Engin Ardıç kaybetti çünkü...

Engin Ardıç, sırf muhalefete muhalefet etmek için Çamlıca Tepesi'ne "görkemli bir cami," yapılmasını isteyenlerin peşine takılınca kaybetti...

Hz. Ömer bir gün Hz. Muhammed'in evine gittiğinde Allah'ın Resulü uyuyordu... Ömer çevresine göz gezdirdiğinde tavana asılmış kuru bir deri parçası, bir torbanın içinde bir kaç kilo arpa ve yine duvara dayalı birkaç ağaç yaprağı gördü...
Ve bir de Hz. Muhammed'in üzerinde uyuduğu hurma lifinden örülmüş kaba bir hasır vardı...
Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer'in hıçkırıkları İslâm Peygamberini uyandırdı.
Hz. Muhammed yattığı yerde usulca doğruldu ağlayan Ömer'e baktı:
Ömer hurma liflerinin Hz. Muhammed'in vücudunda bıraktığı izleri görünce az öncekinden daha şiddetli olarak ağladı...
Allah'ın Resul’ü sordu:
"Neden ağlıyorsun ey Hattab oğlu?"
Hz.Ömer, elinin tersiyle gözlerindeki yaşları silerek; "Ey Allah’ın elçisi" dedikten sonra, "İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah’ın elçisisin; izin versen de bizde seni...'' diye devam etti...
Hz. Muhammed dudaklarında hüzünlü bir tebessüm ve yumuşacık bir el işareti ile Ömer’in sözünü kesti.
Ankebut Suresi 64. Ayeti okudu:
“Bu dünya hayatı yalnızca bir eğlence ve oyundan ibarettir ya Ömer... Ahret yurduna gidince; işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı."
Ve sonra devamında şöyle dedi: “İstemez misin Ey Ömer; dünya hayatı onların olsun, ahret de bizim.."

 Ey değerli gazete okuyucusu!..
İslâmiyet işte budur...
Ve İslâmiyet'in bu olduğunu bilmeyen Engin Ardıç, sırf muhalefete muhalefet etmek için Çamlıca Tepesi'ne "görkemli bir cami," yapılmasını isteyenlerin peşine takılınca kaybetti...