Erdal Şafak
Sabah
Biliyoruz...
Sabah yazarlarının makalelerinin altında "kaynak gösterilse bile" denilerek o makalenin internet ortamında veya bir başka yerde izin alınmadan yayımlanmasına yasak getiriliyor...
Ancak kısmen yayımlanması ve link verilmesi serbest...
Sabah çok erken olduğu için Erdal Şafak dostumu arayıp izin de almayacağımdan kuralı delecek; Şafak'ın başlığı altında yayımlanan ve onun da bazı ünlü bilge kişilerden, filozoflardan, hukukçulardan alıp yayımladığı makalesini olduğu gibi bu köşeye koyacağım...
Ama...
Bunu yapmadan önce; günümüzde bazı kişi ve kurumların, ille de kimi inanç topluluklarının adalet anlayışlarının halen Eski Ahit, Çıkış, 24-5'ten farkının olmadığını da hatırlatacağım:
"... göz yerine göz, diş yerine diş, el yerine el, ayak yerine ayak, yanık yerine yanık, yara yerine yara, bere yerine bere"...
Ya da bir Kenya atasözünü hatırlatayım:
"Erdem servetten iyidir"...
"Erdem" yerine "Adalet" kelimesini de koyabilirsiniz...
Ve...
Aşağıda da Erdal Şafak'ın günün mana ve ehemmiyetini muhteşem anlatan kısa ama öz makalesi:
Sabah yazarlarının makalelerinin altında "kaynak gösterilse bile" denilerek o makalenin internet ortamında veya bir başka yerde izin alınmadan yayımlanmasına yasak getiriliyor...
Ancak kısmen yayımlanması ve link verilmesi serbest...
Sabah çok erken olduğu için Erdal Şafak dostumu arayıp izin de almayacağımdan kuralı delecek; Şafak'ın başlığı altında yayımlanan ve onun da bazı ünlü bilge kişilerden, filozoflardan, hukukçulardan alıp yayımladığı makalesini olduğu gibi bu köşeye koyacağım...
Ama...
Bunu yapmadan önce; günümüzde bazı kişi ve kurumların, ille de kimi inanç topluluklarının adalet anlayışlarının halen Eski Ahit, Çıkış, 24-5'ten farkının olmadığını da hatırlatacağım:
"... göz yerine göz, diş yerine diş, el yerine el, ayak yerine ayak, yanık yerine yanık, yara yerine yara, bere yerine bere"...
Ya da bir Kenya atasözünü hatırlatayım:
"Erdem servetten iyidir"...
"Erdem" yerine "Adalet" kelimesini de koyabilirsiniz...
Ve...
Aşağıda da Erdal Şafak'ın günün mana ve ehemmiyetini muhteşem anlatan kısa ama öz makalesi:
6 yıldır Türkiye gündeminin can alıcı maddelerinin başında
gelen Ergenekon davası ile ilgili olarak
söylenmedik bir şey kalmadı. Ne var ki, söylenenlerin pek çoğu buza
yazılmış yazılar gibi eriyip gitti.
Ama her söz buza yazılmaz. O nedenle de aradan yüzyıllar
bile geçse insanlık belleğinde taptaze durur. Örneğin, şu sözler,
şu özdeyişler gibi:
"Toplumda düzen ancak yurttaşların yasaların
üstünlüğüne inanmasıyla sağlanabilir."
(Solon)
"Adalet, iyiyi kötüden ayırma bilgisidir."
(Socrates)
"Adalet sadece hukuk tarafından
gerçekleştirilebilir. Silahlar, yargıcın cüppesini görünce ortadan
kalkmalıdır." (Ciceron)
"Özgürlüğün yolu yasaların tutsağı olmaktan geçer"
(Ciceron)
"Adalet evrenin ruhudur." (Ömer
Hayyam)
"Bir kişiye yapılan haksızlık, tüm topluma yöneltilmiş bir tehdittir" (Montesquieu)
"Bir kişiye yapılan haksızlık, tüm topluma yöneltilmiş bir tehdittir" (Montesquieu)
"Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan
kuvvet zalimdir." (Blaise Pascal)
"Yöneticilerin tek serveti, adalet ve hakkaniyet
olmalıdır" (Konfüçyüs)
"Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tann'nın hakkını Tann'ya
verin." (Hazreti İsa)
Tüm bu özdeyişleri Ergenekon'a nasıl
bağlayabiliriz?
Bir Latin hukuk terimiyle: "Res ipsa loquitur." "Halin icabından anlaşılabileceği gibi" demek.
Bir Latin hukuk terimiyle: "Res ipsa loquitur." "Halin icabından anlaşılabileceği gibi" demek.
Yani? "Bir şey söylemeye gerek yok, olay kendi
kendini anlatacak kadar açık..."