Engin Ardıç'ın tehdidine cevabım işte bu selfidir
Yazar Ertuğrul Özkök, Sabah yazarı Ergin Ardıç'ın Bodrum'daki pahalı mekanlarla ilgili kendisine yönelik eleştirilerine cevap verdi.
Bu sabah uyandığımda bir sürprizle karşılaştım.
Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç benim hakkımda bir yazı
yazmış.
Başlığı da şu:
“Dikkat et seni de harcamasınlar…”
*
Bazı haber siteleri bunu “Engin Ardıç”tan Ertuğrul
Özkök”e tehdit başlığı ile vermiş.
Korktum tabii…
Tehdit iktidara en yakın gazetenin yazarından geliyorsa şakası yok
denektir.
Elbette dikkate alınır.
Hoppala, ne yaptım ve kim harcayacak diye düşünürken, yazıyı
okuyunca olayı anladım.
Belki de çok safım ama, ben yazıyı tehdit değil, “Samimi
bir dost uyarısı” olarak algıladım.
En iyisi, yazıyı okumayanlara kısaca özetleyeyim.
Engin Ardıç girişte Uzanlarla çalışırken içtiği Petrus şarabını
anlatıyor.
Masada dünyanın en pahalı şarabı olan Romanee Conti de varmış.
Yemek sonunda ise Chateu Petrus ve Chateau d”Yquem içmişler.
Şöyle kaba bir hesap yaptım, sadece birer şişe içmişlerse, bugünün
parasıyla aşağı yukarı 25 bin Euro yapıyor.
Bu da a günün kurları ile 500 bin liraya yakın bir demek.
*
Engin arkadaşım, “Yazının buraya kadarki kısmı Ertuğrul
Özkök”le ilgili” diyor.
Ne demek istediğini pek anlamadım.
Çünkü patron olarak o Uzan”larla çalışmış ben Aydın Doğan”la
çalıştım.
Belki bir defa Petrus içmişliğimiz vardır ama bizim masamız hiç bir
zaman Romanee Conti görmedi.
Hatta onun bir altı olan La Tache”ı da görmedi.
Romane parselleri üçlüsünün en ucuz şarabı dolan Grand
Echezeaux”u ise hayatımdan bir defa İzmirli işadamı dostum Lucien
Arkas”ın evinde içtim.
Tesadüf ya, o da bu şişeyi Uzalar yurtdışına kaçtıktan sonra
satılan şaraplarının müzayedesinde almış.
Tabii ki çok akıllı bir Levanten olduğu için herkes önce Romane
Conti”beri, sonra La Tache”arın alsın diye beklemiş.
Galiba onlara çoğunu da Sunset Restoranın sahibi Barış almış.
Sonunda sıra çok az insanın bildiği Grand Echezaux”lara gelince
bunu tanıyan insan olmadığı için gerçekten komik fiyatlara
almış.
Yani arkadaşım bana pahalı bir Echezeaux içmek bile nasip
olmadı.
Bu bakımdan çok şanslısın…
*
Ardıç”ın asıl meselesi ben değil, Bodrum”daki pahalı mekanlar.
Herhalde o pahalı mekanlara giden zengin ahalinin sembolik
temsilcisi olarak beni görüyor ki, yazıyı doğrudan bana yazmış.
Özetle diyor ki;
Aman kardeşim dikkat et seni de harcamasınlar orada…
*
Sevgili Engin, bak hemen söyleyeyim.
Keşke o kadar param olsa da harcasam ve harcansam…
Hiç olmazsa şöhretim devam ederdi.
Ne yazık ki artık seninki gibi köşe yazarlığından maaş aldığım bir
işim yok.
Ve yazdığın gazetenin desteklediği iktidar sayesinde artık o güzel
mekanlara kendi paramla gitmek hayal oldu.
Ancak zengin bir arkadaş bulursam onun davetiyle gidebiliyorum.
Ne yazık ki oraları artık Swarovski kaplı direksiyonu olan Mercedes
spor arabalarına sahip olanlara ait…
*
Epeydir görüşebiliyoruz…
Sana biraz kendi durumum hakkında bilgi vereyim.
Benim Gökova Körfezi”nin dibinde, Akbük”de 64 metrekare bir evim
var.
Güzel bir ev ve çok mutluyum.
Evin bulunduğu koy tam anlamıyla bir halk plajı.
Yakınlarda bırak pahalı restoranı restoran bile bir tane var.
*
Ara sıra eski patronum Aydın Doğan”ın Bodrum”daki Işıl Tatil
Köyü”de kalıyorum.
Çok güzel bir tatil köyü gerçekten.
Harika yemekler yiyorum.
Ödediğim paraya gelince…
Para ödemiyorum.
Sağolsun Sema Hanım ve Aydın bey beni misafir ediyorlar.
Tatil köyünde herşey dahil olduğu için yemeklere de bir şey
ödemiyorum.
İçtiğimiz şaraba gelince, hep yerli şarap içiyorum.
Ve inan çok çok memnununum…
*
Bu cevabı ise Almanya”nın şu sıralar yükselen tatil kasabası
Usedom”da, arkadaşım Kai Diekmann”ın evinden yazıyorum.
Biraz önce denize girdik.
Dün akşam burada küçük ama harika bir restorana gittik.
Ödediğimiz para Bodrum”dakilerin dörtte biri bile değildi.
*
Ama geçen Cumartesi akşamına gelince, işte orada beni Türk
zenginlerinin tartışmasız 1 numaralı sembolü olarak kabul
edebileceğin bir şey yaptım.
Bayreuth Wagner Festivali”de “Uçan Hollandalı” operasını
seyrettim.
Niye böyle dedim anlatayım, sen de hak vereceksin.
*
Biliyorum benimle dalga geçeceksin ama ben büyük bir opera
hastasıyım. Bu festival dünyada en zor bilet bulunan müzik
etkinliği.
Bir ay süren festival için her yıl 500 bin başvuru oluyor ama
bunlardan sadece 50”bini bilet bulabiliyor.
Karaborsadan almak da mümkün değil.
Çünkü bütün biletler isme yazılı ve kapıda kimlik kontrolü var.
En zengin Türk bile burada bir bilet bulabilmek için en az 7 yıl
bekliyor.
*
Bense sevgili arkadaşım, Bild Gazetesinin eski Genel Yayın
Yönetmeni Kai Diekmann sayesinde beşinci yıldır bu festivali
izliyorum.
Bak işte orada kimse yanıma yaklaşamaz.
Yani diyeceğim arkadaşım.
Uyarın için çok teşekkür ederim.
Ama beni merak etme. Kai yaşadıkça benim için Bayreuth”un kapıları
açık.
İspatı da işte Uçan Hollandalı öncesi bizzat Wagner”in yaşadığı
yıllarda yaptırdığı bu opera binası önünde çektirdiğimiz selfi…
Diyeceğim, sırf bunun için bundan böyle yazacağın bütün hayat
pahalılığı şikayetlerini , iktidara değil, bana yazabilirsin.
Emin ol, Sabah”ta bile hiç riski de yok…
Sağlıkla kal kardeşim.