Engin Ardıç: Laik Faşistler!..
Özellikle yok sayılmak istenen, adı bile anılmayan Oğuz Atay gibi çok önemli bir yazarımız, ancak seksenli yıllarda tanınabildi, anlaşılabildi.
GAZETECİLER.COM
- Engin Ardıç çok
tatlı yazmış bu kez…
Küfür yok ama daha etkili alayları
var…
Kimlerle?..
Köhnemiş sol ve medyayı halen
yöneten ağabeyleriyle…
Geminin su aldığını görünce fare
misali gemiyi ilk terk eden sol miçolarla…
Bakın nasıl?..
Solunuza soğan asın
Gündemi bir yandan yağmur ve sel,
öbür yandan Aydın Doğan Beyefendi Hazretleri işgal edince, bu yıl
"geleneksel 12 Eylül şenlikleri" pek yapılamadı...
Yani "ne güzel devrim yapmak
üzereydik, son anda engel oldular" palavrası, yaşı kırkın altında
kalanlara gene yutturulamadı. "Ağlama" geleneği elbette sürdü ama
artık pek kimseyi etkilemiyor.
Ama sol, yaklaşık onar yıllık
aralarla dönüp dönüp onun canına okumuş olan kontrgerillaya övgüler
düzmekten ve onu kurtarmaya çalışmaktan da utanmıyor!
"Ergenekon'a selam" diyenler, bu
rezilliğin ya en aymaz ya da en utanmaz
temsilcileridir.
Bunların bazıları "hem Kemalist
hem sosyalist olunabileceğini" sanacak kadar saf, bazıları da "AKP
iktidarı süreceğine laik faşizm gelsin" diyebilecek kadar hain
insanlardır.
Neyse ki, en parlak devirlerinde
oy oranları yüzde üçü geçememiş olanların esamisi, bugün o oranda
bile okunmuyor.
Artık yutturulamayan başka bir
palavra, Rasim Ozan Kütahyalı'nın deyimiyle "12 Eylül yüzünden
bitmiş çok değerli bir entellektüel ortam" yalanıdır. 12 Eylül'ün
en büyük kötülüklerinden biri de, "ezip süpürdüğü solun matah bir
şey olduğu" efsanesinin yaratılmasına yol açmış
olmasıdır.
İtiş kakıştan ve kültür
hayatımızda "komünist hegemonyasından" başka bir şey yoktu
ortada... O kadar ki, Enis Batur'un büyük bir cesaretle "Marksist
olmadığını" yazması bomba gibi patlamıştı.
Soljenitsin'i, Mandelstam'ı,
Ahmatova'yı, Şalamov'u okuyor ama övemiyor, Sovyetler Birliği'nin
ne mal olduğunu görüyor ama yazamıyorduk. Aforoz edilirdik, genç
bir yazar olarak piyasada yok edilirdik.
Özellikle yok sayılmak istenen,
adı bile anılmayan Oğuz Atay gibi çok önemli bir yazarımız, ancak
seksenli yıllarda tanınabildi, anlaşılabildi. Üzerinden sol sansürü
kalkınca...
Ve arkasından kendine has
üslubuyla devam etmiş…
Yine çok kişi
kızacak…
Ama bu defa hiçbiri “edepsiz”
diyemeyecek…
Hiç kimse “yahu bu adam düpedüz
bize hakaret etmiş” diye ayıplayamayacak…
Güzel kelimelerle doğru cümleler
kurmuş bu kez…