'Erdoğan Özal, AK Parti ANAP olur mu?'
ANAP ve Özal'ı uzun yıllar yakından takip eden Hürriyet gazetesinin Okur Temsilcisi Faruk Bildirici 'AK Parti ANAP olur mu?' sorusuna bakın ne yanıt veriyor.
Erdoğan'ın Çankaya adaylığı akıllara sıklıkla, Özal'ın Cumhurbaşkanı olduktan sonra kurucusu olduğu partisi ANAP'ın başına gelenleri getiriyor.
Erdoğan sonrası AK Parti'nin başına kimin geçeceği tartışılmaya devam edilirken, BirGün gazetesinden Sebahat Karakoyun, AK Parti ile ANAP, Özal ile Erdoğan arasındaki farkları ve benzerlikleri Hürriyet gazetesinin Okur Temsilcisi Faruk Bildirici'yle konuştu.
Uzun yıllar Özal ve ANAP'ı takip eden Bildirici, "Erdoğan’ı dizginleyecek tek güç toplumsal muhalefet’’ dedikten sonra, “Bu belki zamana yayılacak, belki de çok hızlı olacaktır” sözleriyle de Türkiye'nin belirsizlik ve sürprizlerle dolu
İşte o röportajdan çarpıcı bir bölüm:
-Erdoğan'ın Köşk'e çıkması durumunda AKP’nin, Özal'ın
cumhurbaşkanı seçildikten sonra ANAP'ın yaşadığı sürecin bir
benzerini yaşayacağı yorumları yapılıyor. O dönemi yakından izleyen
bir gazeteci olarak süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Özal da Erdoğan gibi başkanlık sistemini savunuyordu. İlk benzeyen
durum bu. İdeolojik benzeşmeleri de var. Ancak her iki dönemi
kıyasladığımda durumun farklı olduğunu düşünüyorum. En önemli fark,
oy oranlarında. Turgut Özal yüzde 45 ile başlamıştı ancak katıldığı
son seçimde 1989'da ANAP'ın oyu yüzde 21.75'e düşmüştü. Özal Köşk'e
çıktığında muhalefet, özellikle Demirel "Köşk'e kaçtı"
eleştirisinde bulunmuştu. Oysa Erdoğan'ın partisi art arda seçim
kazanmış, oyunu koruma umudu var. ANAP, dört eğilimin partisiydi. O
dörtlü koalisyon tekil bir partiye dönüşmedi hiçbir zaman. Özal
cumhurbaşkanlığına soyunduğunda her grubun kendi lider adayı vardı.
Buna ilave bir de parti içerisinde Semra Özal faktörü, Turgut Özal
sonrasına yönelik herkesin kendi hesabı vardı. Dolayısıyla o
bölünmüşlük Özal sonrasında partinin zayıflamasına neden oldu.
-AKP'de şimdilik bu anlamda bölünmüşlük görüntüsü yok görünüyor. Bu
değerlendirmeye katılır mısınız?
-Erdoğan'dan sonra liderlik yarışına girebilecek, güç
gösterebilecek isimler var ama bu isimler, niyetlerini açıktan
seslendiremeyen, arkadan konuşan, kulis çalışmaları yürüten
konumdalar. Şu anda Erdoğan'ın partiye hakimiyeti Özal’la
kıyaslanmayacak kadar çok yüksek. Partide tek adam yönetimi var,
Erdoğan ve adamları var. ANAP’ta ise Turgut Özal ve partisi vardı.
Erdoğan partiden ayrıldıktan sonra kısa sürede partisinin ANAP'ın
yaşadığı kavgaları, bölünmüşlükleri yaşamayacağını düşünüyorum. Her
şeyi bir kenara bırakalım Tayyip Erdoğan zaten partiyi bırakmıyor,
genel başkanlıktan istifa edecek ama fiilen bu görevi sürdürecek.
Bunu kendisi de söylüyor, 'Bir yere gitmiyorum’ diyor.
-Erdoğan Köşk'ten partiyi ne kadar yönetmeye çalışırsa
çalışsın zaman içerisinde etkisi zayıflamaz mı?
-Erdoğan olmadığı zaman öyle bir parti yok ki zaten. O da bunu
bildiği için partiyle ilişkisini çok diri tutacaktır. 2015
seçimlerine fazla zaman kalmadı. Erdoğan'ın temel hedefi partili
bir cumhurbaşkanı olmak, hatta partisini de elinde tutan bir başkan
olmak. Bu hedefine ulaşıncaya kadar geçici olarak partiyi bıraktığı
kişiyle arasında bir kavga yaşanır mı sorusu akla geliyor tabii.
Birinci turda seçilirse bu, başkanlık sistemiyle ilgili hedeflerini
gerçekleştirmek konusunda ona güç verecektir. Tıpkı 30 Mart'taki oy
oranının cumhurbaşkanı adaylığını kolaylaştırması gibi.
-Yıldırım Akbulut gibi başlangıçta Özal'a itirazı imkânsız
gibi değerlendirilen bir ismin bile bir süre sonra geldiği noktaya
bakılarak "kavga kaçınılmaz" değerlendirmeleri
yapılıyor.
-Akbulut'un orada kaldığı süre zaten iki yılı bile bulmamıştı. Özal
o zayıf halinde bile onu orada tutmuştu. Akbulut ona itiraz
edinceye kadar da ses çıkarmamıştı. Erdoğan açısından da nihai
hedefine ulaşıncaya kadar geçirilecek süre çok uzun değil. Hedef,
2015'te başkanlık sistemini getirecek bir anayasa değişikliğini
geçirecek sayıda milletvekili çıkarmak. Onu çıkarırsa sorun yok,
çıkaramazsa o zaman sorun yaşanabilir. Ama 2015 seçimlerine kadar
Erdoğan'ın partideki hükümranlığını kolaylıkla sürdüreceğini
düşünüyorum.
GÜL İLE ÇATIŞMA KAÇINILMAZ
OLUR
-Genel başkanlık koltuğuna oturacak kişinin kim olacağı da sürecin
nasıl şekilleneceği konusunda önemli değil mi?
-Tabii ki önemli. Erdoğan'ın konuşmalarına bakıldığında başbakanlık
için güçlü bir isim istemediği anlaşılıyor. Gül'ün
cumhurbaşkanlığındaki performansını iyi bulmadığını, kendisinin
aynı performansı sergilemeyeceğini de söylüyor zaten. Ben genel
başkanlık için Gül'ü tercih edeceğini düşünmüyorum. Gül genel
başkanlığa gelirse Erdoğan'la ayrı düşmeleri, çatışmaları
kaçınılmaz olur. Erdoğan partiye de başbakanlığa da
cumhurbaşkanlığına da hâkim olmak istiyor. Dolayısıyla altında
çalışacak böyle isim istemeyecektir. Partiye bir genel müdür,
başbakanlığa da bir vekaletçi isim düşünüyor. Onu yapacaktır.
"Benim başbakanım ve benim genel başkanım" olacak bir kişiye
ihtiyacı var."
-AKP içinde yüksek sesle dile getirmeseler de 17 Aralık’tan beri yaşananları, Erdoğan’ın gerilim yaratan tavrını doğru bulmayanlar da var. Bir başbakanla ilgili yolsuzluk emareleri, paraların sıfırlanmasına yönelik konuşmalar çıkacak, 4 bakan hakkında soruşturma açılacak ve hiçbir şey olmamış gibi devam edilecek... Tabii ki bu doğal değil. ANAP dönemindeki olaylar çok basit kalıyor bugünkü olaylar karşısında. Uzun vadede toplumsal muhalefetin artması ve siyasete yansıması durumunda Erdogan’ın gücünü kaybetmesi kaçınılmaz olacaktır mutlaka. Türkiye’de “Gezi ruhu” ölmedi. Gezi bu iktidarın pusulasını şaşırttı. Gezi ruhu, Gezi’ye can veren insanlar 30 Mart’ta demoralize oldular belki ama ben bunun aşılacağını ve toplumsal muhalefetin AKP iktidarını zorlayacağını düşünüyorum. Belki zaman alacaktır, belki de çok hızlı olacaktır bunu henüz bilmiyoruz. Türkiye’nin demokratik deneyimi, siyasi mücadele birikimi var bunları bir şekilde gösterecektir buna inanıyorum. Erdoğan’ı dizginleyecek tek güç de bu olacaktır.