Erdal Bakkal'dan çarpıcı yorum: 'dördüncü sezonu çıkaramayabilirdik'
"Ölümsüz bir projeydi" dediği 'Leyla ile Mecnun' için Erdal Bakkal'dan şok bir yorum geldi.
İşte Ümit Buget'in o haberi:
HOM OFİS'İN HAMDİ'Sİ İLK
BAŞROLÜ OLACAK
O oynadığı her rolü başrol yapıyor aslında ama 'Hamdi' beyazcamdaki ilk resmi başrol deneyimi olacak. Ekranın en sevilen kötücül karakterlerinden biri olan Erdal Bakkal'ın kahramanı Cengiz Bozkurt'la bu hafta ekrana merhaba diyecek yeni projesi 'Hom Ofis'i konuştuk. Hem yeni diziyle ilgili sohbet ettik hem de 'Leyla İle Mecnun' hakkında bugüne kadar gün yüzü görmemiş meselelere değindik.
"Daha ikinci sezonun ortasında bu işler hiç ortada yokken Mimar Sinan'da 'Leyla ile Mecnun' bitince ne yapacaksınız? sorusu sorulunca bir tek ben cevap vermiştim" diyor ve ekliyor: "Ben oyuncuyum ve başka roller oynamaya devam edeceğim. Ama bu da en sevilen şarkımız olarak kalacak. Elli tane şarkı yaparsınız bir tanesi çok tutar halk onu çok beğenir onu söyler bir yerlerde, 'Leyla ile Mecnun da öyle!"
Bozkurt'la yeni karakteri Hamdi'yi, en sevdiği şarkısı 'Leyla ile Mecnun'un onu zorlayan yanlarını Beş Soruda konuştuk. 'Erdal Bakkal', "Sette her şey güllük gülistanlık değildi, Gezi'yle bittik, ama dördüncü sezonu çıkaramayabilirdik" diyor.
'Hom Ofis' isimli sitcom'la ekrana gelmeye
hazırlanıyorsunuz... Hem sizin oynadığınız karakterden hem de
projeden başlayalım...
'Hom Ofis' Birol Güven'in in projesi. Acun'la (Ilıcalı) Cem
Yılmaz'ın filminin galasında karşılaştık, böyle bir şey olduğunu
Birol Güven'in beni istediğini söyledi. Her şey çok hızlı gelişti,
iki telefon görüşmesiyle falan iş bağlandı. Çalıştığı şirketten
evine gönderilen mazbut bir aile babasının evinden çalışamamasının
hikâyesi aslında 'Hom Ofis'. Bir laptop verilip onunla evden
çalışacaksın denildiğinde bir babaanne, üç çocuk, bir de annenin
olduğu eve hiç gitmek istemeyen ama giden adamın onlarla arasındaki
ilişkiden çıkan durum komedisi. İnşallah güzel olur, seyirci de
beğenir. Birinci bölümü daha yeni bitirdik, aralıksız çalıştık
sekiz günde çektik.
BİROL GÜVEN FAZLA
KAYNAŞMADAN ŞİKAYETÇİ OLDU!
Çok sıcak bir ekip kurduk, hemen kaynaştık. Hatta Birol Güven ilk
izlediğinde, "Genellikle deneme çekimlerinde oyuncular birbirlerine
ısınmamış olurlar, onu gidermeye çalışırız" dedi. Biz aşırı
ısınmışız. "Bunun dozunu biraz düşürelim" dedi. (Gülüyor)
ERDAL BAKKAL'IN YERİ AYRI!
Erdal Bakkal bir ekran fenomeniydi ve sevilen bir
kötüydü. Hamdi karakteriyle ikisini karşılaştırdığınızda Hamdi
nasıl bir zihinsel alt yapıya sahip?
'Leyla ile Mecnun' ölümsüz bir projeydi. Erdal Bakkal da onun
içinde insanların çok sevdiği çok benimsediği, yükselen bir işin
içindeki yükselen bir karakter oldu. Ben de aynı şekilde
hissediyorum, orada aldığım zevki tabi ki her karakterde yakalamam
mümkün değil ama bizim işimiz oyunculuk, başka bir iş de
yapamayacağımıza göre izleyiciyi yeni karakterlere alıştırmaya
çalışıyoruz. Ama fanatik bir kitle var, onların bünyesi reddediyor
bunu. 'Hamdi neymiş, bakkalımızsın sen bizim, senin gülme
efektine ihtiyacın mı var?' gibi tepkiler geliyor. 'Leyla
ile Mecnun'da dalga geçmiştik bu tarz şeylerle. Sitcom olunca
efektler falan oluyor tabi. N'apalım valla, arada klişeler de
güzeldir deyip ekmek parası deyip yürüyeceğiz yani. (Gülüyor)
SICAK SICAK
ÇALIŞACAĞIZ
Açıkçası projenin içinde de görüyorum kendimi. Uzun zamandır böyle
bir işte yer almak istiyordum. Dış mekanlar var, bakkal var, tam
sitcom da diyemeyiz ama %80'i sitcom. (Gülüyor) Ani Abla'yla
(İpekkaya) tiyatral bir geçmişimiz de olduğu için hemen tıkır tıkır
çekip attırıyoruz. Bir de üç kamerayla çekiyoruz hemen bitiyor,
sıcak mekandayız. Ben açıkçası en son Haluk ağabeyle (Bilginer)
çalıştığımızdan beri, sanırım 2006'ydı, nerdeyse yedi yıldır sitcom
çekemedim, hep dışarılarda çalıştım. İki yıl 'Parmaklıklar
Ardında'da cezaevinde, üç yıl bakkalın önünde oturdum.
Kireçburnu'nun soğuğunda, yok sahilde, yok Metonya'da gitmediğimiz
yer kalmadı, donduk, donduk. (Gülüyor) Şimdi içeride sıcak sıcak
çalışıyorum diye seviniyorum, her oyuncunun aslında biraz yapmak
istediği bir şeydir güzel bir ortamda, iki gün üç gün çalışıp
bitirmek. Biz 90 dakika olarak çekiyoruz. 45-45 haftada iki gün
yayınlanma ihtimali var ama daha net değil. Perşembe akşamı saat
8'de başlıyoruz!
GEZİ OLAYLARI OLMASAYDI
DÖRDÜNCÜ SEZONU ÇIKARAMAYABİLİRDİK
Serkan Keskin'le de konuşmuştuk o da İsmail Abi'yle ilgili
benzer şeyler söylemişti. O karakterleri bir şekilde öldürmek mi
gerekiyor, yola devam etmek için?
Hayır özel bir çabam yok. Erdal Bakkal'ı öldürmek istemem!
Mevzusunu yaparız, ilerde yine bir 'Leyla ile Mecnun' filmi
yaparız. Zaten çok benzeri bir karakteri 'Bana Masal Anlatma'da
çektik. Orada oynadığım mahallenin kahvecisi Erdal Kahveci gibi.
Burak'a (Aksak) çok benzediğini söyledim. O da "Bilerek yapıyorum
abi, sen de Erdal Bakkal gibi oyna" dedi. 'Bana Masal Anlatma'
çekiliş tarzı ve konusuyla da 'Leyla ile Mecnun'u çok anımsatan bir
proje oldu Burak'tan ötürü. 'Leyla ile Mecnun' özlemini hep beraber
9 Ocak'ta gidereceğiz.
BİZ DE ÖZLÜYORUZ
AMA...
'Leyla ile Mecnun'u biz özlemiyor muyuz, özlüyoruz ama her şey öyle
güllük gülistanlık falan da değildi. Dışarıya yansıtmıyorduk ama
bir sürü sorunu da maalesef içimizde yaşıyorduk. Her güzel şeyin
sonu var, günün birinde zaten bitecekti, belki de tadında bitti,
iyi oldu. Üç yılda bitmesi iyi oldu. Başka bir sebeple bitti, kötü
bir şekilde ayrılmak zorunda kaldık, 'Gezi olayları' sonucunda ama
'Her şeyde bir hayır vardır' derler ya, belki de dördüncü sezonu
çıkaramayabilirdik. (Gülüyor)
29. BÖLÜMDE BÜYÜK OLAYLAR
GEÇİRMİŞ BİR KOMEDİ DİZİSİYİZ!
Bu da ilginç bir yorum oldu. Zorluklar derken oyuncular
arasındaki durumlar mı?
Yani evet, öyle şeyler de oldu açıkçası. Artık üçüncü yıldan sonra
proje başka bir yere geçtiği için oyuncular da bazen başka evrelere
geçebiliyorlar. Öyle olunca da ilk başladığınız gibi sıcaklık,
ilişkiler kalmıyor zaten. Her üniversite söyleşisinde arkadaşlarım
çekimden sonra el ele tutuşup sinemaya, tiyatroya gittiğimizi
sanıyorlardı. Ben de öyle bir şey olmadığını, çoğumuzun
birbirimizin evini bile bilmediğini, görüşmediğimizi söylediğimde
herkes şaşırıyordu. Hani bir proje tuttu diye herkes çok iyi
arkadaş olmak zorunda değil, böyle bir şey yoktu zaten.
Biliyorsunuz ki biz 29. bölümde büyük olaylar geçirmiş bir komedi
dizisiyiz. Leyla'mız gitti. Bir komedi dizinde oldu bütün bu
olaylar. Hani dışı seni içi beni yakar! (Gülüyor) Kol kırılır yen
içinde kalır misali çok şeyi de sineye çektik. Şimdi üzerinden
zaman geçtiği için konuşabiliyoruz ama zamanında konuşmadık, hiçbir
söyleşide bunu açık etmedik, faça vermedik yani. Çünkü proje çok
güzel bir projeydi ve bizim özel hayatlarımızdaki ilişkilerle
anılmaması gerekiyordu, orada öne çıkan hayat hikâyesinin
konuşulması gerekiyordu. Şimdi de pek konuşmak uygun değil aslında,
bizim 'Leyla ile Mecnun' seyircisini hayal kırıklığına uğratmadan
söylemek lazım bunları. Ben biliyorsun arkasından 'Ben de
Özledim'de de bulunmamıştım. Bunda da bir ipucu var.
Aslında siz herhangi bir rolü büyüten bir oyuncusunuz
ama sanırım gerçek anlamda televizyon dizilerinde ilk başrol. O
nasıl hissettiriyor?
Evet o tabi ki sorumluluk katıyor. Her şeyden sorumlu oluyorsunuz,
setin ağabeyi oluyorsunuz, büyüğü oluyorsunuz. Şu geçtiğimiz bir
haftalık sürede gayet iyi ve sıcak geçiyor, hiçbir sorun yok yani.
Diziler oyuncuların, sinema filmleri de yönetmenlerin isimleriyle
anılıyor. 'Şunun dizisi battı, bunun dizisi battı' derken
yönetmenlerin isimleri anılmıyor. Onun için dizi piyasası biraz
oyuncu işi, batarsa da çıkarsa da sizin hanenize yazılıyor. Bu da
tabi bir sorumluluk ve belirli bir stres yaratıyor insanda ama
inşallah üstesinden geleceğiz ve ekran karşısındakilere iyi bir
aile sitcom'u izlettireceğiz. Bu yıl çok kötü bir yıl geçiyoruz
diziler açısından, hani resmen kıyıma uğruyoruz. Çekime başlamadan
önce 1,5-2 ay yapılan hazırlıklar işte 3-5 bölümde yok oluyor, uzun
süredir devam eden işler bir anda bitebiliyor. Kötü bir yıl
geçiriyoruz, geriye gidiyoruz. Dizi sektöründe daralma söz konusu.
Şimdi büyük bir ihtimalle bundan sonra gözüken, daha düşük bütçeli
daha az mekanlı, daha az oyunculu işlere doğru gidiyor Türkiye dizi
piyasası. Bunun öncülüğünü de herhalde biz başlatmış oluyoruz.
(Gülüyor) Birol Güven de Acun Ilıcalı da piyasayı çok iyi
okuyabilen iki insan olduğu için bu işe aslında ilk uyananlar
oldular ve doğrudan buraya giriş yaptılar. Biz de onun parçası
olduk. Ama kısa vadede bizim çektiğimiz gibi düşük bütçeli
sitcom'lar daha da çoğalacak.