vermeye...
Ne Yargı...
Ne Medya...
Ne Muhalefet...
Ve...
Ne de TSK
O zaman da işte ancak bu kadar oluyor…
Yani terör yükseliyor...
İşsizlik artıyor...
Esnaf siftahsız kepenk kapatıyor...
Bankalar fukara halkın kanını emiyor(!)..
V.s., v.s., v.s...

Birileri Başbakan'a anlatmalı ki...

Birileri sevgili Başbakan’ımıza Jean Jacques Rousseau’nun, "İktidarın gücü büyüdükçe, özgürlük de o oranda küçülür" deyişini mutlaka hatırlatmalı…
Hatta o sözü niçin söylediğini de açıklamalı…

Fransız İhtilâli, Jean Jacques Rousseau’nun o sözünden de hareketle Saray'ın (Mutlak iktidarın) halka karşı kullandığı gücü azaltırken, bireyi daha özgür kılmak için yapıldı...
Ama...
Rousseau’nun bunları söylediğinin üzerinden çok da fazla zaman geçmeden Napolyon Bonapart isimli 1.65 boyunda ufacık bir adam halkı da yargıyı da ikna edip bütün Fransız devletini ele geçirdi...
Hem de ne geçirmek(!)..
Dediği dedik, öttürdüğü düdüktü...
Daha çok paraya ve toprağa sahip olabilmek için on binlerce Fransız köylüsünün öldüğü savaşlara girdi…
Hiç kimseye danışmadan hem de...
Zengin İngilizlerden borçlar aldı ve o borçları savaşlarda yedi, hazineyi tamtakır hale getirdi…
Yine hiç kimseye danışmadan hem de...
Sonra da o borçları ödeyebilmek için yeni borçlar aldı, yeni vergiler saldı
Elbette hiç kimseye danışmadan hem de...
Bütün bunları, “Fransız halkı ve yargıçları bütün yetkiyi bana verdiler” deyip özgür Fransa’yı bu kez başka ülkelerin tutsak ettiği bir ülke haline getirdi…
Yani; Jean Jacques Rousseau haklı çıktı...
Yani; iktidarın gücü büyüdükçe, özgürlük de o oranda küçüldü...

Sayın Başbakan Erdoğan;

Siz en iyisi mi geliniz bu ülkeyi Yargı ve Muhalefetin ortak desteğiyle yönetin…
Askere sadece şehit verdiği zaman değil, her zaman destek olun…
Yandaşınız medyanın değil; aklı başında medyanın yazdıklarına kulak verin...
Herşeyi bildiklerini zanneden ama gösterişten ve kibirden başka bir şey bilmeyen danışmanlarınızı hemen kovun...
"Monşer" diyerek kendi aklınızca "küçümsemiş" olsanız da emekli diplomatlarımıza danışın...
Aksi halde sadece siz değil, ülkemizin geleceği de yok olup gidecek…