Engin Ardıç sinema eleştirmenliğine soyundu!
Engin Ardıç bugün sinema eleştirmenliğine soyunmuş. 2012 filmini eleştiren Ardıç adeta Hıncal Uluç'a inat filmi yerden yere vurmuş, dalgasını geçmiş.
GAZETECİLER.COM
Engin Ardıç bugün sinema eleştirmenliğine soyunmuş. Vizyondaki 2012 filmi üstüne fikirlerini yazan Ardıç adeta Hıncal Uluç'a inat filmi yerden yere dalgasını geçmiş. Hıncal Uluç'un çok beğendiği bir filmi Engin Ardıç'ın da beğenme ihtimali zaten yok. Ama bu konunun bile iki usta arasında bir çatışma alanı haline gelmesi de hayli manidar.
2012 ticareti
(...)
Ortalıkta uçuşan lafları, ortak endişeleri ve korkuları çorba
edip sunuyorlar. Uzay muhabbeti hemen gelip hava kirliliği, küresel
ısınma, su kaynakları, nükleer atıklar falan gibi konulara
bağlanıveriyor. Görüntüler de malum: New Orleans kasırgası, tsunami
dalgası, eriyen buzullar, Körfez savaşı, ikiz kuleler, İsrail
askerlerine taş atan Filistinli çocuklar, Saddam Hüseyin, Usame,
falan filan. Şimdi bunlara "kötü adam"
Ahmedinejad da eklendi.
Bunlar, piramitler, Maya tapınakları, Sfenks, Cuzco yıkıntıları,
katedraller, Sirius, Orion takımyıldızı, firavun mumyası falan gibi
gene bildik görüntülerin arasına serpiştiriliyor.
Kafası iyice karışan seyirci aval aval bakıyor, paracıklar da
ceplere doluyor.
İddia çok, kanıt yok... Örneğin, Fulcanelli'nin "masonların bazı
gizemleri katedrallerin mimarisine sakladıklarını" yazmış olduğu
papağan gibi tekrarlanıyor ama o sırların neler olduklarını, başta
Fulcanelli olmak üzere, söyleyebilen yok! Ben iki kitabını da
okudum, hiçbir şey bulamadım. (Meraklısına not: Fulcanelli diye
birisi yoktur! Bu, Jean-Julien Champagne ile Eugene Canseliet
adında iki manyağın uydurdukları palavra bir kişidir... Bunlar,
doksan yıl kadar önce yaşamış ve simyayla uğraşmış uçuk kaçık ve
eşcinsel bir Fransız çiftidir.)
Uçuklara ve kaçıklara iki sorum var, yanıt verebiliyorlarsa
versinler:
Bir... 2012 yılında bir "kozmik" felaket bizi bekliyorsa, manyetik
fırtına, göktaşı çarpması, ışın tabancalarıyla ateş eden çekik
gözlü uzaylılar, şu bu... Buna karşı yapabileceğimiz hiçbir şey,
ama hiçbir şey yoktur! İnsanoğlunun soyu bu şekilde dinozorlar gibi
tükenecekse, bunu hava kirliliği, ozon tabakası, Afrikalı açlar,
borsa krizi gibi "dünyevi" sorunlara niçin karıştırıyorsunuz?
İki... Yok eğer sonumuz o dünyevi sorunlar yüzünden gelecekse,
kendi hatalarımız ve bencilliğimiz, çıkarcılığımız yüzünden falan
yokolacaksak, bu sefer bunun galaksinin merkezindeki kara delikle,
gezegenlerle, yıldızlarla falan ne ilgisi var?
Bendeniz bu "2012" türü filmlerin en çok nesini severim, biliyor
musunuz?
Yıllar sonra yeniden seyretmesini... "Kadük" olmalarını...
"2005 yılında insanoğlu ilk kez Mars'a ayak bastı" ya da "1997
yılında Manhattan yarımadası bir hapisaneye dönüştürüldü" diye
başlayan filmler hani...
Bak bak, poponla gül!