'Erdoğan, maşallah,<font color='#FF0000'> Zaloğlu Rüstem</font> gibi!'

Siz, bir Başbakan olarak, yalnız farklı düşünmüyorsunuz. Aynı zamanda sizin gibi düşünmeyenlere öfke saçıyorsunuz.

GAZETECİLER.COM - Milliyet yazarı Hasan Cemal, köşesinde Hasan Kaptan'ın seyir defteri'ni yayınlamayı bitirdi ve gündeme çok sert bir giriş yaptı. "Tayyip Erdoğan, maşallah, Zaloğlu Rüstem gibi!" diyen Hasan Cemal, "Sayın Başbakan ne bu şiddet bu celal?.."  diye sormayı da ihmal etmedi. 
ZALOĞLU RÜSTEM KİMDİR?
İran edebiyatı efsanevi kahramanlarından biri olan Zaloğlu Rüstem, Firdevsi'nin ait olan Şahname eserinde büyük bir asker ve savaşçı kahraman olarak anlatılır. İranlılar ile Turanlılar arasındaki mücadelelerde kahramanlık, güçlülük ve yiğitlik göstermiştir. Bu yüzden pehlivan, yiğit, hükümdar gibi şahısları övmek için Zaloğlu Rüstem adı kullanılır.

Osmanlıca metinlerde Rüstem-i İrânî olarak geçen Rüstem, 8 yaşına geldiğinde konuşur, ok, yay, kılıç ister ve sefere çıkar...

İşte Hasan Cemal'in bugünkü köşesinden çarpıcı bölümler:

"Tayyip Erdoğan, maşallah, Zaloğlu Rüstem gibi. Elinde koca bir pala, ya Allah bismillah deyu, durmadan her yana sallıyor kelle almak için...

NE BU ŞİDDET BU CELAL?

İyi ki son haftalarda denizlerdeydim. Yoksa arada benim kelle de kazaya gidebilirdi.
Sayın Başbakan;
Ne bu şiddet, bu celal?..
Dilin kemiği yoktur ama bu kadarı da olmaz. Eskilerin bir sözü vardır, "Ağız torba değil ki büzesin" derler.
Son haftalardaki çıkışlarınız ve yaşanan bazı olaylar bana bu sözü hatırlattı.
Kürtaj, sezaryen...
Uludere...
"Her kürtaj bir Uludere'dir."
Tek din...
Dindar nesil...
Ölüsevici...
İdris Naim Şahin...
O tüyler ürpertici gazeteciler ve tasma açıklaması.
Despot aydınlar...
BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için KCK fezlekesi.
Fazıl Say davası.
Ağzınızdan neredeyse hiç düşmeyen hainlik söylemi.
BDP'ye dönük kalleşlik sözü.
Uludere konusundaki "Özür açıklanmaz, dilenir" başlıklı yazısı üzerine işinden olan Yeni Şafak'ın Washington temsilcisi, değerli meslektaşım Ali Akel...
Arena stadyumundaki siyasal gösterinin büründüğü otoriter liderlik halleri...
Kürt sorunu konusunda derinlik ve inandırıcılıktan yoksun olan son Diyarbakır konuşması...

SADECE DÜŞÜNMÜYOR, DÜŞÜNENLERE ÖFKE SAÇIYORSUNUZ

Sayın Başbakan;
Bu liste kolayca uzatılabilir.
Ayrıntıya girmek istemiyorum.
Bu konuların hiç birinde sizinle aynı fikirde değilim.
Siyah beyaz düşünüyoruz.
Olabilir.
Farklı düşünmektir demokrasileri demokrasi yapan.
Ancak siz, bir Başbakan olarak, yalnız farklı düşünmüyorsunuz.
Aynı zamanda sizin gibi düşünmeyenlere öfke saçıyorsunuz.
Sizden farklı düşünenlere hoşgörünüz yok.
Sizin gibi düşünmeyenlere tahammülünüz kalmamış.
Sizin gibi düşünmeyenlerin sesini kısmanın peşindesiniz. Bunun kırmızı sinyalleri yanıp sönüyor.
Yazık.
Sayın Başbakan;
Öylesine bir diliniz, öylesine bir üslubunuz var ki.
İtici, otoriter.
Bir devlet dili bu.
Ya da devletlu bir dil.
Eskiden böyle değildi.
Şunu iyi bilin:
Böylesine bir dil ve üslupla Türkiye iyiliklere doğru yol alamaz. Her şeyin doğrusunu siz bilemezsiniz çünkü...